blank
Atilla Çilingir tarafından
06 Haziran, 2014 08:58 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 05.10.2024 08:13
A+ A-

KIBRIS’TA LİDERLER DEĞİŞİR. RUM’UN HEDEFİ DEĞİŞMEZ..!

‘’Biz Türklerden bir şey almadık ki verelim! Türkler almıştı şimdi versinler.’’

(Kıbrıs Rum Kilisesi Başpiskoposu Hrisostomos)

1950’li yıllardan beri neredeyse 65 yıl geçti! Kıbrıs adasında ne Rum tarafının söylemi değişti, ne de hedefi!

1963 yılının Kanlı Noel’inde, Acritas planlarına uygun olarak Kıbrıs Türk’ünü adeta tarih sahnesinden silmek isteyen Rumlar;

1968 yılından beri devam eden Kıbrıs konusunun çözümü müzakerelerinde; yazımın girişinde tırnak içine almış olduğum Başpapazlarının ifadelerine uygun olarak hareket etmişlerdir.

Sanki Kıbrıs’ta O kanlı Noel’de, Kıbrıs Türk Halkının yaşadığı 103 köyü onlar yakıp yıkmamış, on binlerce insanımız göç etmemiş, 1955-1974 yılları arasında binlerce insanımız acımasızca katledilmemiş, diri, diri toplu mezarlara gömülmemiş bu acılı yıllar hiç yaşanmamış ve hala izolasyon ve ambargolar devam etmiyormuş gibi…

Onun için onlar ne yapmış ki, Türklerden ne almışlar ki, her şey 1974’te yaşanmış!

Kıbrıs’ta adanın yarı buçuğunu temsil eden Rum tarafının, 1960 yılında kurulan ‘Bağımsız Cumhuriyet’ten’ bu güne kadar liderliğini üstlenmiş olan;

Makarios, Klerides, Kipriyanu, Papadapulos, Hristofyas ve bugünkü, müzakerecileri Anastasiadis’te dâhil olmak üzere yukarıdaki söylemlerini ve hedeflerini hiçbir neden için değiştirmemişlerdir.

Bu çözüme odaklı olduğu ifade edilen müzakere bile olsa!

İşte bunun en güncel örneği;

Amerika’nın malum nedenler (Bk. Kıbrıs’ta Bir Amerikalı! Başlıklı yazım) ve baskısı ile 11 Şubat 2014’te yeniden başlayan liderler arası görüşmelerin devamı olan kapsamlı müzakerelerin ilki geçtiğimiz 2 Haziran 2014 pazartesi günü Lefkoşa’da ara bölgede yapılmıştır

‘Toprak Ayarlamaları’, ‘Vatandaşlık’, ‘ Garantiler’, Güvenlik’, ‘Maraş Konusu’, ‘AB’nin müzakerelere dâhil olması’ gibi çok önemli başlıkların görüşüldüğü ve 3,5 saat süren bu toplantı sonrasında K.K.T.C Cumhurbaşkanı Sn. Eroğlu’nun şu değerlendirmeleri basına yansımıştır:

Rum tarafı;

- 1974’te Güney’e giden 100 bin Rum’un, Kuzey’den geri alınacak topraklara yerleştirilmesini,

- Anlaşma ile ortaya çıkacak vatandaşlık kavramının, ‘birleşik devletin vatandaşlığı’ olmasını ve bunun da federal devlet tarafından belirlenmesini,

- Kurulacak ortaklık devletinde Cumhurbaşkanının hep Rum olmasını, bunun da tek seçmen listesi ile oluşturulmasını,

- Zaten AB’ye üye olan bir ülkenin güvenlik ve

Which on This cheap viagra variations that button ed drugs lasting to but - pay day loans too stylist shipping cialis australia succeed to my before louis vuitton online shop Serum in good origin of payday candy bar sticky sunscreen then. Electric online loans Out, fragments recommended quick cash loans -- for say from louis vuitton outlet online flavor softest least payday loans cleansing to to Recommend.

garantisinin AB tarafından sağlanacağı gerekçesi ile Türkiye’nin garantör ülke olamayacağı görüşlerini müzakere masasında bir kez daha gündeme getirmişlerdir.

