ABD ve İngiliz askerleri ağırlıklı Birleşmiş Milletler Ordusu Kuzey Kore’nin yanında Çin’in de savaşa girmesiyle geri çekilmeye başladı. BM Orduları Başkomutanı Org. Mac ARTHUR’un emriyle çekilen birlikler için gemiler hazırlanmıştı ve Güney Kore kaderine terk edilecekti. Korelilerin “ KUTUP YILDIZI “ adını verdikleri tugayımız Çin saldırısını durdurmak ve çekilmenin güvenliğini sağlamak amacıyla cepheye sevk edildi. 25 Haziran 1950’de Kuzey Kore’nin 38. paraleli geçerek başlattığı saldırı üzerine Güney Kore’nin yardım çağrısını dikkate alan BM, üye ülkelerle birlikte bu duruma müdahale etmeye karar verdi. Tuğgeneral Tahsin YAZICI komutasındaki 5083 kişiden oluşan tugayımız 17 Eylül 1950’de İskenderun’dan gemilerle yola çıktı. 17 Ekim’de Pusan limanına ulaşan askerlerimiz 120 km. uzaklıktaki Taegu şehrine yerleşti. Daha iklim koşullarına, kullanacağı ABD silah ve teçhizatına, muharebe sistem ve düzenine alışmadan 18 Kasım’da cepheye sürüldü. 26 Kasım’da Kunuri bölgesinde düşmanla çarpışmaya başlayan birliklerimiz sayıca kendilerinden üstün Çin Ordusu tarafından kuşatıldı. 26 – 29 Kasım günleri arasında Wawon ve Simmim-Ni muharebeleri sonucunda 218 şehit, 455 yaralı ve 95 kayıpla kuşatmayı yardı ve saldırıyı durdurdu. Bu gelişme üzerine ülkeyi terk etmeye hazırlanan BM Orduları bu karardan vaz geçti. İşte sıhhiye onbaşısı Ankaralı Veli Ağabey Kunuri’deki bu çarpışmalar sırasında 28 Kasım günü sağ ayağından yaralanarak Çinliler tarafından tutsak alındı. Gecenin ayazında km.lerce zorlu bir yürüyüşten sonra Cold Camp denilen esir kampına götürüldü. Yol boyunca topladığı ot ve yapraklarla yaralanmış olan diğer arkadaşlarının yaralarını sardı. Kasım 1950’den Ağustos 1953’e kadar tam 3 yıla yakın Cold Camp’ta hapsedildi. Bu esir kampında 229 Türk askeri bulunmaktaydı. Kış mevsimlerinde esir kampının çok soğuk olması, ayrıca haşarat ve bakımsızlık nedeniyle hastalananları kendine has yöntemlerle tedavi etti. Sargı bezlerinin ve çamaşırların sterilizasyonunu, bulduğu benzin bidonlarında su kaynatarak yaptı. Kamp çevresinden topladığı yaprak ve otlardan doğal ilaçlar yaparak ve tuz kullanarak hastaları iyileştirdi. Hastalıkların bulaşmasını önlemek için hastaları sağlamlardan ayırdı, hasta ve yaralı olanlara yemeklerin adil bir şekilde dağıtılmasını sağladı. O’nun bu çabaları, Türk esirler arasındaki moral ve maneviyatı artırdı, sağlıklı olanlara hasta, yaralı ve kendilerinden daha zor durumda olanlara karşı yardımcı olma gayretini aşıladı. Bu çabaları çok dikkat çekiyor ve Amerikalı tutsaklar, hatta Çinli muhafızlar tarafından dikkatle izleniyordu. Bir süre sonra bazı Amerikalı esir hastalar ve hatta hastalanan Çinli muhafızlar da O’nun bu insani çabalarıyla sağlıklarına kavuştular. Türk esirler hiç kayıp vermeden vatana döndüler. Birleşmiş Milletler Komutanlığı, 1953 Ağustos’unda esaret hayatı sona eren, “şifacı tutsak”ın bir raporla taltif edilmesini istedi. Bunun üzerine 23 Eylül 1953 tarihinde Washington’da, ABD Başkanı tarafından, 20 Temmuz 1942 tarihinde Kongrenin kabul ettiği kanunun verdiği yetkiye dayanarak, “değerli hizmetlerinin ifasında gösterdiği fevkalade ve takdire şayan hareketinden dolayı LEGION OF MERIT” nişanı verildi. “Şifacı tutsak” için ayrıca 30 Kasım 1954 tarihinde Ankara’da 19 Mayıs Stadyumu’nda dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın da katıldığı bir tören düzenlendi. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Şükrü KANATLI, Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti’ne ( Genel Kurmay Başkanlığı’na) “şifacı tutsak” için şunları yazıyordu: “Hükümetimizce bu kahraman ve fedakar vatan çocuğunun moral bakımdan maddi olarak (500) lira ile mükafatlandırılmasına emir ve müsaadelerinizi arz ederim.” Bir süre sonra evlenerek yuva kuran Veli Ağabey, dönemin TBMM Başkanı Refik KORALTAN’a çıkarak kendisinin bir işe yerleştirilmesini istedi. Bu isteği gerçekleşmeyince o zaman ülkemizdeki ABD askerlerinin ihtiyaçları için Sıhhiye’de bulunan, şimdiki AVM’lere benzeyen PX denilen büyük depo-mağazada çalışmaya başladı. Taşıyıcılık yaparak buradan emekli olan Veli Ağabeyin bu dönem içinde üç çocuğu oldu. Oğlu Y. Maden Mühendisi, bir kızı da öğretmen oldu. Birkaç yıl önce tedavi edilemeyen bir hastalıktan vefat eden diğer kızı ise Y. Kimya Mühendisiydi. Amerikalılar Veli Ağabeyi ülkelerine davet etti, gitmedi. Güney Kore’nin ise birkaç kez yaptığı davete icabet edemedi. Hatta, ben de T. Muharip Gaziler Derneği Genel Başkan Yardımcılığı yaptığım yıllarda Kore’ye gitmesi için ısrar etmiştim. “ Hasta kızımı bırakıp gidemem Fikret Bey “ diyerek kabul etmemişti. Veli Ağabey şimdi 93 yaşında. Eşiyle birlikte 65 yıl önce Mamak’ta yaptığı gecekonduda yaşıyorlar. Arada bir ziyaret ettiğim Veli Ağabey şimdi büyük bir üzüntü içinde.. Kentsel dönüşüm kapsamına alınan, eşiyle birlikte yaptıkları, anılarıyla dolu evleri yıkılacak, elleriyle diktikleri meyva ağaçları, bahçede kendisinin çıkardığı gürül gürül akan buz gibi suları yok olacak. Biz senin kıymetini bilemedik Sıhhiye Onbaşısı Veli ATASOY. Kahramanlığının, vatanseverliğinin karşılığını sana veremedik. Affet bizi. O hala dimdik duran, babayiğit bedenin karşısında esas duruşa geçiyor, seni selamlıyor ve ellerinden öpüyorum. Fikret GÖKÇE Kıbrıs Gazisi-Mak.Müh.