Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

Travma Yaşayan Bireylere Yaklaşım Nasıl Olmalı

Şubat 20, 2023 15:42
A+ A-

Merhaba değerli okurlarım.Milletçe zor zamanlar geçiriyoruz. Aziz milletimin başı sağolsun. Yaralılara şifa diliyorum. Deprem ardında çok büyük travmalar bıraktı. Bu dönemde depremzedelere nasıl davranmamız lazım, onlarla iletişime geçerek nelere dikkat etmemiz lazım bu  konulara değineceğim.  Lütfen sizlerde bu konuda hassas davranın.

Travma

Beklemediğimiz bir anda ve ne yaparsak yapalım asla hazırlıklı olamayacağımız bir şekilde ortaya çıkan, fiziksel ve psikolojik bütünlüğümüzü tehdit eden, yaşamımıza, vücut bütünlüğümüze, inanç sistemlerimize ve sevdiklerimize yönelik her türlü olay travmadır. Travmalar ikiye ayrılır.

Kişisel travmalar: Ayrılık ve boşanma, iş kaybı, aile içi şiddet, tecavüz, trafik kazası, ani hastalık, sakat kalma ve ani ölümlerdir.

Toplumsal travmalar: Savaş, terör, doğal afetler, büyük çaplı ekonomik krizlerdir.

İnsanlar, bu tür olaylarla karşılaştıkları zaman acı hisseder. Ayrıca bu travmatik olaylarda kayıp söz konusu ise kayıp olgusunun yarattığı duygusal yıkım nedeniyle insanlar ağır ruhsal belirtiler gösterebilir. Örneğin; depremi yaşamış bir insan, olay hakkında konuşmak istemeyip olayla ilgili bir ses, bir görüntü, bir kokudan rahatsız olabilir. Kendisine, travmatik olayı hatırlatan her türlü etkenden uzaklaşmak ister. Bireyin düşünce ve duyguları olayın etkisi altında kalır. Kişiler, olayla ilgili anıları tekrar tekrar anlatmaya ihtiyaç duyabilir. Sabırla onları dinlemek gerekir. Olayın etkisinden kurtulamadıkları için dikkatlerini yaptıkları işe vermekte ve karar vermekte zorlanabilirler. Toplumsal travmadan etkilenenler, sırası ile zarar görenler, tanık olanlar ve kurtulanlardır. Müdahale eden sağlık ekipleri, polis/jandarma, kurtarma ekipleri, arkadaşlar ve aile yakınları da toplumsal travmadan etkilenir.

Travmanın Yarattığı Ruhsal Sorunlar

Stres; organizmanın bedensel ve ruhsal sınırlarının zorlanması ile ortaya çıkan insanı yakın ilişkilerinden uzaklaştıran, verimliliğini düşüren ve yaşamdan aldığı zevki azaltan bir durumdur.

Aşırı stres yaratan bir durumla karşılaşıldığında, kişide, çaresizlik duygusu ve korku gelişir. Travmayla karşılaşan kişi şaşkınlık içindedir, donakalır, ne yaptığının farkında değildir. Olayı hatırlamak istemez, bulunduğu yerden uzaklaşmaya çalışabilir veya amaçsız hareketlerde bulunabilir. Bir müddet sonra durumun farkına varır, başına gelenleri hatırlar ve felaketin boyutlarını kavramaya başladığında akut stres tepkisi gelişir.

Akut Stres Tepkisi

Travma sonrası ilk dört haftada ortaya çıkar ve 2 gün ile 4 hafta sürer.

Belirtiler

Travmatik olayı zihinde tekrar tekrar yaşatır.

Gün içinde travmaya neden olan görüntüleri hatırlar.

Travmayla ilgili düşünceler zihni yoğun olarak meşgul eder. İstemli olarak bu düşüncelerden uzaklaşmak oldukça zor olur.

Belirgin uyarılmışlık durumu ve ani irkilmeler vardır. Aşırı sinirlilik ve ani öfkelenme görülür.

Bazen duygularını yitirmiş gibi hisseder, ağlayamaz, duygularını ifade edemez.

Uyku bozukluğu görülür ve uykuya dalma güçlüğü çekilir, uykudan sık sık uyanma ve tekrar uyuyamama hâlleri belirir.

Uykudan yaşadığı travma ile ilgili kâbuslar görerek uyanır.

Korku ve çaresizlik içinde, umutlarını, hayallerini ve geleceğini yitirme hissine kapılır, yaşadıklarına inanamaz.

Dikkat toplama güçlüğü, dalgınlık ve unutkanlık görülür.

Travma anını ve yaşananları hatırlayamaz.

Travmayı hatırlatan durum, kişi ve yerlerden uzaklaşma çabası içine girer.

Yaygın ağrılar, çarpıntı, nefes darlığı, bayılma gibi bedensel yakınmalar sık görülür.

Yeni yaşanan olaylar ve görülen yerler için aynı olayı tekrar yaşıyormuş gibi veya aynı yeri daha önce de görmüş gibi hisseder.

Kendi bedeni değişiyormuş gibi algılar. Yüzü başkalaşıyor, elleri büyüyormuş gibi hisseder.

Olaya bağlı suçluluk duygusu taşır.

Baş etme yolları

Yaşanılan stresin etkisini azaltmak ve durumu daha kolay katlanılabilir hâle getirmek için uygulanan yöntemler vardır.

 

 

Davranışsal yöntemler

İnsana acı çektiren olayı hatırlatan ortam ve durumlardan kaçınmak,

Fiziksel egzersiz yaparak gerilimi azaltmak,

Kas gevşetme, zihni dinlendirme ve derin nefes egzersizleri yapmak,

Boş zamanları keyifli etkinliklerle geçirmek, o Aile ve arkadaşlardan destek almaktır.

Bilişsel yöntemler

Endişe ve üzüntünün yaşandığı süreyi sınırlı tutmak,

Yaşanan olayların iyi taraflarına bakmak,

Olumsuz düşünceler geldiğinde bunlara engel olmak,

Kendi durumuyla diğer insanlar arasında olumlu karşılaştırma yapmaktır.

Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB)

Trafik ve uçak kazaları, deprem, sel gibi doğal afetler, ağır dayak, işkence, tecavüz, çok olumsuz koşullarda yaşamak gibi travmatik olaylar sonrası ortaya çıkan tablodur. Çoğu kez, travmatik olaylardan birkaç saat ile birkaç ay sonra ortaya çıkar. Belirtilerin normalden uzun sürmesi durumunda travma sonrası stres bozukluğundan bahsedilir ve bu durumun tedavi edilmesi gerekir. Tedavi edilmez ise kişin iş ve özel hayatını olumsuz yönde etkiler. Erken tanı ve çevresel destek, tedavide başarı şansını artırır.

TSSB, travmayı yaşayan veya tanık olan herkeste farklı derecelerde görülebilir. Normalde zaman içinde belirtilerin azalarak kaybolması beklenir. Belirtiler zaman içinde azalma veya artma gösterse de özellikle stres yaratan durumda belirtilerde artma olur.

Travma yaşayan herkeste bozukluk ortaya çıkacak diye düşünmek doğru olmaz ve travma herkesi aynı oranda etkilemez. Çocuklar, yaşlılar, bedensel hastalığı olanlar, ekonomik durumu iyi olmayan ve daha önce psikiyatrik hastalık geçirmiş kişiler travmalardan daha fazla etkilenir.

Depremde evi yıkılan veya hasar gören, yakınlarını kaybeden kişilere öncelikle yapılması gereken, barınma beslenme ihtiyaçlarının sağlanmasıdır. Mümkün olan en kısa sürede zorunlu ihtiyaçların karşılanması ve günlük yaşama dönmeye çalışılması daha sonra ortaya çıkabilecek psikiyatrik sorunların azalmasına yardımcı olacaktır.

