24 Ocak 1993’de bir suikast sonucu öldürülen Uğur MUMCU bu olaydan iki gün önce Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşesinde ekteki görselde yer alan yazısını yazmıştı. Rahmetli Mumcu yaklaşık 20 yıldır devletin içinde yapılanmakta olan siyaset, tarikat ve ticaret ilişkisini anlatıyor ve kamuoyu ile ilgilileri uyarıyordu. Dikkate alınmayan bu uyarılar sonucunda laik cumhuriyete, Atatürk ilke ve devrimlerine karşı sinsi sinsi gelişen bu ilişkilerin günümüzde kazandığı boyut büyük endişe ve üzüntü kaynağı oluyor. Bu yüzden içte birliği zayıflamış, ekonomisi ve varlıkları tükenmiş, siyasi ve politik alanlarda inanılırlığını yitirmiş bir ülke durumuna gelmiş olmamızın en olumsuz etkilerinden biri de Atatürk ve TSK üzerinde odaklanıyor. FETÖ ihaneti ve Ergenekon tertipleriyle büyük yaralar alan şanlı ordumuza yönelik hain girişimlerin yol açtığı acılar henüz dindirilmeden bazı dinci grupların TSK içindeki etkilerinin hala devam ettiği görülüyor. Gaziler Günü gibi bazı etkinliklerde yapılan dualarda Atamızın adının anılmaması, Ayasofya’nın açılışı sırasında kılıçlı lanetlemeye cemaat içinde bulunan TSK komuta kademesinin sessizliği, Türk Hava Kuvvetleri içindeki “yeşil takkelilerin” varlığı ve en son Nisan ayı başında üniformasının üstüne giydiği cübbe ve sarıkla tarikat camiine giden amiral bu iddiamızı doğruluyor. Mensup olduğu Kurdoğlu tarikatının camisinde ve üstündeki kılıkla çekilen fotoğrafları bilinçli olarak basına servis edilen, TSK içindeki lakabının “hoca efendi” olduğu söylenen Deniz İkmal Komutanı Tuğamiral Mehmet SARI hakkında MSB tarafından inceleme başlatıldığı biliniyor ama iki aydır bu konuda ne yapıldığı hakkında bir bilgi açıklanmıyor. Yıllardır bazı mihraklar ve basın organlarınca inatla TSK’ya karşı sürdürülen kara propaganda ve iftiralar karşısında sorumlu ve yetkili makamların gerekli tepkiyi göstermemesi nedeniyle neredeyse şanlı Türk Ordusu dinsizlikle yaftalanıyor. Oysa bu ordu Peygamber Ocağı değil miydi ? Bu millet, asker millet değil miydi ? Bu ordu, her gittiği yerde şanlı bayrağını dalgalandıran, vatanın bağımsızlığı için, milletin özgürlüğü için şehitler veren, gazileriyle onurlanan bu milletin kahraman askerleri değil miydi ? Tüm birliklerde her yemeğe başlanırken ; “TANRIMIZA HAMDOLSUN, MİLLETİMİZ VAR OLSUN” diye dua edildiğini, askerliğini yapan her Türk için bunun bir and olduğunu ve hayat boyunca belleklerden silinmediğini neden unutuyorsunuz ? Türk Deniz Kuvvetleri’nde donanmaya katilan, göreve yeni başlayan her geminin önünde önce kurban kesildiğini, seren direğinin en tepesine Kur’an-ı Kerim yerleştirildiğini neden bilmiyorsunuz ? Birçok birlikte mescit ya da cami bulunduğunu, ramazanlarda oruç tutulabildiğini, iftar ve sahur yapılabildiğini neden göz ardı ediyorsunuz ? Ve savaşan askerlerimizin taarruz sırasında niçin “ALLAH ALLAH” diyerek haykırdıklarını niçin hatırlamıyorsunuz ? 1950 yılında Kore Savaşına katılan tugaylarımızın cephe gerisindeki askerlerimiz için komutanın emriyle bir baraka yapılıp mescit olarak kullanıldığı ve benzin bidonlarından da minare oluşturulduğunu, burada beş vakit ezan okunup ibadet edildiğini DEMLENMİŞ KÖŞE YAZILARI adlı kitabımda anlatmıştım. Askerlerimizin bu ibadetinden etkilenen Korelilerin ilgiyle izledikleri bu görüntüler sonucunda Tugay İmamı olan Zonguldak Müftüsü Abdülgafur KARAİSMAİLOĞLU zamanında mescide gelerek Kelime-i Şehadet getirip Müslüman olan iki Koreli’ye, Ömer Abdurrahman Kim Chungyu ve Abdullah Kim Yutu adlarının verildiğini 2008 yılında bu ülkeye yaptığım ziyaret sırasında öğrendim. Türkiye Muharip Gaziler Derneği Genel Başkan Yardımcısı olduğum 2008 yılında kafile başkanı olarak 24 Kore Gazisiyle bu ülkeye yaptığımız bu ziyarette Kore’de 100 bin Müslüman ve 9 cami olduğu bilgisini aldım. Rahmetli gazi büyüğüm Sarıgöllü Mehmet SEVEROĞLU ile Seul Camisine birlikte gitmiştik. Yazımı hoş bir anıyla bitirmek istiyorum. Bizim dernekte yönetim kurulu üyesi emekli astsubay Recai OCAK anlatıyordu. Birkaç sene önce rahmetli oldu. Kıbrıs Barış Harekatı sırasında esir düşmüştü. Rumların esirlere yaptıkları muamele insanlık dışıydı. Diğer esirlerle birlikte sorguya çekildikleri sırada kendisinin tabur imamı olduğunu söylemiş. Recai OCAK din bilgisi kuvvetli bir kişiydi ve Arapça da biliyordu Rumlar inanmamış ve bir ortodoks rahip getirmişler.. Rahibin islamiyete dair sorduğu sorulara verdiği cevaplar inandırıcı olmuştu ve O’nu serbest bırakmışlardı. Ruhu şad, mekanı cennet olsun. Son söz olarak Amiral Mehmet SARI’YA seslenmek istiyorum. Askerin şehadeti Yüce Allah nezdindeki en yüksek mertebesidir. Şanlı Türk Ordusu’nun şehitleri, şehit oldukları andaki giysileri, üniformalarıyla toprağa verilirler, cübbe ile, takke ile değil... O şanlı üniforma şehit olan her Türk Askerinin tertemiz kefenidir. Fikret GÖKÇE Kıbrıs Gazisi-Mak.Müh.