Siz hiç Çanakkale’ye, Gelibolu’ya gittiniz, 25 Temmuz 1994’te o tarihi yarımadada yanan milli parkta yer alan, Conkbayırı’nın güneyindeki Şehit Orman Bölge Müdürü Talat GÖKTEPE anıtını gördünüz mü Sayın Bakan ? Ben her gittiğimde bu mübarek topraklar için canlarını severek veren aziz şehitlerimizi ziyaret ederken O’nun anıtına da gidiyor, 57 saat süren ve 4 bin 49 hektar alanı kül eden yangını söndürmeye çalışırken alevlerin ortasında can veren Şehit GÖKTEPE’ye saygımı sunarak Fatihamı okuyorum. Çünkü biliyorum, bu vatanın damarlarında asil kan dolaşan evlatları bu kutsal toprakları ne kadar seviyorlarsa, ağacını, çiçeğini, böceğini kısacası tüm doğasını da o kadar seviyorlar. Gezi eylemlerinde görmediniz mi? Birilerinin çapulcular dediği o gençlerin isyanının, birilerinin siyasi dediği eylemlerin yeşile, ağaca saldırıyla başladığını siz hatırlamak istemezsiniz. Siz, ülkemizin en zengin ormanlarına sahip Batı Karadeniz bölgemizde Yenice ve Mengen köylülerinin ekmek ve geçim kaynağı bildikleri, bu nedenle özenle sahip çıktıkları orman sınırlarının belirlenmesi sırasında neredeyse savaş çıkaracaklarını da bilmezsiniz. Siz, tavşanın, kurdun, ayının, tilkinin,yılanın aslanın, birbirini yiyerek beslenen bu canlıların yan yana neden koştuklarını, kaçtıklarını da bilmezsiniz Sayın Bakan. Çünkü; orman yanıyor, ormanlarımızla birlikte vatan yanıyor, sadece ciğerlerimiz değil, çocuklarımızın geleceği de yanıyor. Bilemezsiniz, çünkü, çok meşgulsünüz. Son yıllarda moda olduğu gibi o kadar çok göreviniz, sorumluluklarınız var ki, adeta bir koltuğa beş karpuz sığdırıyorsunuz. Çok uluslu Mc Cain Foods gıda şirketi (dondurulmuş ve paketlenmiş patates üreticisi), BİM, Türkcell AŞ, Albaraka Türk Katılım Bankası gibi kuruluşların üst düzey yöneticiliği gibi görevleriniz yanında, gemi kaptanlığı, amatör telsizcilik ve 30 yıllık pilotluğunuz da var. Pilotluk demişken şu THK konusuna da değinmek gerekiyor. Bize “ihtiyar havacılar” derler Sayın Bakan. Ben de, Büyük Atamızın 1925 yılında kurduğu bu kurumun ekmeğini yiyenlerdenim. 1961 yılında Eskişehir / İnönü’de planör, 1962’de Etimesgut’ ta paraşüt eğitimlerini tamamlayıp bröve alanlardanım. “İstikbal Göklerdedir” diyerek Türk gençlerine havacılık sevgisini kazandırmak ve hava gücümüzü geliştirmek amacıyla kurduğu bu kurumda yetişen arkadaşlarımızdan rekortmen paraşütçü ve pilot Erdoğan MENEKŞE sizin pilotaj hocanızdı. Babanızla birlikte Etimesgut Havaalanında kurduğu Burak Havacılık Şirketi’nde aldığınız eğitim sonrası 17 yaşında olduğunuzdan amatör pilotluk lisansını (PPL) ancak 18 yaşını doldurduktan sonra 1991’de alabildiniz. Gözümüz yok, ikisi üstten, ikisi de alttan kanatlı dört uçak sahibi oldunuz. Lisansınızı da geçen yıl THK’nda yenilediniz. Gazetelerde yer alan fotoğraflarınızda üzerinizde THK logolu kurumun montu bulunuyordu. Dolayısıyla siz de bu kurumun ekmeğini yiyenlerdensiniz. Bu nedenle yangın uçakları için vizontele benzetmesiyle, motorları yok, içine kuşlar yuva yapmış, motorlar yağ akıtmış vb. şeklindeki ifadelerinizle kurumu aşağılamaya hakkınız yok Sayın Bakan. O kurum binlerce genci havacı yaparken, zirai mücadele, yangın söndürme, hasta ve yaralı nakli gibi kritik zamanlarda yıllardır büyük ve önemli hizmetler de veriyor. Bu kurum sayesinde 1950’li yıllara kadar Türk Havacılığının tüm Avrupa ülkelerinden daha ileri düzeyde olduğunu anlatmadı mı Erdoğan Hoca size ? İstiklal Savaşı’ndan zaferle çıkmış yoksul ve yorgun bir milletin hava gücünün büyümesi için 1925-1935 yılları arasında nafakasından keserek satın aldığı 351 uçağı devletine bağışladığını, tayyare piyangosunu, 1954’te kapatıldıktan sonra halen AOÇ’de traktör üreten fabrikada 1950’ye kadar Danimarka, Bulgaristan, Hollanda ve Mısır’a sattığımız Gipsy Majör uçak motorları ürettiğimizi, Kayseri’deki Junkers ile Etimesgut’taki Miles Magister uçak fabrikalarımız ile İskitler’deki planör fabrikamızı, 1940 yılında Ankara’da hizmete giren rüzgar tünelimizi, Eskişehir’i, Nuri DEMİRAĞ’ı, çılgın tayyareci Vecihi HÜRKUŞ’u anlatmadı mı size ? Şimdi kalkmış birileri ilk milli ve yerli uçağımızı yapıyoruz demekteler. Bu kurum ve bu yapılanlar yerli ve milli değil miydi ? Büyük ATATÜRK’ün sahip olduğu vizyon ve ileri görüş sonucu hızla büyüyen ve gelişen Türk Havacılığı, bir çok alanda olduğu gibi ne yazık ki başta ABD olmak üzere emperyalist çevrelerin dayatmasıyla 1950’li yıllarda ilk darbeyi yedi. 1962 yılında paraşüt eğitimi alırken Etimesgut’taki Türkkuşu tesislerinin yanında faaliyeti durdurulmuş bir kontrplak fabrikası vardı. Hocalarımız 1950’den önce burada Miles Maister uçaklarının üretildiğini anlattığında yüreklerimizi acı bir hüzün kaplamıştı. O uçaklarla birkaç kez ben de uçtum. Şimdi Erdoğan Hoca’nın bu uçaklardan faal olan birini bulabilmek ve onunla uçmak için bir arayış içinde olduğunu duyuyorum. İnşallah bulur ve uçar. Bu kurum bir darbede babanızın görev yaptığı hükümetlerin başbakanı Turgut ÖZAL’dan yedi. Özal, bu yüce milletin cumhuriyetin ilk yıllarında boğazından ayırarak bağışladığı 351 uçak gibi kurban bayramlarında bağışladığı derilerden elde edilen gelire tırpan attı. Bakanlığınız döneminde tarım ve hayvancılık konusundaki uygulama ve söylemleriniz ile her türlü mal, ürün ve hizmeti yurtdışından ithal etmek alışkanlığınız hakkında daha sonra yazacaklarım var. Ama şimdi diyorum ki, Büyük ATATÜRK’ün kurduğu, benim için son derece milli ve kutsal saydığım bu kuruma bir darbede siz vurmayın Sayın Bakan. Buna hakkınız yok. Fikret GÖKÇE Kıbrıs Gazisi-Mak.Müh.