İki aile arasında alacak-verecek kavgası: 5 yaralı
Çorum’un Alaca ilçesinde iki aile arasında alacak-verecek meselesi yüzünden çıkan kavgada 5 kişi yaralandı.
Olay, Günhan Mahallesi’nde meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, Halil Ö., Hamdi Ö. ve Abdülbaki D., Hüseyin D. arasında alacak verecek mevzundan başlayan tartışma kısa sürede büyüyerek kavgaya dönüştü. Vatandaşların ihbarı üzerine belirtilen adrese çok sayıda polis ekibi ve sağlık görevlileri sevk edildi. Sopaların da kullanıldığı kavgada Fatma Ö., Halil Ö., Hamdi Ö. ve Abdülbaki D., Hüseyin D. yaralandı. Yaralılar olay yerinde yapılan ilk müdahalenin ardından ambulanslarla Alaca Devlet Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi altına alındı.
Sokakta başlayan tartışma hastaneye de taşındı
Hastane bahçesinde her iki tarafın yakınları arasında çıkan arbedeye polis ekipleri, hastane güvenliği ve sağlık görevlileri müdahale etti. Polisler ve sağlık görevlileri tarafları sakinleştirirken Alaca Emniyet Müdürlüğü ekipleri hastanede güvenlik önlemi aldı.
Olayla ilgili başlatılan soruşturma sürüyor.
Türkiye'mizde, Cumhuriyet ve Atatürk Düşmanlığı 1923 yılından bu yana kesintisiz sürüyor. Günümüzde Atatürk'e direk düşmanlık yapanlar olduğu gibi, arkadan dolanarak yapanlar da bulunuyor. Arkadan dolananlar, direk Atatürk'e laf atamayınca, umarı Cumhuriyet'e ve İnönü'ye gönderme yaparak düşmanlıklarını sergiliyorlar. Kimler Atatürk ve Cumhuriyet Düşmanı’dır baktığımızda karımıza ilginç durumlar çıkıyor. Kısaca, özetlemek gerekirse, Atatürk ve Cumhuriyet'e bölücüler ve yobazlar düşman diyebiliriz. Peki, bunların ağababaları kimlerdir? Bunu sormaya bile gerek yok. Sevr'i kabul ettiremeyenler, Lozan'ı kabul etmeyenler kimlerse onlar. Yani, o günün ve bugünün emperyalistleri. ABD ve İngiltere. Bu iki güç, Kurtuluş Savaşımız’da yenik düşmemiz için her türlü naneyi yemiş, Türkiye Tam Bağımsız ve Çağdaş bir ülke olunca da içten içe kemirmeye çalışmış iki ülke bu modern eşkıyalar. Elbette o zamanlarda bunların destekledikleri iş birlikçiler vardır. Din kisvesi altında, mücadeleyi bölmek, zayıflatmak amacıyla, maddi-manevi beslenen iş birlikçiler zaman zaman isyanlar da çıkaran vatan hainleridir bunlar. Kurtuluş Savaşı yıllarında milletin içine atılan tehlikeli tohumlar ne yazık ki, tamamen eritilemedi. Şimdi, onların uzantıları görev başındalar. Türkiye Cumhuriyeti’ni kötülemek için her türlü ortamda zehir saçmayı sürdürüyorlar. Ne hikmetse, yobazlar ve bölücüler, Atatürk'ü, Cumhuriyeti kötüleyince, tatmin oluyorlar. Sağcısı, solcusu, gericisi, bölücüsü Cumhuriyet’e saldırdıkça, koca çınar daha da gürbüzleşiyor, güçleniyor. Yapılan bu saldırılar sinek vızıltısı gibi geliyor insanlara. Gericiler düşman dedik Cumhuriyet’e. Evet, Şeyh Saitler, Seyit Rızalar, İskilipli Atıf’lar ve yüzlercesi. Onların saçtıkları zehirler, Cumhuriyet'in özgür ortamında bugünlere kadar geldi. Şimdi, yeni yeni tarikatlar, cemiyetler, siyasi partiler ortaya çıktı. Şimdi onlar kinlerini kusup duruyorlar. Cumhuriyet’e düşman olanlar arasında bir de bölücüler var. Cumhuriyet’in her türlü nimetinden yararlanıp, bir yerlere gelmiş nankörler var. Bunlar da bir türlü ulus devleti, üniter yapıyı kabullenemediler. Sanki oligarşik bir yönetim varmış gibi, devenin kininden çok daha fazla bir kinle saldırıp duruyorlar. Bitmiyor kinleri nedense. Osmanlı gibi mutlak monarşi yönetiminden halk yönetimine geçen Cumhuriyet'i benimseyemediler. Sanki teokratik bir düzeni daha çok isterlermiş gibi. Şimdi, bu aralar Bahçeliyle demlenen DEM'in milletvekili artist Sırrı Süleyman Yücel Cumhuriyet’e laf çakmış aklınca. Güya, Cumhuriyet gelince Allah'ı yok saymış, kendisini çok kutsamış gibi zırvalarda bulunmuş. Bu artist bozuntusu, Türkiye Cumhuriyeti'nin kendisine ve kendisi gibi satılıklara sağladığı demokratik ortamın verdiği özgürlükle, okudular, sinemacı oldular, milletvekili oldular, belediye başkanı oldular. Hatta ve hatta bu soytarı gibi TBMM Başkan Vekili oldular. Nedense doymuyorlar. İsteklerinin ne olduğunu biliyoruz. İstekleri federatif bir yapıdır. O da olmayacak duaya amin demekten öte gitmeyecektir. Cumhuriyet, demokrasi ilkesinin en yaygın ve akıllı uygulamasını sağlayan bir yönetim biçimi olarak, halkını kucaklıyor, tümünü kapsıyor. Düşünce özgürlüğünün en iyi uygulandığı bir yönetim biçimi olarak 100 yıl önce kabul edilmesi bir devrimdir. İlenicidir, insan haklarına saygılıdır, egemenliği milletin kendisine vermiştir. Yönetimi halk ve temsilcileri vasıtasıyla sağlar. Bu rejimde yönetimler seçimle gelir seçimle giderler. Hak, hukuk, adalet kavramlarının en iyi işlediği bir yönetim biçimidir. Şimdi, artist Sırrı Süleyman Yücel, bunları eleştiriyor. Bunu da ilericilik adına yapıyor sözüm ona. Atatürkçüler, uyanın, Cumhuriyetçiler silkelenin. Sizler uyursanız, bu güzelim yönetim ayağımızın altından bir ipek hali gibi kayıverir.