Nasıl bilirdiniz merhumu? Burada biz bizeyiz, rahat olun, kimse yok başka, söyleyin içinizden geçenleri. Size yalan söylediğini mi anladınız? Yoksa size iftira mı attı? Sırtınızdan mı vurdu? Yahut şahsî ihtirasları pek de takan biri değilseniz, Müslümanca yaşayamayan biri miydi? Tabiata zarar mı verirdi? Artık o sizin gibi değil. Size zarar veremez, size karşı çıkamaz, dili var konuşamaz, kulağı var duyamaz, kalbi var atmaz. Yok eğer ölünün arkasından kötü konuşulmaz diyorsanız yine sorun yok, edebiyatın gücü buradadır, yazar sizinle konuşabilir fakat sizi duyamaz. Ölünün arkasından kötü düşünmek de (kötüyse zaten) bir sorun doğurmaz. Haydi, dökün içinizdekileri artık, bitirin şu adamın yolculuğunu tamamen, kurtulun ondan!
Birkaç roman, sayısını bir anda hatırlayamayacağınız kadar yazı yazdı, birkaç tercüme eser neşretti, birkaç senaryo ve yine sayısını hatırlayamayacağınız kadar video yahut sesli notlar kaydetti. Peki, ne oldu? Sizin nazarınızda bunlar onu nereden alıp nereye taşıdı? O şimdi böceklerin kemireceği beyaz bir bez parçasının içerisinde, avurtları çökmüş hâlde, toprağın altında uzanıyorken, böylesi suallere cevap vermek için tam zamanı değil mi? Zaten üzerinden birkaç hafta geçtikten sonra daha kim hatırlayacak onu? Kim diyecek ki Tugay Kaban diye biri var. En fazla ‘vardı’, ‘yaşamıştı’, ‘yaşadığını hissetmiştim’ diyenler çıkacaktır. Ölmüş bir insan, kime ‘yaşadığını hissetmiştim’ dedirtmiş olabilir? Bu ciddi bir şey nihâyetinde…
Ne güzel günlerdi kimilerine göre. Ne kötü günlerdi veya. Neler çektirmişti bana mı diyorsunuz onun ardından, yoksa ‘iyi biriydi be’ mi diyorsunuz? Hiç konuşmuyorsunuz ama! Bu kadar sükut, ölüye bile iyi gelmeyebilir.
Zaten Karabük’e gömülemedi istediği gibi. Mezarların bile kalabalığını sevmezdi oysa. Mahşer günü görürüm ben onu mu diyorsunuz tebessüm ederek. Size nasıl bakardı? Güler miydi? Yüzünüze bakıp iğreti bir ifade mi takınırdı? Sigara içmiş miydiniz beraber? Lunaparka gitmiş miydiniz? Yoksa onu sadece yahut daha çok sosyal medya üzerinden mi tanıyordunuz? Yine ne diyor bu ya deyip paylaştıklarını hemen geçiyor muydunuz? Belki de sessize alınmışlar listenizin başlarındaydı.
Onu üzdüğünüzü düşündünüz mü hiç? Yoksa üzülen biri varsa, hep, onun karşısındakinin olabileceğini mi zannettiniz? Hata yapması için mühlet verdiniz mi? Tamam, göreceksin gününü, yap hadi, devam et bakalım dediniz mi? Peki, sizi yanılttı mı? Pişman olduğunu gördünüz mü? Onu pişman ettiniz mi? Bu zevk verdi mi? Size karşı söylediklerinde haklı çıkınca onun zevk aldığını düşündünüz mü? Kanıtlayabilir misiniz? Çoğu şeyi biliyormuş gibi görünürdü, bunu hepimiz biliyoruz. Bilmediği şeyler olduğunu söylediğini duydunuz mu? Ne mene bir şeydi bu adam yahu! Nereden geldi karşımıza dediniz mi? Bu dünyada nasıl yaşıyor bu adam! Kendi kendinize, var, var, karşımda, etten, kemikten karşımda, bu adamı nasıl görmezden geleyim, yaşadığını nasıl yok sayayım diye hiç sordunuz mu? Yoksa, onun yaşadığına, yaşamak mı diyorsunuz siz, diyenlerden misiniz?
Yine de ölü bir Müslümanın ardından söylenecek en iyi sözleri söylemiş olalım sevgili okur. El-Fatiha!
Tugay Kaban
Seda
•Karabük merkezde yasayan bırıyım evet cocuk parklarında kopekler var ama 1 tanesı kalkipta yuzune bakmazlar yanina gelmezler ustelik kendi ufak kopegimi gezdiren biriyim. Barınaklar zaten kopekle dolu yer yok iki lokma yemek versen zaten hic bir canli saldirmaz ki bunu gectik buranin hayvanlari zaten saldirgan degil insanlara gelmiyorlar yalandan hikayeden şikayetci olmayin. Hayvan sever cocuklariniza hayvanlari sevmeyi ogretin bence toplanmasindan ziyade.