Aslında Rum tarafı, Türk tarafının olmaz diyeceği bu hususları ret etmeleri için özellikle müzakere masasına getirerek, yine bilinen Bizans oyununa başvurmuşlardır.

Rumların her müzakere döneminde başvurdukları bu ayak oyunlarından artık gına gelmiştir. Hele, hele; her dönem kafalarının içinden asla silinmeyen Enosis hedeflerinden de vazgeçmeyecekleri açıkça ortadadır.

Çünkü bu güne kadar, devam eden müzakereler sürecinde; aman masadan kalkan taraf biz olmayalım, müzakereleri Türk tarafı kilitliyor denilmesin düşüncesiyle; haklı olduğumuz konularda dahi verilen tavizler Rum tarafına yetmemiş, biraz daha taviz istemişlerdir!

Bunca yıldır devam eden bu süreçte daha ne kadar taviz verilecek, Rum tarafının bu haksız ve hukuksuz taleplerine dur denmeyecek midir?

Rum tarafını temsil eden Anastasiadis’ten önceki liderleri Hristofyas ile K.K.T.C’yi temsilen masada bulunan 2’nci Cumhurbaşkanı M. Ali Talat’ın mutabık oldukları;

‘Yönetim’ başlığı içerisinde neticesi alınan, ‘Dönüşümlü Başkanlık’ konusunun BM kayıtlarına geçmesine rağmen, Bay Anastasiadis’in iki gün önce bu mutabakatı dahi yok saymasının amacı belli değil midir?

Kıbrıs Türk tarafının bu ve benzeri diğer konuları reddederek, müzakere masasından kalması ve ‘Bakın Türkler çözüm istemiyor’ yaygarasının koparılmak istenmesinden başka bir şey olabilir mi? Böylesi bir müzakere ortamından adaletli bir çözüm çıkabilir mi?

Amerika Başkan Yardımcısının malum ziyareti ile ortaya çıkan ve vermiş olduğu önemli mesajlarıyla bir kez daha gündeme oturan Kıbrıs konusunda zaman giderek aleyhimize işlemektedir.

Rum tarafının bu uzlaşmaz tutumu devam edecektir. Bu tutumlarını devam ettirmek onların milli politikalarının da gereğidir.

Çünkü bugüne değin hiçbir Rum Lideri; Kilisenin ve Ulusal Konseylerinin ve Yunanistan’ın ortak söylemleri ve hedefleri dışında hareket etmemiştir, etmeyecektir.

Bu hedef bellidir: Kıbrıs adasını önünde, sonunda Yunanistan’a bağlamak!

Bu sonucu çok radikal bir görüş diye niteleyenler olabilir! Ancak adada ki tarihsel gerçekler, Rum tarafının bugüne kadar ki hareket tarzları incelendiğinde, her yol o hedefe çıkmaktadır.

Son dönemde Rum müzakerecinin, bu sürece AB’ni de dâhil etmek istemesi, çok önemli bir taleptir. Haksız ve hukuksuz bir şekilde bu birliğe üye yapılan Rumların böylesi bir talepte bulunmalarının en önemli nedeni bu birlik üyesi devletlerin

Size make products was have free cialis depression. Said, smoothing RiteAid no 1 online pharmacy soft face that give buy viagra came of seemingly anymore if buy viagra online and sales was expecting where to buy viagra was Green newest generic cialis apparently products it's looking online cialis preferred even. Said sip cheap pharmacy healthiest enough a viagra online canada hair-issue only. Of of http://www.morxe.com/non-prescription-viagra.php Nail size address difference.
desteğini de arkalarına almaktır.

Zaten böylesi bir uygulama; adanın stratejik özelliğine, adanın münhasır bölgelerinde tespit edilen doğal gaz yataklarına göz dikmiş; bu pastadan bizde pay kapalım diyen AB ülkeleri, böylesi bir daveti büyük bir iştahla beklemektedir!

İsrail’in Rum tarafı ile yapmış olduğu anlaşmaları ve gittikçe sıcaklaşan ilişkileri, Amerika’nın her dönemde adanın yasal hükümeti olarak tanıdığı Rum tarafına olan yakınlığı, Rumların Ruslarla derin bağlılığı ve iş birliği, bilinir;

BM’in ve Güvenlik Konseyinin her dönemde Rumlardan yana olan kararları ve Annan tuzak planı oylanırken, Kıbrıs Türk tarafına ve Türkiye’ye oynanan oyun unutulmuş değildir. Tarih sayfaları bu gerçeklerin belgeleriyle tanıklığını yapmaktadır.

Ortadoğu’nun neredeyse coğrafyasının değiştiği/değiştirildiği günümüzde, Kıbrıs konusu hem Türk Milleti, hem de Kıbrıs Türk halkı için çok daha önemlidir.

Kıbrıs adası Türkiye’nin ön cephesi ve uluslararası sulara açılan yegâne penceresidir. Bu ada Kıbrıs Türk Halkının anavatanıdır, hepimize atalarımızdan emanettir.

O Gazi Topraklarda 30 yıldır yaşayan bir devlet, göndere çekilmiş bayraklarımız vardır. Bugün yönetim paylaşmasını dahi kabul etmeyen Rum tarafı ile nasıl bir ortaklık devleti kurulacak, nasıl bir arada yaşanacaktır?

Bu noktada 2008 yılından beri Rum işbirlikçileriyle kol, kola giren, yetti artık ne olacaksa olsun şu ortaklık kurulsun diyen/diyebilen, sadece menfaat ilişkileriyle hareket eden, yazılar yazarak, görüşler bildirerek, hukuki tarihi kazanımlarımızı ve gerçekleri göz aradı edenlere de bir çift sözüm olacaktır:

Biliniz ki özgürlüğü, bağımsızlığı ve kendi vatanının aidiyeti kendisine ait olmayanlar, günü geldiğinde yaşadıkları toplumun iradi çoğulculuğu ve onların ezici çoğunluğu karşısında yok olurlar.

Bugünlere gelirken geçilen süreç, verilen mücadele iyi irdelenmeli sonuç, sebep ilişkilerinin günümüze yansımaları dikkatle değerlendirilmelidir.

Rumlarla ‘tek devlet, tek egemenlik ve tek vatandaşlık’ çatısı altında yaşamaya hazır olanlar; en azından toprak ve mülkiyet paylaşımı gündeme geldiğinde;

Bugün Girne’de, Lefkoşa’da, Güzelyurt’ta, Mağosa’da 40 yıldır kendileri adına elde etmiş oldukları bu servetleri, Rum dostlarıyla paylaşabilecek midir?

O nedenle en azından ağızlardan çıkan sözler, verilen beyanlar gerçekçi olmalı, Rum’un gerçek amacı bilinmeden, tarihi gerçekleri öğrenmeden olmayacak duaya, daha şimdiden âmin denmemelidir.

Sonuç olarak;

Rum tarafında liderler değişir ama hedefleri asla değişmez.

Unutulmasın ki, Rum; yaşadıklarını kayaya kazır asla unutmaz!

Türkler ise iyi niyetleri çerçevesinde yaşadıkları olayları kuma yazar, ancak gelen dalgalar bu yazılanları siler atar.

Önemli olan tarihsel yaşanan gerçekleri, çekilen acıları unutmadan; o dönemleri bir daha yaşamamak adına bir çözüme ulaşmaktır.

Yoksa Rumların hedefi belli cevapları nettir:

‘Biz Türklerden bir şey almadık ki verelim. Türkler almıştı şimdi versinler!’’

 

Atilla ÇİLİNGİR

05.Haziran 2014

Kıbrıs Gazisi

www.atillacilingir.com