Avatarı
Ihlas Haber Ajansı tarafından
20 Ocak, 2016 09:22 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 28.12.2023 12:01
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Bartın TSO Başkanı Cihat Çakır Ürünler için Coğrafi İşaretlemenin Önemine Dikkat Çekti

BARTIN Ticaret ve Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Cihat Çakır, Meclis Başkanı Halil Çelen, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sami Karakaş ile Yönetim Kurulu Üyesi Nejat Vural’dan oluşan heyet Bartın İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Abdulsetter Bayram’ı makamında ziyaret etti. Ziyarette gerçekleştirilecek proje ve çalışmalar hakkında görüş alışverişinde bulunuldu. Bartın’ın tel kırması yanında daha birçok ürün için coğrafi işaret alınmasının gerektiğini vurgulayan Bartın İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Abdulsetter Bayram “Amasra Salatasından tutun Bartın baklavası, incir donduması, yumurtalı ıspıt, kendine has aroması ile kestane kebabı gibi daha birçok ürünün coğrafi işaret alınarak ilimizin tanıtımına katkı vereceğinin inancındayız. Ekolojik ve kültürel olarak dünyadaki bir çok toplumdan daha ileriyiz. Dolayısıyla bu ekolojik ve kültürel ürünler bizim kırsal kalkınmamızda ‘altın yumurtlayan kaz gibi’ Yeter ki biz bunu tescilletebilelim. Çünkü tescillettirdiğimiz zaman gelenek de korunuyor” ifadesini kullandı. Coğrafi işaret, kültürel miras ve geleneksel üretimin önemini vurgulayan Bayram “O bölge üreticisi ile birlikte tohumu, toprağı, suyu, iklimi korumayı hedefleyen bir sistem. Türkiye farklı coğrafi bölgeler ve iklim zenginliği ile büyük bir biyoçeşitliliğe (tüm Avrupa kıtasında 12,000 bitki türü bulunmasına karşın ülkemizde 9,000 bitki türü bulunuyor ve bu türlerin yüzde 30’u dünyada sadece Türkiye’de yer alıyor) ve buna bağlı olarak, zengin çeşitlilikte tarımsal ürünlere sahip. Bu zengin çeşitlilik aynı zamanda büyük bir Coğrafi İşaret potansiyeli demek; ülkemizde bu sayının yaklaşık 1500 olduğu tahmin ediliyor” dedi. “KATMA DEĞERİN ANAHTARI” Gerçekleştirilecek olan coğrafi işaretleme çalışması ile ilimizde öne çıkan ürünlerimizin ulusal ve uluslar arası ortamlarda tanıtılması ve gereken yere getirilmesinin amaçlandığını belirten Bartın TSO Yönetim Kurulu Başkanı Cihat Çakır da şöyle konuştu; “İlimiz adına bu ürünlerin coğrafi işaretini almanın uzun vadede ciddi anlamda destek sağlayacağını ve ekonomik canlılık kazandıracağını düşünmekteyiz. Yüzlerce yıllık birikimin, kültürün, coğrafi yapının, ekolojik ortamın bize sunduğu ürünlerimize sahip çıkmamız, unutulmaya yüz tutmuş ürünlerimizi yaşatmamızı ve ülke ekonomisine daha yüksek katma değer yaratmanın anahtarı olan coğrafi işaretler ulusal tarım ve kırsal politikaların bir parçası olmalıdır. Coğrafi işaretleme; Mevcut potansiyelin etkin kullanımı, gelecek nesillere sağlıklı aktarımı ve korunması için standardizasyonu ve tanıtımı ile Bartın kırsalında ekonomik çeşitliliği destekleyen ve yeni istihdam alanları oluşturan en önemli alanlardan biri olabilir. Coğrafi işarete konu olan yörede veya özellikte üretim yapanların tescilin sağladığı korumadan öncelikli olarak yararlanmaları yeni istihdam olanaklarını da doğuracaktır. Tüketiciler söz konusu yöre adıyla satılan ürünleri, o yöre adına duydukları güven nedeniyle, diğer yerlerde üretilenlere tercih edebilirler. Bu nedenle bir ürün için belirli bir kalite sembolü haline gelmiş yer adlarının coğrafi işaret olarak koruma altına alınmasında o yöre halkının menfaatlerinin korunması açısından büyük fayda vardır.” Bartın yöresel ürünlerine ait coğrafi işaretleme alanında gerçekleştirilecek çalışma ve projelerin istişare edilerek görüş alışverişinde bulunulması ile ziyaret sona erdi.

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Avatarı
Atilla Çilingir tarafından
06 Ekim, 2025 10:25 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

FİLİSTİN’İ,  KUDÜS’Ü TANIYANLAR;  NEDEN KKTC’Yİ TANIMAZ?

ABD Başkanı Trump; 2017 yılında İslam âlemini hiçe sayarak, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını açıklayınca!

Türkiye’nin dönem başkanlığını yaptığı bu süreçte, İslam İşbirliği Teşkilatına üye ülkeler de,  ülkemizin liderliğinde bu kabul edilmez duruma anında karşılık verdiler:

     Doğu Kudüs’ü Filistin Devletinin Başkenti olarak tanıdıklarını ilan ettiler.

