10 Ağustos 2018
7 Mart 1931’de TBMM’nde tarihi bir karar alınmış ve milletvekilleri 500 lira olan maaşlarında yüzde 30 indirim yaparak 350 liraya, 300 lira olan yolluklarını da 125 liraya indirmişlerdi.
Daha yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti kurtuluş mücadelesinin yıkım ve yorgunluğunu üzerinden atamadan, bir yandan en çağdaş devrimleri yaparak uluslararası alanda saygınlık kazanırken, lüks, debdebe ve gösteriş meraklısı Osmanlı’nın bıraktığı borçları kapatmaya çalışıyor, bir yandan da yaşanan ekonomik krizle baş etmeye uğraşıyordu.
İşte bu ortamda milletvekillerinin ortak iradesiyle alınan bu karar, tüm toplumu savurganlık ve israfla mücadeleye yöneltti.
Büyük uğraşlarla ülkenin her tarafında başta sanayileşme, eğitim ve ulaşım olmak üzere tüm sektörlerde adeta bir seferberlik başlatıldı. İnsan gücüyle demirağlarla örülmeye başlanan Anadolu’da fabrikalar yükselmeye, köprü ve yollar yapılmaya, okullar açılmaya başladı.
Ülkenin ekonomik krizler içinde kıvrandığı, 3’lü koalisyonla yönetildiği 2000’li yılların başında aynı TBMM’nin milletvekilleri bu kez anayasa değişikliğiyle maaşlarının artırılması için harekete geçmiş, ama bu girişimleri Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER’in referandum duvarına çarpmıştı. TBMM Başkanı Ömer İZGÜ her akşam televizyon haberlerinde zammın gerekliliğini açıklarken, Adalet Bakanı Hikmet Sami TÜRK
“ Cumhurbaşkanının iradesi Meclis iradesinin önüne geçmiştir.” diyor, Çalışma Bakanı Yaşar OKUYAN’da Sezer’in referandum yaparak zammı halka soralım çıkışı için de,
“ Referanduma harcanacak 50 trilyon lira Türkiye için bir lükstür.” diyordu. Cumhurbaşkanı Sezer; referandumla sonuç alınamayacağını, halkın hayır diyeceğini biliyor ve halka inanıyordu. Bu gelişme üzerine TBMM, vekillerin maaş zammını öngören anayasa değişikliği isteğinden vazgeçmişti.
İçinde bulunduğumuz dönemde halkın temsilcileri olan ama bütün yetkileri ellerinden alınan milletvekillerinin yıllık maliyeti 400 milyon liraya ulaşıyor.
16 Nisan 2017’ de yapılan referandum ve sonrası gerçekleşen anayasa değişikliği ile 550’ den 600’e çıkarılan milletvekillerinin yıllık maliyeti bütçede büyük bir yük oluşturuyor.
Sadece danışmanlara ödenen brüt aylık tutarı 24 bin 500 lira olan bir vekilin maaşı 20 bin 646 lira oldu. Yaklaşık 5 bin lira sağlık, 2 bin 500 lira haberleşme ve diğer giderleriyle birlikte 55 bin liraya ulaşan bir milletvekilinin aylık maliyeti halkın vergileriyle karşılanıyor.
Özel sektörle birlikte toplam 700 milyar dolara yaklaşan borçla ve her gün yükselen döviz kuruyla, işsizlikle, enflasyonla, artan cari açıkla nasıl baş edecek bu ülke?
Ekonomik ilkelerden bihaber nutuklarla, palavrayla, umut pompalayan hayali senaryolarla bu borç sarmalından kurtulmak çok zor.
Yok mu içinizde bir babayiğit? Ülkemizin içinde bulunduğu ve giderek ağırlaşan ekonomik zorluklar karşısında israfa ve savurganlığa karşı bayrak açacak, tasarrufa öncülük edecek bir babayiğit yok mu? Aynen 7 Mart 1931’de olduğu gibi. Önce kendi maaş ve ödeneklerinizden indirim yaparak bir seferberlik kampanyasının başlatılması, hem TBMM ile Milletvekilliğinin zedelenen saygınlığını yeniden kazandıracak, hem de halkımıza örnek olacaktır.
Fikret GÖKÇE
Kıbrıs Gazisi-Mak.Müh.