Karabük Postası tarafından
23 Mayıs, 2023 15:37 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Bakan Akar: ‘Dün gece Suriye’nin kuzeyinde 19 terörist etkisiz hale getirildi’

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, “Dün gece Suriye’nin kuzeyinde 19 terörist etkisiz hale getirildi. Son bir ay içinde etkisiz hale getirilen terörist sayısı 126 oldu” dedi.

Akar, Kayseri Üniversitesi tarafından düzenlenen “Terörle Mücadele ve Suriye Meselesi Konferası”nda, terörle mücadelenin büyük bir azim ve kararlılıkla devam ettiğini, 85 milyonu terör belasından kurtarmakta kararlı olduklarını belirtti. “Teröristler neredeyse hedef orası” anlayışıyla mücadeleyi sürdürdüklerini aktaran Akar, Mehmetçiğin Irak ve Suriye'nin kuzeyinde teröristlerin ‘girilemez' dediği yerlere girdiğini, ‘çıkılamaz' dediği yerlere çıktığını, teröristlerin inlerini başlarına yıkmaya devam ettiğini vurguladı. Mehmetçiğin iğneyle kuyu kazar gibi teröristlerin bütün inlerine, mağaralarına girmeye devam ettiğini belirten Akar, “Mağaraları, delikleri imha edildi, başlarına yıkıldı ve çok şükür Zap temizlendi. Dolayısıyla hudutlarımızda ciddi bir güvenlik koridoru oluştu, kontrol altına alındı. Bitti mi? Bitmedi. Biz diyoruz ki en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar bu mücadele devam edecek, durmak yok” ifadelerini kullandı. Terör örgütünün çöküş halinde olduğunu dile getiren Akar, şunları söyledi: “Sözde elebaşları panik içinde efendilerine ‘Bizi kurtarın, silah verin, Türk Silahlı Kuvvetlerinin operasyonlarını durdurun' diye çağrıda bulunuyor. Ne verirlerse versinler, top da tüfek de helikopter de verseler biz onları kazdıkları çukurlara gömmekte kararlıyız. 24 Temmuz 2015'ten bu yana kadar 37 bin 886 terörist etkisiz hale getirildi. Şu anda terör örgütüne katılım sıfıra yakın, kaçış azami. Onun için de terör örgütünün elebaşları efendilerinden kendilerini kurtarmaları için yardım çağrısında bulunuyor.” Türkiye'nin Irak'ın ve Suriye'nin toprak bütünlüğüne ve egemenlik haklarına saygılı olduğunu, yaptığı operasyonlarının uluslararası hukuka tamamen uygun olduğunu dile getiren Akar, şunları söyledi: “Bizim tek hedefimiz teröristler. Kimsenin dini, etnik ve mezhepsel kökeni ile ilgilenmiyoruz. Bazı fitne odakları bizim terör ile olan mücadelemizi sanki ‘Kürt kardeşlerimize yönelik' yapılıyormuş gibi anlam yüklemeye çalışıyorlar. Bu kabul edilemez, alçakça ve haince bir hareket. Kürtler ve Türkler yüzyıllarca beraber yaşıyor, ekmeğini ve suyunu paylaşıyor. Milli Mücadele'yi beraber yaptık, şehitliklerde beraber yatıyoruz. Cumhuriyeti beraber kurduk, 85 milyon biriz, beraberiz bunu kimse bozamayacak. Terörle mücadelemiz artan bir tempoda devam ediyor. Bir ay içinde 126 terörist etkisiz hale getirildi. Dün gece Suriye'nin kuzeyinde 19 terörist etkisiz hale getirildi. Teröristlerin önünde iki yol var. Ya teslim olacaklar ya da yok olup gidecekler. Başka çıkar yolu yok. ‘Operasyonlar dursun' gibi bir şey yok. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, güçlüdür, büyüktür.” Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde kişilikli ve kimlikli politikalarla uluslararası alanda özne haline geldiğini, söz dinleyen değil, sözü dinlenen bir ülke olduğunu aktaran Akar, yurt dışında son dönemde artan Türk düşmanlığı ve İslam karşıtlığına dikkati çekti. Batının “itibarlı” olarak nitelendirilen bazı yayın organlarının Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aleyhindeki söylemlerini hatırlatan Akar, “Bu dergiler, gazeteler ülkemize, Cumhurbaşkanımıza karşı son derece seviyesiz ithamlarda bulundular. Bunların kabul edilmesi mümkün değil. Bunları şiddetle kınıyor, yaptıkları uygulamaları lanetliyoruz” dedi. Konuşması sırasında diğer savunma ve güvenlik konularında da değerlendirmelerde bulunan, Akar, hudut güvenliği ve terörle mücadeleye ilişkin görüntüleri de salondakilerle paylaştı. Konferansı AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki ile MHP Kayseri Milletvekili Baki Ersoy da takip etti. (İHA)
blank
Atilla Çilingir tarafından
10 Mart, 2025 09:56 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

