Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

Bir Cumhurbaşkanı Adayı da Karabük’ten

Gündem Yayın: 28.06.2014 15:22
Yazar:

Antalya’da felsefe öğretmeni Ulviye Kafalı Olgun’dan sonra Karabük’ten de Tüm Bağ Kur Emeklileri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TÜMBETDER)  Genel Başkanı Makine Mühendisi Hikmet Sivri Cumhurbaşkanlığı adaylığında “Ben de Varım” dedi.

 

Sivri yaptığı açıklamada; “Halk, Milletvekillerine, oyları ile vekaletname verirken, “benim adıma cumhurbaşkanı adaylarını belirle” yetkisini vermemiştir.

Cumhurbaşkanının Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından değil de, halk tarafından seçilmesi, doğrudan parlamenter sistemin terk edilmesi sonucunu doğurur.

Cumhurbaşkanı seçiminin basit bir yöntem sorunu olmaması, tersine Anayasa ile yeğlenen siyasal sistemle doğrudan ilgili olması değişikliğin, Anayasa’daki siyasal sistem yönünden incelenmesini gerektirmektedir.

Cumhurbaşkanı, Yasama organına karşı siyasal yönden sorumsuz kılınan cumhurbaşkanı etkin siyasal bir organ değil, devletin sürekliliğini sağlayan, devleti ve ulusu temsil eden yansız bir makamdır ve günlük politikanın dışındadır.

Anayasada, Cumhurbaşkanı’nın Devletin başı olduğu, bu sıfatla, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk Ulusu’nun birliğini temsil ettiği, Anayasa’nın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözeteceği belirtilmiştir.

Halkın seçeceği Cumhurbaşkanı adaylarının, Parlamento tarafından belirlenmesi, Halk oy’u ile, Cumhurbaşkanı seçilmenin özüyle bağdaştırmak olanaksızdır.

Cumhurbaşkanı adaylarının, siyasi partilerce belirlenmesi ve seçim çalışmalarının, siyasi partilerce yürütülmesi ve propagandaların, siyasal içerikli olması, Cumhurbaşkanı’nın tarafsız olmasına gölge düşürecektir.

Anayasamızda, Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak, seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir.

Anayasamıza göre, seçim kanunları, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkesini bağdaştıracak biçimde düzenlenir.

Hukuksal çerçeveye gelince, Cumhurbaşkanlığı seçim kanununun demokratikleşmenin önüne geçmek için, özellikle hazırlandığını görmek mümkün. Sorun aday gösterme koşullarıyla başlıyor. Her şeyden önce kanunda birkaç çelişki  var. 7.ci maddenin birinci fıkrası adayların 20 milletvekilinin yazılı teklifi ile gösterileceğini belirtirken aynı maddenin ikinci fıkrası her partinin sadece bir aday göstereceğini belirtmekle, Türkiye’de yürürlükte olan partiler kanunu göz önünde bulundurulduğunda Milletvekillerinin partilerinden bağımsız davranamayacakları açıktır. Diğer bir değişle Meclis çatısı altında ortak görüşe sahip 20 bağımsız milletvekili yoksa, bütün adaylar partiler tarafından gösterilecektir. Ve milletvekillerine her zaman olduğu gibi gene sallabaşlık görevi düşecektir. Mecliste gurup kurabilmek için de 20 milletvekili gerektiğinden, çok istisnai şartlar olmadıkça hiçbir zaman 20 bağımsız milletvekili olmayacaktır. Gene aynı kanuna göre her milletvekili sadece tek aday gösterebilecek ve imzaları açık olacak.

Sonuçta, adaylar meclis’te gurubu olan partilerin adayları olacak ve mevcut durumda ilk tur için maksimum 4 ama büyük bir ihtimalle 3 aday olacaktır. Bunun da demokrasi ile uzaktan yakından ilgisi yoktur.

Millet-Halk iradesinden söz edip de, adaylık için, 20 milletvekili tarafından yapılacak teklifin ya da gerçekleştirilen son milletvekili genel seçimlerinde toplam oyları birlikte yüzde 10’u aşan partilerin ortak aday göstermesinin zorunlu kılınması nasıl bir demokrasi anlayışına dayanmaktadır? Hani nerde millet iradesi? Neden belirli sayıda insan bir araya gelerek  kendi adayını gösteremez? Son seçimlerden bu yana halkın tercihlerinin değişmediğini kim söyleyebilir? Üstelik, o vekillerin aday gösterilmesinde halkın iradesi ne kadar belirleyici olmuştur?

Yasaların, (Anayasa-kanun-yönetmelik-tüzük) birbirlerini yok edici, çelişkililer meydana getirici olmaması gerekmektedir.

Halk oylaması cümlesinden anlaşılan, Ülkemizin tüm yasalarına, genel hukuk kurallarına, evrensel hukuk kurallara

Egemenliğin kayıtsız şartsız Milletin olduğunu kabul eden, Halkımız ve tüm yasal kurumlarımıza şunu söylemek istiyorum.

