Yangınla birlikte vatandaşların hayalleri de yandı
Kastamonu’nun Tosya ilçesinde 45 hanenin yandığı köyde, yangın ile birlikte vatandaşların hayalleri de yandı.
Kastamonu’nun Tosya ilçesine bağlı Yağcılar köyünde dün saat 16.00 sıralarında çıkan yangında 45 hane, tamamen yanarak kullanılamaz hale geldi. Büyük uğraşlar sonucunda kontrol altına alınabilen yangında 230 hanesi bulunan köyde büyük bir felaket yaşandı. 15 büyükbaş hayvanında telef olduğu yangında, vatandaşların hayalleri de yandı. Bazı vatandaşlar, yanan evlerinin yakınlarına giderek gözyaşlarına hakim olamadı. Bazı vatandaşlar ise yanan evlerinden geriye kalan demir parçalarını bir kenara toplamaya çalıştı.
“Babamın hatırası yandı, en çok ona üzüldüm”
Gözyaşları içerisinde babasından kalma yanan evine bakan Fadime Namlı, “Yangın olduğunda ben evdeydim. Ben kendi evimizden çıktığımda komşumuzun evi yanmaya başladı. Evimiz köyümüz her şeyimiz yandı, hiçbir şey alamadık. Hiçbir şeyimiz kalmadı, sadece kolumdaki çantam kaldı. Babamın hatırası kalan evimiz yandı, en çok ona üzüldüm. Babamın yattığı yer yandı. Eğer zamanında bizler evden çıkamasaydık canımızdan da olurduk, tepemize teller hep düşerdi. Köylüler sağ olsun gelip kardeşimi kurtardılar. İtfaiye falan çabuk müdahale etti, yoksa köyümüzün tamamen yanardı. Buralarda hiç ev kalmazdı. İtfaiye bizim eve hortum tuttu fakat alt tarafı hemen yandı. Ne yaptılarsa bizim evimiz yanından tutuştu, itfaiye su tutsa da kurtaramadılar. Ahşap binaydı, çabucak yanıverdi” dedi.
Yangın haberini İstanbul’da iken alan Kezban Keser ise “Biz, yangını duyunca hemen geldik, baktık her tarafı alev almış. Biz, İstanbul’dan geldik. Yaz aylarında köyümüzde kalıyorduk hatta daha yeni İstanbul’a gitmiştik. Evimi yanmış görünce kafayı üşüttüm, ağladım. Ne yapabiliriz ki, Allah’a şükür canımıza bir şey gelmemiş” diye konuştu.
Kıbrıs Gazisi Mahmut Türkoğlu de, “Bütün köyümüz yandı. Allah’a şükür herhangi bir can kaybımız yok” ifadelerini kullandı.
İstanbul’da oturduklarını söyleyen bazı vatandaşlar ise “Biz, İstanbul’da duruyorduk. Yangın olduğunu duyunca geldik. Evimizden hiçbir şey alamadık, tamamen hepsi yandı. Her şeyimiz bitti, her şeyimizi kaybettik” dedi.
Ayrıca Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Afet ve Acil Durum Başkanlığı (AFAD) ekiplerince evleri yanan bölgede hasar tespit ve hak sahipliğiyle ilgili çalışmalar devam ediyor.
Öte yandan Türk Kızılayı Kastamonu Şubesi tarafından Tosya’nın Yağcılar köyünde yangınzede vatandaşlar ve bölgede görev alan ekipler için mobil mutfak aracı kurularak, üç öğün yemek ve çay ikramında bulunuluyor.
AK Parti 8. Olağan İl Kongresi yoğun katılımla yapıldı. Tek liste ile gidilen kongrede Ferhat Salt yeniden İl Başkanlığı’na seçilirken, kongrede partide görev yapmış il eski başkanları da unutulmayarak AK Parti'ye hizmetlerinden dolayı plaket verildi
AK Parti Karabük İl Başkanlığı 8. Olağan Genel Kurulu Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, AK Parti Grup Başkan Vekili Leyla Şahin Usta'nın katılımıyla Yenişehir Kapalı Spor Salonu’nda yapıldı, Partililerin yoğun ilgi gösterdiği kongrede Partiye hizmet etmiş il eski başkanlarına plaket verildi. Tek Liste ile gidilen Kongrede Ferhat Salt yeniden İl Başkanlığı’na seçildi. Kongreye; Karabük Belediye Başkanı Özkan Çetinkaya, Milletvekilleri Cem Şahin ve Durmuş Ali Keskinkılıç, Kadın Kolları Başkanı Hülya Uluçay, Eskipazar Belediye Başkanı Serkan Cıva, Yenice Belediye Başkanı Sertaş Karakaş, Mehmet Ceylan, eski dönem Milletvekili Cumhur Ünal, Niyazi Güneş, il eski başkanları Ömer Ayar, Timurçin Saylar, STK temsilcileri, partililer ve vatandaşlar katıldı.
Kongreye katılan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, konuşmasının başında İl Başkanı Salt'a Ak davaya hizmet vermiş herkese plaket vermesinden dolayı teşekkür ederek, AK Parti'yi farklı kılan şeyin bu olduğunu belirtti. AK Parti'yi farklı kılan şeyin kardeşlik hukuku, vefa duygusuyla hareket etmek olduğunu, bundan dolayı 22 yılda, 80 yılda yapılanlar kadar hizmet yaptıklarını ifade eden Bakan Tekin, "Buna sahip olduğumuz için bütün bunları başarabildik. Ben İl Başkanımıza teşekkür ediyorum. Allah kendisinden razı olsun. Bu türden davranan siyasetçilerimizin sayısını arttırsın. AK Parti bu kadar icraatı yaparken, bu kadar işi yaparken bunun arkasındaki motivasyon unsuru ne? Onun arkasındaki motivasyon unsuru şu, AK Parti'yi ve bizim yaptığımız hizmetleri kamuoyunda farklı kılan şey şu; milletvekili, il başkanı, mahalle temsilcisi, ilçe başkanı, sahanın problemini alıyor, en tepedeki Sayın Cumhurbaşkanımıza kadar ulaştırıyor" dedi.
Sahanın en ücra köşesindeki kişinin derdiyle dertlenen bir Cumhurbaşkanı olduğunu aktaran Bakan Tekin, "Onların ne hissettiğini hisseden bir Cumhurbaşkanımız var ve onun sayesinde de bütün bu hizmetleri yapabiliyoruz. Ne yaptık? 22 yılda ne yaptık? Çabuk unutuyoruz. Çabuk unuttuğumuz için ben size bir hususu hatırlatayım. Hatırlayın 1990'lı yılları hatırlayın. Çok farklı şeyler söylemeye gerek yok. Sadece bir rakam vereyim size. 1990 ile 2002 arasında Türkiye'de 11 tane hükümet değişti. Size soruyorum; 11 tane hükümetin değiştiği bir dönemde, 11 defa hükümet değişikliğinin yaşandığı bir dönemde şu icraatlar yapılabilir miydi? Bu 1990'lı yılları sadece şöyle gözünüzün önüne getirin. Şöyle bir düşünün. Türkiye'de güvenlik alanında, terör alanında neler vardı? Her gün sabahleyin bir terör olayıyla karşı karşıyaydık. Haberleri açtığımızda içimizin cız ettiği, şehitlerimizin olduğu, terörist vakalarının olduğu bir güne uyanıyorduk. 1990'lı yılları böyle geçtik" diye konuştu.
"TÜRKİYE GERÇEKTEN 20 YILDA ÇAĞ ATLAYACAK İCRAATIN ALTINA İMZA ATTI"
Ekonomiyle ilgili o yıllarda her gün banka iflasları ile karşı karşıya olunduğunu hatırlatan Tekin, "Bunlar çok eski değil arkadaşlar. 1990-2000'li yıllarda yaşadık. Gecelik repo faizlerinin yüzde 7000'lere ulaştığı bir Türkiye'yi yaşadık hep beraber. Bu ülkede esnaf, enflasyon sebebiyle isyan etme noktasına gelmiştir. Bakın çok üzüldüğüm bir olayı anlatayım size. Yurt dışı bir ülkede bir akademisyenle konuşurken cebinden bir para çıkardı. Türkiye'deki bizim kullandığımız kağıtlara, üzerindeki sıfırları sayarak Türkiye'yle ve Türkiye'deki ekonomisiyle tırnak içinde dalga geçtiği bir Türkiye'yi yaşadık. Şu an çok şükür Türkiye her alanda dünyada örnek gösterilen bir ülke haline dönüştü. Ulaşımdan sağlığa kadar her alanda bunları yaşadık. Sadece bir şey söyleyeyim size. Sağlık konusunda eski Türkiye neredeydi, yeni Türkiye nerede sorusunun cevabını almak istiyorsanız Aşık Mahsuni Şerif'in 'Doktor Bey' türküsünü açın dinleyin. Diyor ki, 'geldik daha sabahtan kaldık akşama. Yarına sıra mümkün mü doktor bey' diye başlayan bir türkü. Bakın Türkiye gerçekten 20 yılda çağ atlayacak icraatların altına imza attı. Bunları nasıl yaptık biliyor musunuz arkadaşlar? Bunu biz yapmadık. Bunu Cumhurbaşkanımız da tek başına yapmadı. Bunu işte konuşmamın başında çizdiğim teşkilat ruhuyla, teşkilat şuuruyla hareket eden siz yaptınız. AK Parti'nin tabanı yaptı. Ben o yüzden Türkiye'yi bu noktaya getirdiğiniz için AK Parti tabanına, Türkiye'de demokrasi gönüllüsü AK Partililere, hepinize teşekkür ediyorum. Allah razı olsun" dedi.
2001-2002 yılında öğretmen ve öğrenciler tarafından Cumhuriyet'in 100. yılına yazılan mektupları okuyan Yusuf Tekin, "Eğitimle ilgili ilgili de biz anlatınca muhalefet ikna olmuyor. Biz anlatınca muhalefet karşımıza bambaşka argümanlar getiriyorlar. Ben anlatmayayım, başkaları anlatsın. Kim anlatsın? 2001-2002 yılında başlayan bir proje. Dönemin Başbakanı Sayın Bülent Ecevit'in başlattığı bir proje. Projenin adı ne? 'Cumhuriyetin yüzüncü yılına mektuplar'. Sayın Başbakan şöyle bir proje başlatıyor. Diyor ki; 'Cumhuriyet'in 100. yılı yaklaşıyor. Cumhuriyet'in 100. yılında iş başında olan hükümete mektuplar yazsın vatandaş. PTT de koordine etsin, vakti zamanı geldiğinde 100. yıl olduğunda PTT bu mektupları ilgili bakanlara ulaştırsın.' Ne zaman yapılmış bu? 2001-2002 yılında, yani AK Parti iktidarından önce. Ben de hasbelkader 100. yılda Milli Eğitim Bakanı olunca PTT bu projenin mektuplarını 2023 yılı 29 Ekim haftasında bize ulaştırdı. Ne diyorlar biliyor musunuz bana mektup yazanlar, yani dönemin Milli Eğitim Bakanına mektup yazanlar; öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz, müfettişlerimiz, okul yöneticilerimiz mektuplar yazmışlar. Mesela bir öğretmenimiz diyor ki, bakın altını çizerek söylüyorum, bunu söyleyen bir öğretmen. 'Allah'ım' diyor 'İnşallah Cumhuriyet'in 100. yılında 40 kişilik sınıflarda ders anlatabilirim' diyor. Bakın ben söylersem muhalefet anlamıyor ama o dönem öğretmenimiz bunu söylüyor. Niye? Diyor ki, '76, 72 kişilik sınıflarda ders anlatıyorum.' Şu an Türkiye'de derslik başına düşen öğrenci sayısı ilkokullar, ortaokullar ve ortaöğretim kurumlarımız açısından düşündüğümüzde 16 ile 24 arasında. Bakın nereden nereye getirdik Türkiye'yi? Aynı şey öğretmen başına düşen öğrenci sayısı açısından da geçerli. Bir başka öğretmenimiz diyor ki, 'Allah'ım' diyor 'İnşallah bir gün Cumhuriyet'in 100. yılında, koridorlarında farelerin cirit atmadığı bir okulda öğretmenlik yaparım.' Bakın dün Karabük'e geldik. Buradaki okul yatırımlarımızı gezdik. Ben diyorum ki, 'birinci sınıf iş kalitesiyle okullar yapıyoruz.' Muhalefet beni Meclis kürsüsünde eleştiriyor. Buyurun burada inşaatı devam eden ya da bu yıl eğitim öğretime açtığımızda okullarımızı gelsinler ziyaret etsinler. 2002'den önce neredeydik, 2023'te neredeyiz? Bu sorunun cevabını buyursunlar alsın. Bir başka öğretmenimiz diyor ki, 'İnşallah Cumhuriyet'in 100. yılında çocuklarımız tuvalet ihtiyaçlarını gidermek için okulun dışına çıkmazlar. İnşallah çocuklarımız okulun içerisinde ihtiyaçlarını giderebilir.' Şu an Türkiye'de yaptığımız okulların tamamı bu statüde, gerçekten çocuklarımızın ihtiyaçlarını giderecek nitelikte. Bir başka öğrencimiz diyor ki, öğrencimiz mektup yazmış. Diyor ki, 'İnşallah Cumhuriyet'in 100. yılında ben başörtüsüyle üniversitede ya da lisede eğitim öğretim hayatıma devam edebilirim' diyor. Kaldı mı böyle bir problemi arkadaşlar? Kalmadı. Bu kimin sayesinde? Sizin sayenizde. Sizin bize verdiğiniz destekler sayesinde. O yüzden ben hepinize çok teşekkür ediyorum. Siz bize destek olmasaydınız, siz Sayın Cumhurbaşkanımıza oylarınızla, siz Sayın Cumhurbaşkanımıza dualarınızla destek olmasaydınız bu yaptığımız şeylerden hiçbirini yapamazdık, beceremezdik" ifadelerine yer verdi.