Yurdum insanını ne güzel anlatmıştır Aziz Nesin... Yaşanan olaylarda yurdum insanının gösterdiği davranışlar aynen Aziz Nesin'in betimlediği gibidir... Yani; "İnsanoğlu naziktir, ağır sözü kaldırmaz./Eşek dersin kızar da bin sırtına aldırmaz!" Eşek dersen kızar ama; aslan dersen böbürlenir... Köpek denilmesini hakaret kabullenir, aslanım, kaplanım demeyi iltifat... Beş yaşındaki çocuğa tecavüz eden de yurdum insanıdır denize düşmüş insanı kurtaran da... 19 yaşındaki gelininin kafasına silahı dayayıp, öldüren de Sokakta yanına yaklaşan hayvanı tekmeyle, sopayla kovalayan da bizim insanımızdır. 70 metrelik kuyuya düşen yavru köpeği kurtarmak için günlerce didişen de... Aslında yüreği sevgi ile doludur. Yaşama sevinci sarmıştır her yanını... Bazen sevgi saçar dört bir yana, bazen kin ve nefret. Genellikle hoşgörülüdür, yardımseverdir, iyilik yapmaktan zevk alır. Ama, kızdığında gözü hiçbir şeyi görmez. Anlık düşünür, aklına geleni yapar. Küçücük bir neden ona karısını, kızını, oğlunu, anasını, babasını, kardeşini öldürtebilir... Bir çatıya çıkmış inemeyen yavru kediyi kurtarmak da onun işidir... Bin bir cambazlık yapar kurtarmak için... Kesilecek bir ağaç için dünyayı ayağa kaldırır da binlerce ağaç kesilirken sesini çıkarmaz. Üç metrelik toprak için çeker tabancayı vurur komşusunu, ama vatan satılırken ruhu duymaz. Otobüs kuyruğundaki sıraya kaynak yapılmasına tepki gösterir de kendi seçtiklerinin çocuklarının gemicik sahibi olmalarına başını çevirip bakmaz... Namusludur, hak bilir, adalet bilir…Ama, adaletin içine edenleri nedense bilmez, daha doğrusu bilmek istemez. Zorluktan bir ekmek çalana hırsız der de devenin hamutuyla kaldıranlara "çalıyorlar ama çalışıyorlar" yakıştırmasının mucididir... Bal tutan parmağını yalar diyerek; hırsızlığa, soyguna, talana, vurguna kapıyı aralar ama; hırsızlık yapmayan kamu yöneticisine "enayi" der. Kimsenin bir kuruşluk hakkını yemeyecek denli asildir ancak , milyonların çalınmasına tepkisizdir... Bir alemdir, yurdum insanı... Yetiştiği iklimin özelliği midir bilinmez...Saatlerce maç muhabbeti yapar, klavye başında vatanı kurtarır ama; egemenlik hakkı elinden alınırken ne oluyor diye dönüp bakmaz... Kısacası; yurdum insanı bazen çok duyarlı bazen umursamazdır... Büyük çoğunluğu vatanseverdir. Bayrağa, vatana, cumhuriyete, Atatürk'e yürekten bağlıdır. Bu değerler için seve seve ölüme gider. Ama, ülkenin yazgısını belirleyecek bir seçimde tatilini kesip oyunu kullanmaz. Ondan sonra da "ne olacak bu ülkenin hali" diyerek hayıflanır. Ne yapalım, bizim insanımız bu... O'nu işlemek, eğitmek, doğruya yönlendirmek kaldıysa aydınların işidir. Heyhat, şimdilerde aydın diyebileceğimiz insanlar da piyasada yokturlar... 70 metrelik kuyudan 10 günlük bir çaba sonrası çıkarılan yavru köpek milyonları sevindirebilmişse, bir umut var demektir... Bu umudu inşa etmek lazım şimdi. Kimileri vatanı bir kiraz ağacına ve kadının iki memesine satmaya kalkar, kimileri bir yavru köpeği kurtarmak için günlerce aç susuz uğraşır. Bir yavru köpeği yaşama döndürebilmek için uğraşan ve onların çabasını izleyen milyonlar bu ülkenin sigortasıdır... Nasıl bir yavru köpeğin ölmesini kabullenememişlerse, vatanın bölünmesini de reddedeceklerdir. Umutsuzluğa, karamsarlığa gerek yok. Yeter ki, yurdum insanının yüreğindeki hazineyi keşfedelim, bilelim. Yurdum insanı; yurdunu, vatanını, atasını, bayrağını sever ve zamanı gelince de bunun gereğini en güzel bir şekilde yerine getirir. Yeter ki bilenler bilmeyenlere , olayı millete doğru dürüst anlatabilsinler, umudu diri tutabilsinler... Yani, Atatürk gibi düşünebilsinler.