MUSTAFA AKAY
Türkiye’mizde iki ilimiz, Cumhuriyet Kenti diye adlandırılır. Bunlardan birisi Kırıkkale diğeri de Karabük’tür.
Bu tanım doğrudur. Çünkü her ikisi de Cumhuriyet’le benliklerine kavuşmuşlardır. Onların var oluş nedeni Cumhuriyettir.
Çok eski bir tarihleri olmasına rağmen, gelişmelerini ancak, Cumhuriyet ile sağlayabilmişlerdir.
İkisinin öyküsü de birbirine çok benzemektedir.
Kırıkkale’yi ele alalım önce.
1925 yılında 12 hanelik bir köy. Kırıkköy deniliyor.
Cumhuriyet geliyor, 12 hanelik Kırıkköy’e Top ve Mühimmat Fabrikası’nı kuruyor.
Ondan sonra tutabilirsen tut Kırıkkale’yi…
Önce bucak, sonra ilçe yapılıyor. Bunları hak ediyor çünkü. Çevresinden göç alıyor. Neredeyse, Türkiye’den de gelmeyen kalmıyor. Nüfus artıyor, büyüdükçe büyüyor. Türkiye’nin sanayi atılımını yaptığı yerleşim birimlerinden birisi haline geliyor. Bugün ise, tam anlamıyla bir sanayii kenti olmuş durumda.
Kenarından bir de demiryolu geçince, deme keyfine… Büyümede bu da önemli bir etken olarak kaşımıza çıkıyor.
Kırıkkale’den Karabük’e uzanalım. Karabük Safranbolu’nun Öğlebeli Köyü’nün bir mahallesi. O günlerde 13 hanesi bulunuyor.
Karabük 1934 Yılı’nda demiryolunun geçmesiyle, adını duyurur oluyor. Ardından, 1937 Yılı’nda Demir Çelik Fabrikaları’nın temeli atılıyor. Önemi ortaya çıkıyor.
Belediyesini kuruyor, önce bucak ardından ilçe yapılıyor.
Türkiye’nin her yerinden göç alıyor. Nüfusu artıyor.
Bu iki kent, Cumhuriyetin bir mucizesi sonrası doğan kentler olarak tarihte yerlerini alıyorlar.
Bu mucize, Cumhuriyet’in tam bağımsızlık ülküsünün ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Cumhuriyetin kamucu ekonomi anlayışı sadece bu iki yerde değil, Türkiye’nin dört bir yanında filiz veriyor.
Her iki yerde de fabrikaların kurulduğu dönemlerde konut sayısı çok az. Bunun umarı da lojmanlar üretmede bulunuyor. Çalışanlar için lojmanlar, sosyal tesisler yükseliyor bir bir.
Planlı, düzenli yerleşim birimleri oluşturuluyor. Karabük için örnek verirsek, Yenişehir böylesine düzenli oluşturulan bir mahalle olarak karşımıza çıkıyor.
Bu fabrikaların kurulduğu yerlerde başlatılan kalkınma atılımları, sadece üretim anlamında kalmıyor.
Okullar, kültür kompleksleri, tiyatro - sinema, çeşitli kurslar. Bunların içinde en önemlileri ise okuma yazma kursları, genç kızları meslek sahibi yapacak Halk Eğitimi Kursları şeklinde kendini gösteriyor.
Buralara, elektrik de getiriliyor. Bekâr işçiler için pavyonlar yapılıyor. Spor anlamında yapılan atılımlar insanları spora yöneltiyor.
Radyo istasyonları kuruluyor. Hastane yapılıyor, eczane açılıyor.
Sosyal tesisler ile insanların uyanışı amaçlanıyor.
Kısacası, tam anlamıyla bir mucize yaratılıyor.
Karabük Demir Çelik Fabrikaları’na “fabrikalar kuran fabrika” denmesi de boşuna değil. Ülkenin kalkınması ve gelişmesinde büyük bir misyon yükleniyor.
Böyle bir gelişme yaşayan Türkiye’miz ne yazık ki, sonradan özelleştirme furyasına kapılıyor ve bu işletmeler, o dönemdeki işlevlerini yitiriyorlar. Çünkü ülkeyi yöneten kafa öyle istiyor.
Kırıkkale ve Karabük, bu büyük başarıya imza atarlarken, köyden geleni tam anlamıyla işçi yapamamanın eksikliğini de yaşıyorlar. Köylü işçi karması bir durum ortaya çıkıyor ve çalışanlar sınıf bilincine erişemiyor.
Günümüzde ise Kırıkkale ve Karabük artık Türkiyemiz’in iki güzide illerindendir.
Kırıkkale ve Karabük 300 bine yaklaşmış nüfuslarıyla yine kalkınmanın motoru olma yolundadırlar.
Karabük, bağlı olduğu ilçe Safranbolu’da içine alarak bir il olma özelliğini de taşımaktadır.
Her ikisinin ortak yanı demiryoludur.
Her ikisinin ortak yanı Cumhuriyet’in ilk fabrikalarının kurulduğu yerler olmasındadır.
Her ikisi de Ankara’ya yakındır.
Dolayısıyla, Cumhuriyet Kenti olarak anılmayı hak etmektedirler.
ÖZÜR
Atatürk Yükselen Değer başlıklı yazımızda, satır ve paragraf atlaması olmuştur. Okurlarımızdan özür dileyerek, eksik kalan bölümü de bilgilerinize sunuyoruz.
“Şimdi, birileri Atatürk ne yapmıştır? CHP'nin bir çivisi yok diyorlar. Atatürk Devrim yaptı. Başkaca da bir şey yapmasına gerek yoktur. Çünkü o devrimin içeriğinde Türkiye'nin kalkınması, gelişmesi, büyümesi, güçlenmesi ve o dönem için tam bağımsızlığı vardır. Bunları millete anlatacak insanlar gereklidir şimdi bize… Bu televizyonlarda saatlerce konuşarak olmaz. Bu gazetelerde sadece yazmakla olmaz. Bunlar kitaplaştırılarak, Türkiye'deki her eve sokularak yapılabilir. Atatürk'ün Fotoğrafları’nı kaldırmayı maharet sananlar, ulusal bayramları kaldırmaya çabalayanlar, ulus devletin sonunun geldiğini satır aralarında anlatanlar ve üniter devleti tu kaka yapanlarla. iç ve dış işbirlikçilerine inat Atatürk'ü anlatma seferberliği başlatılmalıdır. Bunun öncülüğünü de O'nun kurduğu CHP yapmalıdır.”