Karabük Postası tarafından
07 Nisan, 2023 10:58 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Yeni evlenen çiftin evine giren hırsız, 450 bin lira değerinde ziynet eşyası çaldı

Avcılar'da bir siteye giren hırsız, henüz bir aylık evli çiftin yaşadığı daireden yaklaşık 450 bin lira değerinde ziynet eşyası çalarak kayıplara karıştı. İşten geldiğinde evinin halini gören ev sahibi büyük bir şok yaşarken polis ekipleri konuya ilişkin çalışma başlattı.

Olay, dün öğle saatlerinde Avcılar Üniversite Mahallesi'nde bulunan bir sitede meydana geldi. İddiaya göre, bir ay önce evlenerek güvenlikli siteye yerleşen Öğretim Üyesi Mustafa Günay'ın çalıştığı üniversitede ders verdiği sırada dairesine hırsız girdi. Siteye ön kapıdan giren ve daire kapısını bir şekilde açan şahıs, Günay'ın evinde bulduğu ziynet eşyaları, parfüm şişeleri ve bir miktar nakit parayı da alarak kayıplara karıştı. Akşam saatlerinde işten eve gelen Günay'ın eşi, gördüğü manzara ile büyük bir şok yaşadı. Eşinin aramasıyla olayı öğrenen Mustafa Günay, karakola giderek konu ile ilgili şikayetçi oldu. Hırsızlık sonrası maddi zararın 450 bin lira civarında olduğu öğrenilirken polis ekipleri hırsızı yakalamak için çalışma başlattı. "Eşim, ağlayarak evimizin soyulduğunu söyledi" Yaşadığı hırsızlık olayı hakkında konuşan Öğretim Üyesi Mustafa Günay, "Sabah saat 11.30'da dersime gittim. Eşim de sabah işine gitti. Saat 17.30 sıralarında eşim eve geldi. Israrla beni aradı. Telefonu açtığımda çığlık atarak ve ağlayarak büyük bir korku ile evimizin soyulduğunu söyledi. Kaldığımız yer güvenlikli bir site ancak güvenlik yok. Uzun süre biz de siteye rahat bir şekilde giriş çıkış yapıyoruz. Bu durumu defalarca yönetime bildirmemize rağmen herhangi bir güvenlik zaafının olmadığını belirttiler" dedi. "Yaklaşık 450 bin lira zararımız var" Maddi zararın yaklaşık 450 bin TL olduğunu söyleyen Günay, "Yaklaşık bir aydır bu sitede yaşıyoruz. Bir ay önce evlendik. Haberi aldığımda dersi bırakıp apar topar eve geldim. Hırsız, evden tüm ziynet eşyalarımızı, her şeyi toplayıp gitmiş. Hatay'da enkazdan yaralı olarak kurtulan, evi yıkılan kardeşimin bana düğünümde taktığı altın da vardı. Evin içinde bulduğu pahalı parfümleri de almış. Yaklaşık 450 bin lira civarında bir zararımız var. Karakola giderek ifade verdim ve şikayetçi oldum" şeklinde konuştu. "Mağduriyetimin giderilmesini istiyorum" Site yönetiminin güvenlik zaafının olduğunu ifade eden Mustafa Günay, "Site yönetimine durumu bildirdiğimde bana 'Nasıl olur?' dediler. Ben onlara aynı soruyu soruyorum. Ben 5 bin lira buraya aidat veriyorum ki eşim evdeyken rahatça işe gidip gelebileyim diye. Bu hırsızlığı yapan insanlara da insanlıktan nasiplerini almalarını tavsiye ediyorum. Benim daha önce de evime hırsız girmişti. O evden taşınmıştım. Eşim şu anda evde ve kapıyı üzerine kitlemiş, ağlıyor. Bu korku ile bu evde bir daha yaşayamaz. Mağduriyetimin giderilmesini istiyorum" dedi. (İHA)
blank
Atilla Çilingir tarafından
13 Nisan, 2025 12:55 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ NEDEN TANINMAZ?

Türkiye’nin ata yadigârı Kıbrıs adasındaki soydaşlarımızı Rumların zulmünden, topyekûn katletmesinden kurtaralı 51 yıl, adalı Türklerin özgürlüklerine kavuşarak KKTC adıyla kendi devletlerini kurmasından bugüne 42 yıl geçti.

   Ama ne adadaki bu değişimi, ne de Türklerin kurmuş olduğu KKTC’yi bugüne değin hiçbir ülke kabullenmedi. Türkiye dışında hiçbir ülke de bu devleti tanımadı!

   Neden?

   O kadar çok nedeni var ki!  

