Emeklilerimizin sayısı 100 ülkenin nüfusundan fazla. EYT ile birlikte sayı 16 milyona dayandı. Sürdürülebilir sosyal güvenlik sistemi için ideal aktif / pasif oranının 4 olması gerekiyor. Yani 1 emekliye karşılık 4 aktif sigortalı çalışan olmalı ki, çark dönsün. Bizde bu oran 2 bile değil, 1.3 'e kadar düştü. Fabrikalarımız, sanayi tesislerimiz, üretimimiz yetersiz olduğu için çalışan sayımızı bir türlü istenilen seviyeye ulaştıramıyoruz. Fakat emekli sayımızı artırma konusunda başarılıyız. Ülkede İşsizlik ise almış başını gidiyor. Petrolümüz yok, doğalgazımız yok. Olsa da, yetersiz. Seçimden önce iyi gidiyorduk. Her yerden petrol, doğal gaz fışkırıyordu. Seçim bitti, o da bıçak gibi kesildi. Umarım ve gönülden isterim ki devamı gelsin. Biz neredeyse tamamen dışa bağımlı bir ülkeyiz. Tam bir tüketim toplumu olmuşuz. İsraf ve şatafatta sınır tanımıyoruz. Üstelik İtibardan(!) tasarruf da etmiyoruz! Sahip olduğumuz değerlerin kıymetini de bilememişiz. Miras yedi, hayırsız bir evlat gibi ne var ne yok satmışız. Ne bekliyorduk bu saltanat böyle devam mı edecekti? Gücünü üretimden almayan hiç bir ekonomik model başarılı olamaz! Markan olacak! Yılda 60 milyar dolar net kâr eden Apple gibi, yılda 35 milyar dolar net kâr eden Samsung gibi, Yılda 6.5 Milyar dolar net kâr eden Wolkswagen gibi. 14 milyar dolar kâr eden Toyota gibi... (Togg gerçekten bu anlamda bir marka olur mu? Bekleyip göreceğiz!) Böyle markaların yoksa; yabancı yatırımcı, sıcak para gelecek diye bakar durursun. O'da gelse bile babasının hayrına gelmiyor. Kurdaki ve faizdeki oynamalardan yararlanıp, vurup kaçıyor. Önemli ve kıymetli olan İstihdam yaratacak, tesis kuracak yabancı sermaye. O da güven ortamı varsa geliyor. Ülkeyi yönetenler; kalıcı ve sürdürülebilir radikal çözümler üretmek yerine; sıkıştıkça vergilerden medet umuyor. Ceremeyi millete ödetmek; en basit en ilkel yöntem. Merak ediyorum. Bizim kadar vergi ödeyen başka bir millet var mı acaba? Hadi, marka yaratamıyorsun, bari Allah'ın bir lütfu olan; toprağını, güneşini, su kaynaklarını değerlendirseydin. Modern ve bilinçli tarım yapsaydın. Dünyanın gıda üssü olsaydın. Bak kuraklık ve kıtlık dünyayı tehdit ediyor! Dünya savaştaki Ukrayna'nın, Rusyanın buğdayına muhtaç. İklim değişikliği nedeniyle afetler yaşıyoruz. Sel felaketleri, depremler ekonomimizi olumsuz yönde etkiliyor. Paramız sürekli değer kaybediyor. Su kaynaklarını değerlendirme konusunda haksızlık etmeyelim. Son zamanlarda çok sayıda baraj yapıldı. Bunu da taktir etmek lazım. Barajlardan tarımsal sulamada yeteri kadar yararlanıyor muyuz? Önemli olan bu. Şu soruyu sormak gerekiyor. 5/10 yıl önce, tarım ve hayvancılık seferberliği hamlesi başlatmış olsaydık bugün bu krizi bu kadar ağır hisseder miydik?