Sosyal, siyasal, ekonomik, adalet, yargı, vesayet ve eğitimle ilgili değişik süreç, kazanım ve kayıplarla, Türkiye Cumhuriyeti ikinci yüzyıla adım attı…
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarındaki siyaset ile ikinci yüzyılındaki siyaset, tek parti hükümeti olarak benzerlik taşımakta...
Cumhuriyetin ilk yıllarındaki Türkiye ile günümüz Türkiye’si arasındaki şartlar ve imkanlar, bugün ile kıyaslanamaz...
Yirminci yüzyılda zor şartlar altında kurulan Türkiye Cumhuriyetti, yirmi birinci yüzyılda, ikinci yüzyıla girmesine rağmen, bugün Türk dünyasının ve insanının istediği ve beklediği bir ülke konumunu kazanmış değil...
Cumhuriyet ile birlikte kurulan Türkiye, ilk yüzyılın başından itibaren Türk siyaseti, temel değerler üreteceğine, vesayet ve dönemsel politikalarla, adeta politikasızlık üretmiş...
İkinci yüzyılın Türkiye’sinde bugün, ilk yüzyıl tek partili dönem ile, son yirmi yıla damgasını vuran tek partili sistem hesaplaşması yaşanmakta…
Türkiye Cumhuriyeti Kurucusu Atatürk döneminin yönetim tarzı ile günümüz iktidarı arasında dini ve milli değerler çatışması, kutuplaşması adı altında ülke sosyo-ekonomik vesayete sürüklenmekte...
İlk yüzyıl sonuna kadar ülke siyaseti tek partili siyasetten çok partili siyasete geçiş yaparken, siyaset mühendisleri, milliyetçi, muhafazakâr, liberal, sağ ve sol gibi fikri siyaseti oluşturmuş…
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş ise, Türkiye’nin sosyo-ekonomisinde vesayet ve kutuplaşma siyasetini hızlandırdı…
21.yüzyıl ile ikinci yüzyıla, vesayet ve kutuplaşma siyasetiyle başlayan Türkiye’nin, uluslararası demokrasinin kabul gördüğü demokratik sisteme dönüş için siyaset mühendisleri görev başına…
Türkiye’nin sosyo-ekonomisini, kriz siyasetine dönüştüren siyaset ve sistemin yerine, sadece siyasilerin değil, halkın da sosyal refaha kavuşacağı yeni bir Türkiye Siyaseti inşası ve sosyo-ekonomik barış, halkın öncelikli beklentisi haline geldi...
Düşünce ve görüşlerin ışı olması dilğiyle..