Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

Bartın’da 5 Yeni Ambulans Hizmete Girdi

Bartın Yayın: 10.02.2015 08:53
Yazar:
Bartın’da 5 Yeni Ambulans Hizmete Girdi

BARTIN Sağlık Bakanlığı tarafından Bartın 112’ye gönderilen 5 yeni ambulans düzenlenen törenle hizmete girdi.
Bartın Valiliği önünde düzenlenen törene, Vali Seyfettin Azizoğlu, AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, AK Parti Bartın İl Başkanı Hüseyin Manav, Bartın İl Sağlık Müdürü Dursun Koç, Bartın Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreteri Osman Açıkgöz, İl Özel İdare Genel Sekreteri İbrahim Kayış, İl Müftüsü Mahmut Gündüz, daire amirleri ve vatandaşlar katıldı.
Bartın İl Sağlık Müdürü Dr. Dursun Koç, Sağlık Bakanlığı tarafından Türkiye geneli için alınan 798 tane ambulanstan 5 tanesinin Bartın’a gönderildiğini ifade etti. Törende bir konuşma yapan Bartın İl Sağlık Müdürü Dursun Koç, “Bartın’a 5 adet yeni 2015 model tam donanımlı acil yardım ambulansı gelmiştir.
Bir tanesi arazi tipi ve dört tanesi ise normal ambulanstır.
Kamera kayıt sistemi bulunan beş yeni ambulansın Bartın’a yatırım değeri 879 bin TL’dir. 2002 yılı acil yardım ambulansı sayısı 4 iken 2013 yılında 16, 2014 yılında 1 adeti yoğun bakım olmak üzere 21’e bugün itibari ile 26 sayısına ulaşılmıştır.
İlimizde 2002 yılında 112 istasyon sayımız 4 iken bugün 10 olmuştur” dedi.
Ambulansların kazasız belasız hizmet vermesinin dileyen Bartın Valisi Azizoğlu, sağlıkta önemli bir yatırımın Bartın insanının hizmetine sunmaktan memnun olduklarını ifade etti.
Her şey Bartın için diyen AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz, “112 acil sağlık hizmetlerinde ambulans sıkıntısı kalmadı. 2002 yılında 112 Acil servisinin sadece 4 ambulansı vardı.
Bu gün bu sayı 26’ya yükseldi. Vatandaşlarımıza daha iyi sağlık hizmeti verebilmek için 2013 yılında paletli ambulansla birlikte 3 yeni ambulansı devreye soktuk.
2014 yılında 1 tanesi obez ambulansı olmak üzere toplam 5 yeni ambulansın hizmete girmişti. Son olarak ta 5 yeni ambulans hizmete sokacağız” dedi.
İl Müftüsü Gündüz’ün dua etmesinin ardından protokol üyeleri kurdele keserek 5 yeni ambulansı hizmete soktu.

Paylaş:

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

KIBRIS KONUSUNDA UNUTULANLAR… ‘’Vicdan hatırlatır, tarih unutmaz…’’

Manşet Yayın: 06.05.2024 09:00 |Güncelleme:05.05.2024 13:40
Yazar:
KIBRIS KONUSUNDA UNUTULANLAR… ‘’Vicdan hatırlatır, tarih unutmaz…’’

Ne de çabuk geçiyor yıllar…

Kıbrıs konusu Türkiye’nin gündemine gireli 75 yıl, Türk ordusu Kıbrıs’a gireli 50 yıl olmuş. Yıllar geçti ama hiç değişmedi Kıbrıs… Adanın her yanı tarihi gerçekleriyle yaşıyor.

Her şey aynı…

Adada yaşayanlar, adanın sahilleri, adanın sıcaklığı, doğasının güzellikleri, insanlarının adalı halleri hep aynı. Ama değişmeyen tek şey; orada yaşayan insanların geleceğini değiştirme gayretleri…

Aslında bu gayretler 50’li yıllardan beri var. Bu gayretlerin başrol oyuncuları da Rum-Yunan ikilisi…

Sanki o küçücük adada sadece kendileri yaşıyorcasına hiç vazgeçmediler! Ada bizimdir dediler, adanın asıl sahibi Kıbrıs Türk Halkına adayı dar ettiler.

Tarih, özellikle Rumların adalı Türklere uyguladıkları nice mezalimlerle doludur…  Günümüzde hala Kıbrıs Türk Halkına uygulanan yaşam ambargoları bunun en çarpıcı örneğidir.

Rum-Yunan ikilisinin adayı ele geçirme oyunu 20 Temmuz 1974’te Türkiye tarafından bozulunca; işte o tarihten sonra bu oyunu dünyanın neredeyse her yerinde oynamaya başladılar. BM, AB, ABD, İngiltere ve aklınıza gelebilecek her platform onlar için Kıbrıs’ı ele geçirme sahnesi oldu. Hala olmaya devam ediyor.