      Türkiye’nin liderliğinde yapılan iş birlikteliğiyle, bu emperyalist İmparatorluğa verilen yanıt, ülkemiz adına önemli bir başarı olarak tarihte yerini almış; İslam ülkeleri adına da güçlü bir moral kaynağı yaratmıştı…

      İşte tam da bu noktada; bu coğrafyada neredeyse bir asırdan beri çözülmesi gereken önemli bir konu daha akla gelmektedir:

    Kıbrıs adasında yaşanan de-facto durum ne olacaktır?

     Akdeniz’in orta yerinden; dünyanın enerji coğrafyası Ortadoğu’yu kontrol eden Kıbrıs’ın kaderi değişeli neredeyse yarım asır olmuş; adanın güneyinde ayrı, kuzeyinde ayrı iki devlet yaşamaktadır.

     Kıbrıs’ın Güneyinde yaşayanlar Ortodoks, Kuzeyinde yaşayanlar Müslümandır. Her dönemde GKRY’ni koruyup kollayan Hristiyan âlemi Rum tarafını yasal hükümetmiş gibi tanımakta ama adanın kuzeyinde 42 yıldır yaşayan KKTC’yi yok saymaktadır!

    Adada biri varmış, diğeri yokmuş gibi bir durum yaşanmaktadır!

     Bu adanın bir de başkenti vardır: Adı Lefkoşa’dır.  Dünyanın bölünmüş son başkentidir!  Bu bölünmüşlük 1964’ten beri geçerlidir. 1963’ün 21 Aralığında adanın tamamında Türk köylerinin Rumlar tarafından yakılıp yıkıldığı, Türklerin kanının oluk, oluk akıtıldığı o meşum geceden sonra adına  ‘’kanlı dere’’ denen yerin hemen dibinden geçen bir hatla bölünmüş bir başkenttir burası…

     Aslında 50’li yıllardan, bugüne adada değişen bir şey yoktur!

      Rumlar adanın tamamını ele geçirmek için 21 Aralık 1963 ve 15 Temmuz 1974’te iki hamle yapmış, adada yaşayan Kıbrıs Türk Halkı ve Türk Milleti buna müsaade etmeyince; adanın Güneyi Rumlarda, Kuzeyi Türklerde kalmıştır.

      Adada her birinin yaşamı da, dili de, dini de, yönetimi de, meclisi de, halkların irade gücü de ayrı iki devlet vardır.

     Ama hala birileri bu coğrafyadaki türlü menfaatleri için, ‘çözüm dedikleri türlü oyunlarla’ bu iki halkı, bu iki ayrı devleti birleştirmenin peşindedir!

    Bu oyunlar artık durmalı, durdurulmalıdır.

    Bunu yapacak olan da yine Türkiye’nin liderliğidir, İslam ülkeleridir.

    Mademki Hristiyanlık dünyası adanın sahibi olarak Rum kesimini tanımakta; asırlardan beri yaşadığı, vatan topraklarını Kıbrıs Türk’ünün elinden koparıp almanın planlarını yapmaktadır!

     O zaman ahir çoğunluğu ile asırlardan beri Müslüman olan, günün beş vakti minarelerinden Ezan-ı Şerifin, salaların yükseldiği KKTC’yi devlet, başkentini de Kuzey Lefkoşa olarak tanımanın zamanı gelmiştir. 

      Bu konuda da öncülüğü 42 yıldan beri KKTC’yi tanıyan tek ülke olarak Türkiye yapmalı, İslam ülkelerini de bu tanınmaya davet etmelidir.

     1963’te adayı kan gölüne çeviren Rum tarafını Hristiyan âlemi adanın yasal sahibi olarak tanımakla kalmamış; onları AB’ye üye de yapmıştır!

  Bu adaletsizliğin, hukuk tanımazlığın yanı sıra; adanın kuzeyinde yaşayan Kıbrıs Türk Halkı hala Rum tarafının uyguladığı insanlık dışı ekonomik ve siyasi ambargolarla boğuşmakta, insan hakları ellerinden alınmaya devam etmektedir!

  KKTC’de yaşayan Kıbrıs Türk Halkı Müslüman kimliği ile tıpkı Kudüs’te olduğu gibi İslam âleminin de temsilcisidirler.

  Kudüs tabii ki önemlidir, Kudüs İslam âleminin simgesidir. Filistin Devleti de, Filistin Halkı da özgürce yaşamalı; Kudüs sonsuza dek İslam’ın elinde kalmalıdır.

 İşte tam da bu noktada sorulması gereken soru şudur:

 Ya Kıbrıs Türk’ünün yaşam hakkı ne olacaktır? Hak ve hukuk sadece Rum tarafının mıdır?

  Rumları adanın yasal hükümeti olarak tanıyan Hristiyan âlemine mensup ülkelere, İslam ülkelerinin vereceği bir cevap olmalıdır!

   Ey İslam Ülkeleri:  Görün artık bu gerçeği.

  Hani GKRY’de mevcut 39 Büyükelçilik arasında sizin de elçiliklerinizin bulunduğu yerin kuzeyinde de bir devlet var.

  Adı:  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti.

  Filistin’i devlet, Doğu Kudüs’ü de başkenti olarak tanıdığınıza göre;  bu devleti de, devletin başkenti olarak Kuzey Lefkoşa’yı da tanımanızın zamanı gelmedi mi?

  Bu ikircikli durum niye?

  Yoksa bu tanımaya küresel güçlerle birleşen bölgesel menfaatleriniz mi mani?

  Nerede kaldı sizin din kardeşliğiniz?

Atilla Çilingir

www.atillacilingir.com

05 Ekim 2025

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.