Yüzbinlerce ailenin, milyonlarca insanın geçimini sağladığı zeytin ağaçları acımasızca; turizmle imara, kömürle termik santrale ve maden arama alanlarına kurban ediliiyor. Gün geçmiyor ki, ‘zeytinin ölüm fermanı’ diye nitelenen yeni bir gelişme olmasın! Bugünlerde bunun son örneği ile karşı karşıyayız.
Enerji ve madencilik faaliyetlerini hızlandırmayı amaçlayan torba yasa teklifi yaklaşık 26 saat süren görüşmelerin ardından Meclis Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu'ndan geçti. Teklif, Meclis Genel Kurulu'nda görüşülecekti, yoğun tepkilerden sonra ertelendi.
- Teklifin 11'inci maddesine göre zeytinlikler madencilik faaliyetlerine açılıyor.
*"Düzenlemeye göre maden yapılacak alanlarda mümkünse zeytin ağaçları öncelikle aynı il veya ilçede başka bir alana taşınacak. - Bunun tüm masraf ve sorumluluğu ilgili ruhsat sahiplerine yani şirketlere ait olacak.
- Ağaçların taşınması mümkün değilse, uzman görüşleri doğrultusunda eşdeğer büyüklükte yeni bir zeytinlik sahası kurulması zorunlu hale getiriliyor.
Daha önceki yıllarda dozerlerle sökülüp yok edilen zeytinlikleri düşününce, gösterilen hassasiyet karşısında duygulanmamak elde değil! - Bin yaşındaki bir zeytin ağacını taşımak öyle yazıldığı gibi kolay olsa keşkel! Bin yıl toprağa kök salmış kolay mı ayırmak. Konunun uzmanları taşınma mümkün olsa bile yeni yerinde tekrar can bulmasının zor olduğunu söylüyor. Canlansa bile 10 yıl ürün veremiyor.
- Taşınma işi İspanya'da denendi başarılı olmadı.
- Taşınma mümkün değilse aynı büyüklükte yeni bir zeytin sahası oluşturulacak mış!
Yani yeni fidanlar dikilecek. - Kaç yıl sonra ürün verecek bu yeni fidanlar?
- Fidanlar ürün verene kadar köylü geçimini nasıl sağlayacak?
GELİN 86 YIL ÖNCESİNE GİDELİM!
Kurtuluş Savaşı sonrası kendi öz kaynaklarına yönelen Cumhuriyet, 1939'da sadece bir ağaç için özel yasa çıkartarak “Bu ağaçtan 3 kilometre uzak durun” diyerek zeytin ağacını her türlü yıkıcı etkiden korumayı yasal garanti altına almıştı.
1939 yılında Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk gerçekleşmiş ve bir ürün için “3573 Sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Yasa” çıkarılmış.
Yasaya göre; Zeytinliklere her çeşit hayvan sokulması, yerleşim sahaları hariç, zeytin sahalarına en az bir kilometre yakınlıkta koyun ve keçi ağılı yapılması yasaklanmış. Ancak, çift sürme ve nakliyatta kullanılan hayvanlara ağızlık takılması şartıyla müsaade edilmiş.
Peki, aşağıdaki sözleri hatırlıyor musunuz?
( Sözlerin kime ait olduğunu yazmıyorum. Merak eden Google da araştırabilir.)
- "Zeytin ağaçları yerine, islam’a uygun helal ağaçlar dikilmelidir",
- "Zeytin yağıyla yapılan mezeler içki sofralarını süslüyor. bu
mezeler içki tüketimini artırıyor. bu nedenlerle zeytin ağaçları
sökülmeli", - "Zeytin, Rumların Anadolu’ya truva atı olarak bıraktığı bir
bitkidir. fazla tüketenlerde kısırlaşmaya sebep oluyor."
Bu saçma sapan sözler sarfedildiğinde o dönem sosyal medyada yazılanlara bakalım!
Kıyamete ramak kala müslüman ve yahudiler arasında bir savaş çıkacakmış. bu savaş sırasında yahudiler çok zor durumda kalacak ki ağaç ve taşların arkasına saklanarak kurtulmaya çalışacaklarmış. ancak o zamanda ağaçlar dile gelip '
"Hey müslüman, bak arkamda yahudi var, gel hemen öldür onu" diyeceklermiş. Ancak tek bir ağaç bu eyleme katılmayacakmış. O'da zeytin ağacı. Bu yüzden de bu ağaç yahudi ağacıymış ve yahudiler zeytin ağaçlarının çoğaltılması için büyük çaba gösteriyormuş.
Oysaki bakınız Kuranda Nahl suresi, 11. ayette ne diyor;
"Allah, sizin için, o su ile; ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve
her çeşit meyveleri bitirir. şüphesiz ki bunda düşünecek bir topluluk için büyük bir ibret vardır. '
Zeytin ağaçları, biyoçeşitliliği destekleyen, toprak erozyonunu önleyen ve bizim geçim kaynağımız olan kadim varlıklarımızdır. Aynı zamanda değerli bir besin kaynağımızdır.
Toplumsal kaygı şudur; TBMM’de görüşülen ve zeytinliklerin madencilik için kamulaştırılmasını ya da ağaçların taşınmasını mümkün kılan yasa teklifleri, ekosistemi tahrip etmekle kalmaz, aynı zamanda imar adı altında rant projelerine kapı aralar. Zeytinliklerin imara açılması, tarım arazilerinin betona teslim edilmesi anlamına gelir; bu da gıda güvenliğimizi tehdit eder, köylülerin, çiftçilerin geçim kaynakları yok olur.
Madencilik ve imar faaliyetlerinin su kaynaklarını kirletmesi, tarımsal verimliliği düşürmesi ve kültürel mirası ortadan kaldırması kabul edilemez.
Zeytinliklerin madenlere ya da imar rantına feda edilmesi, sadece çevresel değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik bir adaletsizliktir. İşte bu yüzden İkizköy’den Akbelen’e kadar zeytinliklerini savunan halkın direnişi devam ediyor.
Zeytinliklerin madencilik ve imar faaliyetlerine açılması, Türkiye’nin zeytin üretimine, çiftçilerin emeğine ve halkın ortak mirasına vurulan bir darbe olarak görülüyor.
Zeytinliklerin 3573 sayılı Zeytincilik Kanunu’na uygun şekilde korunması, madencilik ve imar faaliyetlerine karşı mutlak bir koruma altına alınması gerekiyor.
Bir ton zeytin yağı 10 bin dolarken, 1 ton kömür 400 dolar. Zeytin ağacı 3 bin yıl kesintisiz meyve verirken, bir maden sahasının ömrü maksimum 50 yıl.!
Hesap ortada !
"Son ırmak kuruduğunda,
son ağaç yok olduğunda ,
son balık öldüğünde beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak."
Bu kızılderili sözünü aklımızdan çıkarmayalım.
Açlığın, yoksulluğun, eşitsizliklerin yaşandığı bir dünyada ülkemizin sahip olduğu zengin toprak varlıklarını çok iyi korumak ve gelecek kuşaklara aktarmak zorundayız.
İlyas Erbay