Aslında bu oyun sahnesinde sergilenen ne varsa hepsinin başında ‘Kıbrıs Müzakeresi’ başlığı var! Ama bu başlığın içinde de talepler hep aynı:

  • Türkiye’nin ada üzerindeki garantörlüğü kabul edilemez,
  • Türk askeri adayı derhal terk etmelidir.
  • 1974’te Güneye göç eden Rumlara terk ettikleri ev, arazi ve malları verilmelidir,
  • Türklerin elinde bulunan toprakların önemli bir bölümü Rum tarafına verilmelidir,
  • Güneye göçen Rumlardan 200 bin kadarı yeniden kuzeye yerleşmelidir,
  • Adaya yerleşen Türkiyeli göçmenler adayı terk etmelidir.
  • Kıbrıs Türklerine azınlık haklarından bir fazlası dahi verilemez,
  • Adanın Yönetim şekli ‘’Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’’ olmalıdır,
  • Adada tek egemenlik, tek halk, tek kimlik geçerli olmalıdır…

İşte Rum-Yunan ikilisinin hiç değişmeyen talepleri özet olarak budur. Rum kesiminde hangi politikacı yönetime gelirse gelsin. Yukarıda sıraladığım bu taleplerden asla vazgeçemez. Çünkü bu talepler, Rum kilisesinin, Rum Ulusal Konseyinin değişmez kırmızıçizgileridir.

Pekiyi, Rum-Yunan ikilisinin bu talepleri karşısında Türk tarafı ne yapmıştır? Buna bir bakalım:

1968 yılından beri süregelen müzakerelerde hep iyi çocuk biz olalım da bu konu bir an önce çözülsün politikası yıllarca uygulanmış. Hatta bir ara Annan denen bir tuzak planla neredeyse adadaki tüm kazanımlarımızı kaybedeceğimiz sırada; yine Rumların bu plana hayır demesiyle ada elimizden kayıp gitmemiştir.

Sonraki yıllarda KKTC’yi yöneten Talat ve Akıncı dönemlerindeki verelim kurtulalım, Rumlarla iç içe yaşayalım gayretlerine rağmen; gerek Kıbrıs Türk Halkı, gerekse özellikle Türkiye hem müzakerelerde, hem de uluslararası platformlardaki tüm dayatmalara direnerek adayı bu ikiliye teslim etmemişlerdir.

Günümüze gelindiğinde artık ne Türkiye, ne de adada kurulan son Türk devleti KKTC’nin yönetimi; iki ayrı devlet, iki ayrı egemenlik, iki ayrı yönetim, iki ayrı halk gerçeği kabul edilmeden müzakere masasına gelmeyeceklerini net bir şekilde açıklamışlardır.

Son birkaç aydan beri BM gözetiminde Kıbrıs konusunda yeniden müzakerelerin başlaması için türlü gayretler sarf edilmektedir. Ama gelin görün ki, her defasında Türkiye’nin AB müzakerelerinin başlaması için konuyla hiç alakası olmayan Kıbrıs konusunu çözün dayatması ülkemizin önüne koyulmaktadır. Böylesi bir iki yüz yüzlülük görülmüş müdür?

Yazımın girişinde de belirttiğim gibi adada aslında değişen hiçbir şey yoktur. Değişen sadece zaman, o zamana sığan gerçeklerdir.

Adanın güneyinde Rumlar, kuzeyinde Türkler yaşamakta. Bu insanlar yaşam mücadelesi için her gün işlerine gidip gelmektedirler.

Rumların en büyük avantajı; haksız, hukuksuz kabul edildikleri AB üyeliği ile tüm dünyanın adanın yasal hükümeti olarak GKR yönetimini tanımış olmalarıdır.

Türklerin ise en büyük dezavantajı; yaşadıkları devleti Türkiye’den başka hiçbir devletin tanımamış olması, taşıdıkları kimliğin Türkiye hariç hiçbir ülke tarafından kabul görmemesidir.

Bundan önce kaleme almış olduğum, ‘’Kıbrıs Konusu Kabuk Bağladı’’ başlıklı yazımda bahsettiğim gerçekler hiç değişmemiş, hala geçerlidir. Bu yazımda belirtmiş olduğum hususlar ise Kıbrıs konusunda unutulanları yeniden hatırlatmak içindir.

Unutulmasın ki:

‘’Vicdan unutmaz, tarih hatırlatır…’’

 

Atilla Çilingir

www.atillacilingir.com

06 Mayıs 2024

 

 

 

 

Paylaş: