“CHP kapatılsın, vakfa dönüşsün” diyen 10 Aralık Hareketi’nin has elemanlarını olduğu gibi partiye taşıyan Kemal Kılıçdaroğlu, yargılandığı davada verdiği savunmada, "Milliyetçi ve vatansever diye bildiklerimiz işbirlikçi çıktı. Onlara inandım hata ettim, pişmanım” demiş.
İnsanın hata yaptığında pişman olması ve özür dilemesini bir erdem kabul ederek, yazımıza başlayalım.
Birincisi, görülen dava ile pişmanlık duyulan olayın uzaktan yakına ilgisi yok. Pişmanlığı, bir başka platformda da yapabilirdi.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun dava ile ilgili savunmasına diyecek bir şeyimiz yok. Çünkü çok güzeldi, topluma mesajda verdi.
Ancak;
Geriye dönük 14 yılın hatalarını da dinlemek isterdik, bir başka mecrada. Şimdiye değin bunları duyamadık.
İsterseniz, bir başlayalım, hatalar zincirini anımsatmaya.
Sayın genel başkan, ilk kurultayına çıktığında düğmeyi yanlış ilikledi ve 14 yıl boyunca yaptığı güzel ve hayırlı işlerin yanında, bir hatalar silsilesini ortaya koydu.
Örneğin, bir kaset kumpası sonrası genel başkanlığa aday gösterildiğinde, çıktı “ Ben Dersimli Kemal” dedi. Oranın Cumhuriyet’in Tunceli’si olduğunu unutarak.
Buradan sona atlayalım. Milliyetçi ve vatansever olduklarını bildiği ancak, işbirlikçi olarak tanımladığı kişilerle tam iki yıl toplantı yapıp, çay kahve içti. Öngörülü bir lider, kimlerin ne olduğunu sezebilen insandır. Tam iki yıl oturdular, kalktılar ve sonunda Türkiye’yi yeniden Tek Adam rejimine teslim ettiler. Bu hatanın özürü geçersiz bir özürdür.
Kısacası Bay Kemal, bugünlere gelmemizin sorumlularından birisidir.
“CHP kapatılsın, vakfa dönüştürülsün” diyen 10 Aralık Hareketi mensuplarını, partiye taşıyan ve etkili görevlere getiren Kemal Kılıçdaroğlu, ön seçimsiz, örgütü hiçe sayan biri tavırla, yakın bildiği çapsız isimleri TBMM’ne taşımakla da büyük bir günahın sahibidir.
Yıllarca parti için emek vermiş, dürüst, kurucu felsefeden ödün vermeyen partilileri, ekarte edip, yerlerine kim olukları bilinmeyenleri taşıdığı için çok büyük yanlışların sorumlusu olduğu gerçeğini de dile getirmeli Kılıçdaroğlu.
Partide hiç emeği olmayanları milletvekili, belediye başkanı yaparak bir başka kusurun sahibidir, eski genel başkan.
Hatta “ben CHP’li değilim, CHP’nin milletvekiliyim” diyen cemaatçilere ulufe dağıtır gibi, makamlar, mevkiler sunması da günahlar sayfasında capcanlı duruyor.
“Partinin oyu %25’leri aşamıyor” diyerek yeni arayışlara girerek, partiyi sağa yanaştırdığı için de kusurludur. Danışmanlarının tümünü sağcılardan seçmek de bu günahlardan birisidir.
2.5 milyon mühürsüz oyu bilip, karşı çıkmamakla ve eylem koymamakla da günahını artırmış bir genel başkandır Kılıçdaroğlu.
“Korku imparatorluğunu yıkacağız” diyerek, partilinin ve halkın genel merkez binasında, asansörlere binmesini önleme gibi de bir kötü uygulamanın sahibidir.
“Laiklik tehlikededir diyemem” gibi nezih bir laf ettiği, partide tek adam mantığıyla oligark bir yapı oluşturduğu, için de bir hatanın sahibidir Kılıçdaroğlu.
“Biz, 1930’ların CHP’si değiliz” diyerek geçmişi yadsıdığı için de kusurludur.
CHP gibi hiçbir dönem kadının geleneksel başörtüsüne laf etmeyen bir partinin genel başkanı olarak “Türban sorununu biz çözeceğiz” gibi laflar eden ve bunu tekrar gündeme getiren kişi olarak da tarih önünde sorumlu düşen isimdir eski genel başkan.
Şimdilerde ise piyonlarına, kurultay çağrıları yaptırarak, partinin yıpranmasına yol açanlara sessiz kalması da günah defterine yazılanları çoğaltıyor.
Kılıçdaroğlu, hiç mi iyi bir şey yapmadı derseniz, yaptığı güzel işler de vardır. Ama günahlar daha fazla gözüküyor şimdilik terazide.
Anlaşılan o ki, halen genel başkanlıkta gözü var.
Genel başkanlıkta gözü olan bir kişi, 14 yıl girdiği tüm seçimleri yitirdiğini ve gerici iktidara yol verdiğini de aklına getirmeli ara sıra.
Bir de düşünmeli. “Genç bir çocuk çıktı, ilk seçimde partiyi birinci parti” nasıl yaptı diye?