KIBRIS’A DİKKAT…

Neredeyse 8 yıldan beri uykuda olan/uyutulan Kıbrıs konusu ne olduysa yeniden gündem olmaya hazırlanıyor!

   2017 yılında Rum tarafının Crans Montana görüşmelerinde masadan kaçmasıyla neticelenen Kıbrıs müzakere süreci 17-18 Mart 2025 tarihleri arasında Cenevre’de yapılacak beşli görüşme ile bir kez daha haber başlıkları arasında yerini alacak.

    Türkiye, İngiltere, Yunanistan, Kıbrıs Türk Yönetimi, Kıbrıs Rum Yönetiminin temsilcileri BM genel sekreterinin gözetiminde yeniden bir araya gelecekler.  Yani 1968’den beri devam edip de hiçbir sonuç alınamayan yeni bir müzakere sürecinin başlaması için hazırlık yapılacak.

    Eller sıkılacak, gözler süzülecek, çaylar içilecek, yemekler yenecek. Ama iş çözüm adımlarına geldiğinde atılacak her adım için Rum tarafı yeni bir taviz isteyecek…

   Bir defa şu gerçekleri yeniden hatırlatalım:

  • Rum tarafı sonu ‘’Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti’’ olan bir çözüm şeklinin dışında hiçbir öneriye evet demiyor. Kıbrıs Türk tarafı ise bunun tam tersini istiyor. Kıbrıs Türk Halkının egemenliğinin uluslararası alanda kabul edildiği yan yana yaşayan iki ayrı egemen devlet yapısında ısrarcı. Çünkü Rumlarla aynı devlet çatısı altında iç, içe yaşandığında neleri yaşayacağını çok iyi biliyor.
  • Bundan önce yaşanan her müzakere sürecinde Türk tarafına azınlık haklarından bir fazlasını dahi vermek istemeyen Rum tarafı ise; bu hukuksuzluğunu devam ettirmekte kararlı…
  • Yukarıdaki iki gerçeğin dışında en önemli konu da; Türk askerinin adadan bir an önce ayrılması ile ilgili Rum dayatması. Gerekçeleri ise AB ülkesi olan bir devlet için başka bir ülkenin garantör olması kabul edilemez. Bu nedenle de adada bulunan yabancı askerler derhal adayı terk etmelidir. BM ile AB’nin de görüşü bu yönde. Kaldı ki, BM Güvenlik Konseyi almış olduğu kararlar ile Türkiye’yi adada hala işgalci olarak tanımlıyor. Bu iki yapı da, 1963-1974 yılları arasında Kıbrıs Türklerinin adada neler yaşadığını, Rumlar tarafından bir gecede nasıl yok edilmek istendiğini bilmiyorlarmış gibi hareket etmeye devam ediyorlar.
  • BM ve AB 2004 yılında oylanan Annan planında Kıbrıs Türk tarafına oynadıkları oyunu da gözden kaçırıp, Rum tarafını hala adanın yasal hükümet temsilcisi olarak tanıyorlar. Kıbrıs Türk Halkına yıllardan beri uygulanan insanlık dışı ambargolara da sessizler. Bu insanlık ayıbının devamına göz yumuyorlar.
  • Bugüne değin yapılan Kıbrıs müzakerelerinin hepsinde çözüm için atılan her adım, Rum görüşmeciler tarafından baltalandı. Çünkü Rumlar sonu Enosis olmayan hiçbir adıma olumlu yaklaşmadılar. Bundan sonra da yaklaşmayacaklar…