   Bu nedenlerin en başında geleni; Haçlı seferlerinden bu güne böylesine stratejik önemi olan bir coğrafyada tam da Akdeniz’in orta yerinde bulunan, Ortadoğu’yu yakından kontrol eden uçak gemisi konumundaki bu adada Türk’ün varlığı, Türk askerinin olması hiçbir zaman istenmedi de ondan…

  Tarihin hiçbir döneminde Türklerin varlığının Orta Asya’nın dışına çıkması da istenmedi. Çünkü batılılara göre Türklerin batıya yayılması demek İslamiyet’in de genişlemesi, Hıristiyanlığın önüne geçmesi, insanları kendi menfaatleri doğrultusunda yönlendiren kilisenin de önünü kesmekti de ondan…

   Aslında Kıbrıs’ta yaşanan da budur!

  Bugüne değin GKRY’deki Ortodoks Kilisesinin başındaki papazların istekleri dışında yönetimde bulunan hiçbir Rum lideri Türk tarafı ile çözüm adına müzakere edemedi. Kilise ne dediyse müzakere masasında sadece onu dile getirdi.

   Rum Ortodoks Kilisesi bugüne değin gerçekleşen tüm müzakerelerde adanın yönetiminin Rum tarafında olmasını, Türklerin ise sadece azınlık haklarına razı olmasını istedi. Ondan sonra atılacak adımın, adanın Yunanistan’a ilhak olması da idealleriydi…

  Tarihi gerçeğe de bakıldığında 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı da Ortodoks Kilisesinin Başpiskoposu Makarios’tu. Onun da amacı adayı Yunanistan’a bağlamaktı.

     Kısacası adada yaşanan anlaşmazlığın temelinde Hıristiyan âleminin bu bölgede İslamiyet’in temsilcisi bir devletin olmasını istememesi vardır.

    Bu gerçeğin dışında KKTC’nin tanınmamasının diğer önemli nedeni; ABD-AB-BM ve bölgede menfaati olan diğer devletlerin hem adanın çevresinde bulunan enerji yataklarının kullanılması, hem de adanın stratejik önemi nedeniyle Kıbrıs’ta üs bulundurmak istemeleridir. Bunun için de inanç merkezli politika öne çıkmakta. İslamiyet’in temsilcisi olarak gördükleri KKTC’yi tanımak yerine; Hristiyan âleminin temsilcisi olarak gördükleri Rum tarafını yasal hükümet olarak tanımak onların işine gelmektedir.

  Bunun yanı sıra ekonominin, paranın gücü de önemlidir. Bunun en yakın örneği; KKTC’nin de gözlemci ülke olarak tanındığı Türk Devletler Teşkilatına üye ülkeler konumundaki; Türkmenistan-Kazakistan-Özbekistan ülkelerine AB’den yapılacak 15 milyar avroluk yatırımın da etkisiyle geçtiğimiz hafta GKRY’ne büyükelçi atamışlardır

 TDT üye bu üç ülkenin diplomatik hamlesi karşısında Türkiye’den henüz bir açıklama yapılmadı. Ancak KKTC’yi tanımayan bu üç kardeş ülkenin Rum kesimine büyükelçi atamalarını sadece alacakları ekonomik yardım nedeniyle yaptıkları da söylenemez.

  Çünkü yapılan bu hamlenin arka planında; Türkiye’nin Türk Cumhuriyetlerinde giderek artan gücünün AB tarafından fark edilmesi, bu iş birliğinde bir çatlak açılması, Hristiyan âleminin Avrasya platosuna uzanarak bu güç birliğini ayrıştırması yatmaktadır.

  Türkiye’nin bu noktada Azerbaycan’dan alacağı güçlü bir destek ile AB’nin açmak istediği bu çatlağın önünü kesmesi, Türk Devletler Teşkilatına üye olan ülkeler ile ilişkilerini güçlendirmeye devam etmesi en uygun tercih olmalıdır.

  Görülen odur ki!

  KKTC’nin uluslararası camiada tanınması o kadar kolay olmayacaktır. Ama başta Türkiye’nin yöneticileri olmak üzere KKTC’deki yöneticiler de bu devletin tanıtılması faaliyetlerinden asla vazgeçmemeli, uluslararası ilişkilerde KKTC’nin tanınması mutlaka gündeme getirilmelidir.

    Dünya var olduğundan beri devletlerarasında süregelen dinler savaşı, geçmişte silah gücü ile gerçekleşmişti, günümüzde ise ekonomik güçler çatışması ile devam etmektedir.

    Türkiye bulunduğu coğrafyada, son yurdumuz Anadolu’daki güçlü yapısıyla örnek olmaya devam ettiği Avrasya platosundaki devletlerle olan işbirliğini devam ettirirken, uluslararası ilişkilerde de özellikle Hıristiyan âlemine mensup ülkelere sağladığı avantajları bir kez daha gözden geçirmeli, önümüzü kesmeye çalışan kimi ülkelere bu avantajlar hatırlatılarak onları daha dikkatli olmaya davet etmelidir.

    Bir örnek vermek gerekirse Suriye’de yaşanan savaş nedeniyle özellikle Avrupa’ya yayılması muhtemel milyonlarca göçmenin önüne geçerek onlara kucak açan Türkiye’nin bu fedakârlığını unutanlara hatırlatmak bile yetecektir.

Atilla Çilingir

www.atillacilingir.com

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.