''Kıbrıs'ta öncelikle kafalardaki duvarların yıkılması lazım…'' (K.K.T.C Cumhurbaşkanı, Sn. Mustafa Akıncı) Yazımın girişinde tırnak içine aldığım cümle; hani daha seçildiği ilk günün akşamı henüz mazbatasını dahi almadan! Ana vatan Türkiye - Yavru vatan Kıbrıs ilişkilerini; ' biz ne zaman büyüyeceğiz, hep yavru olarak mı kalalım?' , 'Türkiye bu yavrunun büyümesini istemiyor mu?' Diyerek; 'iki kardeş ülke' olma kavramına taşımak isteyen; ata yadigârı Kıbrıs adasında 33 yıldan beri dimdik ayakta duran K.K.T.C devletinin, 4'ncü Cumhurbaşkanı Sn. Akıncı'ya aittir. Bu konuyla ilgili olarak, ata yadigârı Kıbrıs adasındaki vatan topraklarına 'Yavru Vatan' tanımlamasını Büyük Türk Milleti yapmıştır, diyerek, bu konuyu noktalayalım. Ve Sn. Akıncı'nın 'Kıbrıs'ta önce kafalardaki duvarların yıkılması lazım'' cümlesine bir bakalım! Kıbrıs'ta taraflar arası devam eden müzakerelerde liderlerin bir araya geldiği son toplantısından sonra, Kıbrıs Türk Halkını müzakere sürecinde temsil eden Sn. Cumhurbaşkanının söylemiş olduğu bu cümle, gerçektende çok önemlidir. Çünkü Kıbrıs'ta her iki taraf da kalıcı bir çözüm istiyorsa 'sadece kafalardaki duvarlar' değil! Müzakere masasında özellikle Türk tarafının önüne örülen duvarlarda yıkılmalıdır… Ve eminim ki, Sn. Akıncı; müzakere masasında önüne örülen bu duvarların niteliğinin, niceliğinin neleri içerdiğini, Rum tarafının hedefinin neler olduğunu çok iyi biliyordur… İşte örülen o duvarların geçen hafta yaşanan çarpıcı bir örneği: Geçtiğimiz hafta Türkiye Futbol Federasyonunun ev sahipliğini üstlendiği, İstanbul-Riva'daki Hasan Doğan Milli Takımlar Kamp ve Eğitim Tesislerinde gerçekleşen Bölgesel Federasyonlar toplantısı kapsamında yapılan dostluk maçında; Güney Kıbrıs Futbol Federasyonu Başkanı Kostakis, olumlu bir mesaj olur düşüncesiyle, üzerinde ay yıldız taşıyan bir forma giymesi üzerine, Rum tarafında her kesimden yükselen tepkilerle adeta linç edildi! Bununla kalınmadı, Güney Rum Kesiminin Hükümeti yapmış olduğu açıklamada: 'mevcut ortamın dikkate alınarak, hassasiyetlere dikkat edilmesinin önemine dikkat çekti…' Mevcut ortamın dikkate alınması gereken hassasiyetinden kasıt neydi? Bir dostluk müsabakasında dahi üzerinde ay yıldız olan bir formanın giyilmesine tahammülü olmayan bu duvar kafalarla/lılarla, müzakere masasında örülen Rum duvarlarıyla, devam eden müzakere süreci nereye kadar gider acaba? Varsayalım ki! Kalıcı çözüm içeren bir antlaşma olduğunda; 'Ay Yıldızlı Bayraklarımız' gönderlerinden indirilecek midir yoksa? Anan Planı sürecinden bugüne, müzakere masasında çözüme odaklanmış Türk tarafının, olumlu yaklaşımlarına bakıldığında; Rum tarafının görüşmelerde her şey olmuş, bitmiş; adanın tek sahibi onlarmış gibi yaptıkları açıklamalara, sırf müzakere süreci aksamasın, bozulmasın düşüncesiyle ses çıkarılmayan böylesine bir süreçten, Kıbrıs'ta kalıcı bir çözüm süreci çıkar mı? Hele, hele bir de Avrupa Parlamentosunun yeni Türkiye raporunda Kıbrıs konusuyla ilgili açıklamalarına baktığımızda; Kıbrıs'ta süregelen müzakerelerin sonucuna değil, bu müzakerelerin 'Kıbrıs'ta sonuna doğru' yaklaşıldığını söylemek mümkündür! Bu rapora kısaca bir göz attığımızda; müzakerelerdeki ilerlemenin memnuniyet verici olduğunu belirten ilk cümlelerinin sonrasında istenenlerin, Kıbrıs konusunda özellikle Rum tarafının değişmez taleplerini, kafalarındaki o duvarları desteklediği çok açıktır! Nedir bunlar? . Türkiye; üyelik müzakerelerini önemli ve olumsuz bir ölçüde etkileyen, Kıbrıs Rum Kesiminin gemi ve uçaklarına, liman ve havaalanlarını açmalıdır. . Türkiye, çözüme katkı sağlayacağı için askerlerini çekmeli ve Maraş'ı BM'ye vermelidir. Avrupa Parlamentosunun Rum ağızlı bu açıklamasına baktığımızda; bu birlik gerçekten de Kıbrıs konusunun çözümüne katkıda bulunmak istiyorsa, öncelikle yansız ve önyargısız davranabileceğini açıkça ortaya koyması gerekmektedir! K.K.T.C ve Türkiye yönetimleri, bugüne değin her müzakere sürecinde gayet yapıcı ve çözüme katkı koyan taraf olmuş; bunu da sözde değil aynı zamanda hareketleriyle de göstermiştir. 2004 yılında yapılan Annan Planı referandumunda Kıbrıs Türk tarafının tüm iyi niyetiyle bu plana 'evet' demiş olması yapıcı gayretlerin en çarpıcı olanıdır. Rum tarafının bu plana 'hayır' demesine rağmen, AB'nin kurmuş olduğu bu tuzak plan sonrasında AB'ye üye yapılması unutulmuş değildir..! Yaşanan gerçeklere bakıldığında; Avrupa Parlamentosu tarafından çözüme katkı yapması için çağrı yapılması gereken ülke Türkiye değil, tam tersine adanın yarı buçuğunu temsil etmesine rağmen hala sözde 'Kıbrıs Cumhuriyeti' hükümetiymiş gibi muamele gören, Kıbrıs'ta istediği teslimiyetleri alamadığı için Türkiye'nin AB sürecinde takoz olan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve ardındaki akıl hocası Yunanistan'dır. Kıbrıs'ta liderler arası müzakere süreci devam etmektedir. Liderlerin son toplantısından sonra yapılan açıklamada: ''Olumlu ilerlemeler kaydedildiği'' bildirilmiştir… Nedir bu olumlu ilerlemeler? Büyük bir gizlilik içerisinde süregelen müzakerelerde; Türk tarafının bir takım temel vazgeçilmezlerinden ödün verilerek, bu olumlu ilerlemeler sağlanmışsa; bu gerçekten de kaygı vericidir! Taraflar arası görüşmelerde Kıbrıs Türk Halkını temsil eden Sn. Akıncı; müzakerelerin gizliliğine vurgu yaparak, yeterince doyurucu bir açıklama yapmaktan her defasında kaçınmaktadır! Basına düşen kimi açıklamalar; ilerleme sağlanan konular içerisinde, 'özel statülü bölgeler' kavramına dikkat çekmekte; 'Karpaz'da veya Güzelyurt'ta özel statülü bölgeler oluşsun' denilmektedir… Müzakere sürecinin içinde böylesine bir konu var ise? Rum'a teslimiyetin bir başka şekli oluşmakta, çözüm adına yeni bir taviz daha mı verilmektedir? Çünkü 'özel statülü' bölgeler; çözümün temelini teşkil edecek olan 'iki kesimliliğe' aykırı olduğu gibi, BM parametrelerine de aykırıdır. Çünkü 2008 yılından beri devam eden görüşmelerin esasını teşkil eden iki kesimliliğin adaya yansıması olacak Kıbrıs Türk Kurucu Devletinde sayı, nüfus ve mülkiyet çoğunluğu Kıbrıs Türk Halkında olmalıdır. Görülen o dur ki! Kıbrıs adasında kapalı kapılar ardında devam eden müzakereleri yönlendiren emperyalist ülkeler ada üzerindeki menfaatlerini asla terk etmeyecekleri çok açıktır. Avrupa Parlamentosu Türkiye ile ilgili son raporunda: Türkiye'nin AB müzakere sürecini kullanarak; Rumlara limanlarını aç, adadan askerini çek, adada ki etkin ve fiili garantörlük hakkından vazgeç derken: Güney Rum Kesimi yönetiminin dünyada en çok silahlanan konumundan, adanın güneyinde mevcut Yunanistan Silahlı Kuvvetlerinin artan silah ve asker sayısından, adanın güneyinde Baf'ta bulunan Yunan Hava Kuvvetlerine ait savaş uçaklarından bahsetmemesi, adada ki İngiliz üslerini konu dahi etmemesi; Fransa'nın, İsrail'in Güney Rum kesimindeki limanların askeri kullanım antlaşmalarını, Rusların adadaki binlerce danışmanını, son yıllarda ada çevresinde hidrokarbon-petrol araması yapan ABD petrol devlerini görmezden gelmesi nedendir? Ada tarihi boyunca Kıbrıs Türk Halkına adeta kan kusturan, hala insanlık dışı türlü ekonomik ambargolarla adadaki kardeşlerimizi nasıl köşeye sıkıştırırımın peşinde olan Rum yönetiminin, kafalarında Enosis hayalleri ile ördükleri duvarlar o kadar kolay yıkılabilir mi acaba? Bence bu sorunun cevabını; Kıbrıs'ta bu soruyu ortaya koyan K.K.T.C'nin 4'ncü Cumhurbaşkanı Sn. Akıncı'nın vermesi gerekir..! Tabii müzakere masasında bulunanların kafalarında örülü duvarları da dikkate alarak! Atilla Çilingir www.atillacilingir.com www.biyografi.info/kisi/atillacilingir