Travma ve kayıp sonrası duyguların paylaşılması, sıkıntıyı azaltır. Depremi birebir yaşamış veya televizyondan izleme, gazetelerden okuma yolu ile depreme tanık olmuş kişilerin üzüntülerini, korkularını, kaygılarını yakınları ve arkadaşlarıyla paylaşması önemlidir. Bu yolla duygusal boşalım sağlanır ve rahatlama hissedilir ancak kişilerin tepkileri çevresindekilerden daha fazla ise süresi uzamışsa ve normal seyrinden çıkmışsa bir psikiyatri uzmanından yardım istemek gerekir.

Belirtiler

Duygusal belirtiler

Kişilerde aşırı telaş ve kaygı

Normalde dikkat edilmeyecek kadar küçük uyaranlara karşı aşırı derecede duyarlılık ve irkilme tepkisi

Dikkati belli bir konumda tutulma güçlüğü

Ellerde titremeler

Yerinde duramayacak kadar huzursuzluk ve bunaltı belirtileri

Travmatik olay hatırlandıkça hastanın sıkıntısının ve huzursuzluğunun olması

Bunaltı hissinin uzun süre devam etmesi hâlinde bazen depresyon gelişmesi

Davranışsal belirtiler

Kişiler arası ilişkilerde ilgi azalması ve duygusal uyuşukluk olması

Travmatik olaylarla ilgili anıların ön planda olması fakat başka
olaylara karşı ilgi azalması

En tipik belirti travmaya sebep olan olayın sık sık hatırlanması ve her hatırlamada yeni baştan yaşanıyor gibi olması

Travmatik olayın rüyalarında sık sık görülmesi ve korkuyla uyanma

Hastalık hastası (hipokondriyak) olunması korku ve gelecek kaygıları taşınması

Şüphecilik ve kimseye güvenmeme

Travmatik olayın düşlerde devamlı yaşanmasından dolayı uykunun bozulması, hatta bu düşleri görmemek için bilinçli olarak uyumama

Bellek sorunları

Yönelimde bozukluk yoktur ancak çok ağır durumlarda şaşkınlık, zihin karışıklığı ve yönelim bozukluğu görülebilir.

Düşünce akımında genellikle belirgin bozukluk yoktur.

Hastada unutkanlık gelişebilir (Hastanın hatırlaması gereken bilgiler yazılmalıdır.).

Hasta olayı unutmak, düşünmemek ister fakat travmatik olayı hatırlatan uyaranlarla karşılaşıldığında belirtiler daha da şiddetlenir.

Olayı tekrar hatırlaması hastayı çok tedirgin eder.

Travmaya maruz kalmış kişilere yardım eden sağlık personelinin mümkün olduğu kadar özen göstermesi gerekir.

Fiziksel belirtiler

Bulantı: Travmaya uğrayan kişiler sık sık kusar. Bu nedenle onlara anlayışlı olmak gerekir.

Solunum: Yüzeysel, kısa ve sıktır. Hastalar nefes alırlar, nefeslerini tam olarak boşaltamazlar. Konuşurken de nefessiz kalırlar. Eğer soluk almazlarsa baş dönmesi gelişerek bayılabilirler.

Titreme ve terleme: Travmatik olay yaşayan kişiler çok üşümekten ve ateş basmasından şikayet ederler. Baş ağrısı ve diş gıcırdatması başlar.

Stresin Bedendeki Fizyolojik Etkileri

Stres altında vücutta sempatik sistemin etkisi artar. Buna bağlı olarak;

Kan akışı, beyne ve kaslara yönelir.

Göz bebekleri büyür.

Kalbin atım sayısı artar, kan basıncı yükselir.

Kan pıhtılaşma mekanizması harekete geçer.

Sindirim yavaşlar, mide asidi artar.

Depolanmış yağ ve şeker kana geçer, kan şeker düzeyi yükselir.

Solunum sayısı artar.

Tükürük salgısı artar.

Ter bezi faaliyetleri artar.

