Ülke demokrasilerini önünde ki en büyük engel yönetim sistemlerinin siyasallaştırılması…
Demokrasinin beşiği olarak gösterilen ülkelerde bile gerçek anlamda demokrasinin zafiyete uğratıldığı görülmekte…
Gelişmiş ülkeler, ekonomik güçleri ile birlikte sistem temellerini sağlam attıklarından,, seçimlerle gelen yönetimler sistem dışına çıkamıyor…
Sistem dışına çıkmak isteyen iktidarların ise önünde en büyü engel yargı sistemleri…
Gelişmekte olan ülkeler ise ekonomik bağımlılığı fazla olduğundan, sistemleri iktidarlarca kolayca değiştirilebilmekte,
her iktidar kendi sistemini kurma mücadelesi vermekte…
Gelişmemiş ülkeler ise genelde doğal zenginliklerine sahip olmalarına rağmen, sahip oldukları zenginlikler, gelişmiş ülkelerce kullanılmakta ve gelişmemiş ülkelerde demokrasinin önündeki en büyük engel de gelişmiş ülkeler…
20. yüzyılın sonlarında ise sosyalist bloğun dağılması, 21. yüzyıl ile birlikte dünya düzeninde de önemli değişiklikleri beraberinde getirdi…
Küresel güç haline gelen gelişmiş ülkelerin oluşturduğu dünya düzeninde, uluslar arası kuruluşlar da bu küresel güçlerin hâkimiyetinde olduğundan, gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeler uluslar arası alanda söz sahibi olmaktan çok uzak kalmakta…
Doğal kaynak zengini ülkelerin bu zenginlikleri, küresel güçlerin desteklediği yönetimler ve küresel güçlerce kullanılmakta…
Sistemleri siyasallaşan ülkeler, kaynaklarının kullanımı noktasında da ekonomik sıkıntılar yaşayabilmekte…
Bugün dünyanın gelişmemiş ve doğal kaynak zengini ülkelerin çoğunluğu otoriter liderler tarafından yönetildiği için, halkın sosyo-ekonomik durumu, adaletsiz gelir dağılımı ile bozulmakta…
Son yıllarda dünyadaki gelişmeler izlendiğinde, demokrasi zengini sayılan ülkeler bile bugün, seçimle gelen otoriter yönetimlerin sistemde açtıkları zafiyetler, yönetimsel siyasallaşma krizlerine yol açmakta…
Geçmişte ABD-SSCB ekseninde toplanan ülkeler, günümüzde eksen kaymasıyla birlikte kutup ve birlikler etrafında oluşan topluluklar, diğer ülkeler üzerindeki hâkimiyetlerine devam ediyor…
Ülke sistemlerindeki bozulmalar, yeni bir dünya düzenine ihtiyaca işaret etmekte…
Salgın nedeniyle ülkelerin zafiyetleri ortaya çıkarken, yeni bir dünya düzenine ihtiyaç duyulduğunu tüm ülkeler kabul etmekte…
Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Örgütü, Adalet Divanı gibi uluslar arası kurumlar, dünyadaki tüm ülkeleri kapsayacak, nüfusları ölçüsünde temsil edecek şekilde yeniden teşkilatlanmalı, dünya ülkelerinin yönetimsel zafiyetlerini denetleyebilecek yeni mekanizmalar oluşturulmalı…