Ben; 20 Milletvekilinden İcazet Almadan, Halkın Bir Ferdi Olarak, Cumhurbaşkanlığı’na Aday Olacağım Ve İlgili Evreklerini Yüksek Seçim Kuruluna Vereceğim.

1977 yılında Karabük Belediye Başkanlığı’na  aday oldum.

1987 yılında Zonguldak 2.ci Bölgeden Milletvekilliğine aday oldum.

1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday oldum.

2007 yılında Karabük Milletvekilliğine aday oldum.

Milletime, Memleketime, hizmet yolunda, yüzlerce proje üreterek seçimlerde, konferanslarda ve diğer zamanlarda, yerel ve ulusal basında anlatımlarda bulundum. Anlattıklarımın ve projelerimin zaman içerisinde yapılmasından son derece mutlu ve bahtiyar oldum.

Bildiklerini, gördüklerini, millet ve memleket yararına olacağına inandıklarını, anlatarak Ülkemizin kalkınmasına katkıda bulunmak her vatandaşın asli görevi olmalıdır” dedi.

 

 

 

 

 

Paylaş:

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Boluspor – Altay maçının ardından

Spor Yayın: 30.04.2024 12:12
İhlas Haber Ajansı

Trendyol 1. Lig’in 32. haftasında Boluspor, sahasında karşılaştığı Altay’ı 3-1’lik skorla mağlup etti. Maçın ardından iki takımın teknik direktörleri açıklamalarda bulundu.

Mücadele sonrası düzenlenen basın toplantısında konuşan Altay Teknik Direktörü Cüneyt Biçer, iyi mücadele ettiklerini belirterek, “Yani bulunduğumuz koşullar içerisinde bu takımla, bu oyuncu grubuyla maça gelebilmek bile gerçekten çocukların özverisine bağlı olarak gidiyor. Çünkü biz 3 hafta önce resmi olarak küme düşmüş bir takımız. Bu oyuncu grubunu bu kadar istekli ve arzulu sahaya getirmek çok kolay olmuyor. Ama genelinde baktığımızda oyuncu arkadaşlarımın hepsi bu noktada bize istediklerimizi yapmak için ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar. Belirli noktalarda tecrübesizliğimizden dolayı eksiklikler yaşıyoruz ama özellikle son süreçte baktığımızda başladığımız ilk günden bugüne göre geldiğimizde her maçta tüm rakipler kadar yüksek şiddetle mücadele ve koşu mesafeleri konusunda sürekli gelişen bir yapı içerisindeyiz. Oyun formatının içerisinde oyuncularımızın belirli noktada gençliklerinin vermiş olduğu eksikliklerin zaman zaman bize yaşattığı zorluklar oyunun skorunu belirliyor. Bugün için oynadığımız oyun memnuniyet verici açıkçası. Çocukların gösterdiği enerji ve oyun anlamında ama skor konusunda aynı şeyi söylemek mümkün değil. İkinci yarı biraz daha dikkatli olsaydık, biraz daha oyunun ilk 15-20 dakikasında daha sağlıklı şekilde tutabilseydik buradan puanla gitme şansımız vardı” dedi.

Yalçın Koşukavak: “10 kişi kalıp oynamak da zordu”

Boluspor Teknik Direktörü Yalçın Koşukavak ise, 1-0 yenik durumdayken soyunma odasında takımı psikolojik açıdan ayağa kaldırdığını ifade ederek, “Kolay maç yok. Daha doğrusu böyle başlayayım. Altay’ın ligde bir iddiası yok. Bizim kaybedeceğimiz çok şey var. Stres ve baskı üzerimizde vardı. Oyuna iyi başladık aslında. İlk 15-20 dakika birkaç pozisyona girip skoru alabilirdik. Olmadı. 45. dakikada gol yedik. Biraz moral, motivasyon olarak düştük. Hiç beklemediğimiz bir şeydi. Sonra ikinci yarı soyunma odasında, bazı şeyleri değiştirdik. Biraz daha oyuncuları ayağa kaldırmamız gerekiyordu psikolojik açıdan. O işleri halledince sahaya ikinci yarı daha efektif bir Boluspor geldi. Ama gene bir maçın kırılma anı pozisyonu da kırmızı kartla Gigic’in atılması. Bir gol bulduk, VAR’dan döndü. Arkadan bir gol daha golün erken gelmesi bizi maça ortak etti. 10 kişi kalıp oynamak da zordu. Oyuncular çok inandı buradan tebrik ediyorum. Çok samimi içten bir şeyleri değiştirmek için sahada, ellerinden ne geliyorsa yaptılar. Oynayan, oynamayan hepsine ayrıca teşekkür ediyorum. Böyle maçlar takımdaşlık ruhu açısından çok önemsediğim maçlar. Hepsini tebrik ediyorum. Altay’a da bir parantez açıyorum. Altay’ı çok tebrik ediyorum. Müthiş motivasyon, müthiş konsantrasyon, çok iyi bir maç oynadılar. Çok direndiler. Çok iyi mücadele ettiler. Onları da tebrik ediyorum” diye konuştu.