Stres Tepkilerini Ağırlaştıran Etkenler

Travmaya maruz kalmış kişilerde, stres tepkilerini artıran etkenler vardır. Bunlar:

Travma olayını hatırlatan yerler, insanlar, görüntüler, sesler, kokular ve bunlara eşlik eden duygular

Ani yüksek sesler

Travmanın yaşandığı yer

Yaralı birini görme

Başka bir travma olayı ile ilgili haber ve görüntüler

Ambulans, vinç ve kepçe gibi araçlar

Kayıpları hatırlatan özel olaylar

Kişilerin, ölen kişiyle paylaştığı olaylar, bayram, doğum günü gibi kutlamalar

Kişilerin, evini ya da ailesinden birini kaybetmesi sonucu ortaya çıkan yaşam sorunları

Ailenin diğer üyelerindeki yas ve depresyon tepkileri

Ailedeki rol ve işlevlerin değişmesi, sorumlulukların artması

Korunma ve güven duygusunun kaybolması

Travma sonrasında değişen yaşam koşulları

Sevdiği insanların yanında olmaması

Anne ve babasının güç yaşam koşullarıyla uğraşırken çocuklarına zaman ayıramaması

Değer verilen özel eşyaların kaybedilmiş olması

Yaşam koşullarının travma öncesindekinden kötü olması

Tanımadığı insanlarla bir arada yaşaması

Ailenin gelirinde azalma

Bazı sosyal imkânların elden gitmesi (spor, tiyatro, sinema vb.)

Gelişim Dönemlerine Göre Travma Sonrası Stres Tepkileri ve Yaklaşım

Stres tepkileri gelişim dönemlerine göre farklılıklar gösterir.

Bebekler ve yeni yürümeye başlayan çocuklarda TSS tepkileri (doğum – 3 yaş arası)

Kolay şaşırma, kaygılı görünme

Yatak ıslatma, konuşma problemleri gibi gerileme davranışları

Ana babaya yapışma ve onlardan ayrılmama

Uyku sorunları ve kâbuslar

Çevreyle ilişkilerde tutukluk ve ürkeklik

Kontrol edilemeyen saldırganlık

Travmayla ilgili tekrarlanan oyunlar

Bebekler ve yeni yürümeye başlayan çocuklara yaklaşım

Bebeklerle yumuşak bir sesle konuşmak

Okşamak ve sırtlarını hafifçe ovalamak

Düzenli bir beslenme ve uyku programı uygulamak

Çevredeki işitsel ve görsel uyaranları azaltmak

Anne ve babanın yatağında yatmasına izin vermek

Yürümesine ve oyun oynamasına fırsat vermek

Okul öncesi çocuklarda TSS tepkileri (4-6 yaş arası)

Yatak ıslatma, parmak emme, ani heyecanlanma, anne babaya aşırı düşkünlük, tik ve uyku sorunları

Kaçınma davranışı ve içe kapanma

Genel bir kaygı hâli, hayvanlardan ve yabancılardan korkma

Belirli davranışları saplantılı bir şekilde tekrarlama

Kendi hayal ettikleri şeylerle gerçek olanları ayırt edememe

Bu yaş grubundaki çocuklar kötü olayların kendi kötü düşüncelerinden kaynaklandığını düşünüp üzülebilir. Bu tip hayalci düşünce zihinsel bulanıklık, utanç, kaygı ve dünyayla ilgili yanlış yorumlar yapmaya yol açabilir.

Okul öncesi çocuklara yaklaşım

Çocuğu rahatlatmaya ve güven vermeye çalışmak

Çocuğu sık sık sevip okşamak

Uyumadan önce yanına gidip başını okşamak, ılık bir süt verip ninni söylemek

Yalnız yatmak istemediğinde anlayışlı olmak

Duygularını ifade etmesine fırsat vermek (boyama yapma ve oyun hamuruyla oynama vb.)

Okul çağındaki çocuklarda TSS tepkileri (7-12 yaş arası)

Okul öncesi dönemdeki davranışlara dönebilir. Bu durum akranları tarafından reddedilmesine neden olabilir.

Okula gitmek istemez ve okul başarısı düşer.

Tekrarlanan hareketler, saldırganlık ve gevezelik başlar.

Erkek çocuklarda özellikle silahlara, savaş oyunlarına karşı ilgi görülür.

Kâbuslar, uyku sorunları, ayrılık kaygısı ve doğal olaylara karşı gelişen korkular görülür.

Dikkat ve konuşma sorunları, isyankâr davranışlar ve vücutta ağrılar görülür.

Okul çağındaki çocuklara yaklaşım

Duygularını ifade etmelerine fırsat vermek, sabırlı, ilgili ve esnek davranmak

Oyun oynamaya teşvik etmek, merak ettiği soruları cevaplandırmak

Dikkatleri kolayca dağılabileceğinden fazla çalışmaları için ısrar etmemek

Basit görevler verip ufak sorumluluklar almalarına fırsat tanımak

İlerde olabilecek başka travmatik olaylardan kendilerini nasıl koruyabileceği hakkında bilgilendirmek.

Ergenlerde TSS tepkileri (13-18 yaş arası)

Gelecekleri hakkında endişeli ve olumsuz duyguların oluşur.

Kendi korkuları ve travmaya verdikleri tepkilerle ilgili endişeler olur.

Özellikle kendilerini suçlu ve çaresiz hissetme gibi tepkilerin anormal olup olmadığını merak eder.

Okuldan kaçma, madde kullanımı gibi riskli davranışlarda bulunur.

İştah ve uyku sorunları, günlük etkinliklere karşı ilgi kaybı, okul sorunları yaşar.

Anne babalarla çatışma ve tartışmalar artar.

Ergenlere yaklaşım

Aile ve arkadaşlarıyla duygularını paylaşmalarına ve ifade etmelerine yardım etmek

Hoşgörü göstermek ve destek vermek

Sosyal faaliyetlere ve spor yapmaya teşvik etmek

Okul başarılarıyla ilgili yüksek beklentiler içinde olmamak

Başkalarına yardım etmeleri için onları teşvik etmek

Travmatik Yas

Büyük kayıplardan sonra kişilerde görülen psikolojik tepkilere yas denilmektedir. Yas tepkisi kayba uğramış herkeste görülür ancak kişiden kişiye değişebileceği gibi kültürler arasında da farklılık gösterir.

Sevilen birinin, bir yakının veya malın kaybından sonra ilk tepki şok olma duygusudur. Kişi duygularını yitirmiştir ve şaşkındır. Olanlara anlam veremez, inanamaz. Olanları anlamaya başladığında ağlayarak yas tutma sürecine girer. Yemek yiyemez, uyuyamaz ve insanlarla konuşmak istemez. Çevreye karşı ilgisi azalmış ve dikkat toplama güçleşmiştir. Uyku düzeni bozulmuştur ve kaybedilen kişi veya nesne ile ilgili rüyalar görür. Bazı insanlar ölen kişiye karşı suçluluk duygusu hissedebilir ve asıl ölmesi gereken kişinin kendileri olduğunu düşünürler. Yas tepkisi içinde olayı kabul etmeme, olayın olmadığına inanma ve kaybedilen kişinin aslında ölmediği, yaşadığı düşüncesi gelişebilir. Bu nedenle ölen kişinin kullandığı eşyalar aynı şekilde korunmaya çalışılır. Örneğin, çocuğunu trafik kazasında kaybetmiş bir annenin, çocuğunun oyuncaklarını muhafaza etmesi, zaman zaman onları düzenlemesi çocuğunu yaşıyormuş gibi hissetmesini sağlar.

Bazen kaybedilen kişiye karşı duyulan hisler o kadar kuvvetli olabilir ki yas tutan, ölenin sesini duyabilir veya kendisini görebilir. Bunun normal sayılabilmesi için kişinin bu durumun gerçek olmadığını kabul etmesi gerekir.

Yas tepkisi dört evrede izlenir:

Evre: Yasın erken evreleridir. Kişi hiçbir şey hissedemediğini söyler ve yaşadıklarını kabul etmek istemez. Olayı olmamış gibi kabul eder, oldukça sinirli ve tepkilidir. Çocuklarda da yas tepkisi yetişkinlerin tepkisine benzer olayı kabul etmek istemez, ağlar, hırçınlaşır ve kaybettiği yakınını arar.

Evre: Bütün dikkatini ölen kişiye yöneltmiştir. Onunla ilgili anlatılanları dikkatle dinler. Zihninde onunla ilgili anıları tekrar yaşadığı için günlük işlerini sürdüremeyebilir. Bu dönem birkaç ay ile birkaç yıl sürebilir. Çocuklar da umutsuzluğa kapılır, durgunlaşır, çevreye tepki vermez, çevresi ile ilgilenmiyormuş gibi görünür.

Evre: Ölüm gerçeği kabul edilmeye başlanmıştır. Sonuçta kişinin ölmüş olduğu ve zihindeki anıların da gerçekte anı olduğu algılanır. Buna bağlı olarak derin üzüntü ve hayal kırıklığı yaşanır. Uyku bozuklukları, iştahsızlık ve kilo kaybı olur. Hayatın anlamı kalmamıştır.

Evre: Yeniden yapılanma evresidir. Kişinin yas duygusu zamanla azalır ve normal yaşama dönmeye başlar. Ölen kişiye ait üzüntü verici anıların yanında bu kişinin eğlenceli yanları da hatırlanır. Artık ölen kişi her yönü ile zihinde yer eder.

Çocuklar bu evrede kaybı kabul eder ve kaybettiği kişinin yerine başkalarını koymaya çalışır. Çocuklarda kaybettiği kişinin yerine başkasını koymasına yardımcı olmak gerekir. Örneğin, bu kişi hiçbir zaman anne ve babasını yerini alamayacaktır ancak güvenebileceği kişilerin varlığını algılamak kendisini iyi hissetmesine neden olacaktır.

Yas tepkisinin şekli ve şiddeti, kaybın ani olup olmaması veya beklenen ölüm olup olmamasına göre değişir. Örneğin uzun süredir ağır ve çaresiz hastalık çeken bir yakının kaybı daha kolay kabul edilebilirken deprem veya trafik kazası gibi nedenlerle olan ani kayıplarda yas tepkisi daha şiddetli ve uzun sürebilir. Yasın çözülmesi ve normal yaşama dönme süresi bir yılı geçmemelidir. Bu süre uzuyorsa değerlendirilmesi gerekir.

Normal olmayan yas birkaç şekilde görülebilir:

Süre beklenenden uzun olabilir.

Normal süre içinde kişi kaybın ardından kendini öldürmek isteyebilir.

Kişinin gerçekle bağlantısı kopabilir, hayal görme veya normalde olmayan sesleri işitme vb. görülebilir.

Aslında kişinin ölmediğine hâlâ yaşıyor olduğuna veya tam aksine öldürülmüş olduğuna inanma olabilir (gerçekte böyle olmadığı hâlde).

Kayba bağlı suçluluk duygusu olabilir.

Depresyonla yas birbirine çok benzer, ayırımı yapmak güçtür ve bazen yas tepkisi depresyona dönüşebilir. Normal yas tepkisinde ilaç kullanımına gerek duyulmaz. Kişinin yas sürecini yaşaması ve kendiliğinden üstesinden gelmesi beklenir. İlaç kullanımı yasın normal gelişimini bozabilir. Bu nedenle zorunlu olmadıkça ilaç kullanılmaması önerilir ancak kişi bazen kendi başına bu yas tepkisinin üstesinden gelemez bu durumda doktora başvurmak gerekebilir. Sevdiklerimizin kaybından sonra yaşadığımız yas tepkisi çok doğaldır. Sevdiği bir insanı kaybettikten sonra hiçbir şey olmamış gibi davranmak normal olmayan bir duygudur.

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Yazarın diğer yazıları