   Yukarıda sıraladığım gerçekler Kıbrıs konusuyla ilgili görüşmeler sürecinde öne çıkan en önemli konu başlıklarıdır.

   Bunların dışında ‘’toprak düzenlemeleri-mülkiyet-ekonomi-garantiler-güç paylaşımı’’ gibi her toplantıda konu olan başlıklar da ilavesi…

  Bu yazım aracılığı ile soruyorum:

   Sonucu olmayacak bir toplantı neden yapılır ki?

   Bugüne değin yapılan Kıbrıs müzakerelerinin hangisinden bir sonuç çıktı ki?

   Sırf barışı istemeyen taraf ben gözükmeyeyim diye böyle bir toplantıya neden gidilir ki?

   Adada yaşayan Türkiye kökenlilerin güneye geçmesine dahi izin vermeyen Rum yöneticiler Cenevre’de yapılacak genişletilmiş toplantıda ne söyleyecek neleri dile getirecek ki?

   Kıbrıs Türk tarafının turizm alanındaki başarılarını engellemek için her çareye başvuran, adalı Türklerin yaşam mücadelesini her alanda engelleyen Rum tarafı Cenevre’de nasıl bir adım atacak ki?

  Adayı ABD’nin uydusu haline getirebilmek için türlü anlaşmalarla Amerikan askerlerine kucak açan, her geçen gün biraz daha silahlanan Rum tarafı, adanın barış içinde yaşaması için nasıl bir yol izleyecek ki?

  Ada çevresinde bulunan zengin hidrokarbon yatakları için kurgulamadığı Bizans oyunu kalmayan, bu enerji yataklarının peşindeki devletlerle yeni, yeni anlaşmalar imzalayan Rum tarafı, Türk tarafı ile bu zenginlikleri paylaşabilecek mi?

  Rum tarafı adada yaşamı kolaylaştırabilecek hangi konuda bugüne değin Türk tarafı ile iş birliği yaptı ki? Bundan sonra da yapacak!

  Kıbrıs adasında adalıların ortak yaşayabilmesi için hangi konuya baksak sonu hüsran. Çünkü Rum tarafı adanın sahibi biziz, biz ne kadarına müsaade edersek Türk tarafı o kadarı ile yetinecek diyor. Bunun dışında hiçbir şey söylemiyorlar.

   Yahu Kıbrıs’ta yaşayan Türkler sizin emrinizde çalışan köleleriniz mi? Siz hala 1974 öncesinin rüyasını mı görüyorsunuz?

  Uyanın artık bu rüyadan! 

  Değişmez/değiştirilemez bir yapıyı yeniden ters yüz etmek de neyin nesi?

  Aradan 50 yıl geçti. Gerçeği görmeniz, anlamanız için bir 50 yıl daha mı geçmeli?

  Kıbrıs’ın kuzeyinde kurulu, 42 yıldan beri yaşayan ayrı bir devlet vardır. Adı KKTC’dir. Bu devlet Kıbrıs Türk Halkının Yaşadığı yerdir. Türkiye de tüm gücü ile bu devletin yanında, yanı başındadır.

  Rum tarafı eğer Kıbrıs’ta çözüm istiyorsa; çözümün bu devleti tanımaktan geçtiğini bilmelidir. Yok, hala türlü oyunlarla Enosis’i gerçekleştirebileceğini sanıyorsa, bu rüya bile değil sadece hayalden ibaret olup, işbirlikçileri de bunu böyle bellemelidir.

Atilla Çilingir

www.atillacilingir.com

09 Mart 2025

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.