12 Eylül kara rejiminden sonra yeniden seçimli yönetime geçiş günleri biraz sancılı oldu. Merkez sağın ve solun ana partileri seçimlere sokulmadı. Yurtseverliklerinden şüphe edilemeyecek çok kişi veto edilerek, seçimlere girme olanakları elden alındı. Böyle bir süreç sonrasında ANAP çok güçlü bir şekilde iktidara geldi. Genel seçimlerin ardından 4-5 ay sonra yerel seçimler yapıldı. Bu seçimlerde, halkın beynine "iktidar yanlısı belediye seçelim ki, hizmet gelsin "fikri sokuldu. Yapılan yerel seçimleri de, iktidar partisi ezici çoğunlukla aldı. Aradan yıllar geçti. İktidara adı sanı bilinmeyen, bir yıllık parti %36 oyla geldi. %36 oyla TBMM'nin %65'ine sahip olan bu parti de bir yıl sonra yerel seçimlere gitti. Bu seçimlerde de "iktidar yanlısı" fikri işlendi. İşlenmenin ötesinde, başta bulunanlar, halka bunu enjekte etti. Halkımız sandı ki, iktidar yanlısı bir belediye seçersem, her sıkıntım gider, her sorunum çözülür. Belli ölçüde, Ankara'dan hizmet akmasında, kendi partilerinin projelerine öncelik verme konusunda bunlar yapılır gibi oldu. Ancak, sorunlar çözülmedi, çözülemedi. Türkiye'nin en büyük sorunları arasında gösterilen bölücü terör ve işsizlik konusunda bir arpa boyu yol alınamadı. Hatta ve hatta 2002'de sıfır noktasında olan bölücü ve gerici terör azarak, her gün birkaç şehit alır, eylemleri şehre taşır bir konuma geldi. İşsizlik konusunda ise, hizmet sektöründe istihdam sağlanır hale gelinebildi. Bu da, insanların bulundukları yerlerden göçünü gündeme getirdi. Gençler, topraklarından koparak metropollere güvenlik görevlisi, temizlikçi olarak çok düşük ücretlerle gitmek zorunda kaldılar. Sılada nüfus süratle düşerken, gurbette nüfus arttı. Aileler parçalandı. Ana babadan ayrı kalındı. Çocuk hasretiyle yaşanır hale gelindi. Bugün Karadeniz illeri göç veriyor. Eskiden göç alan Zonguldak ve Karabük şimdi en fazla göç veren iller arasında başı çekiyor. Tarım ve hayvancılık bitme noktasında. Orman köylüsünün garibanı ölüm tehlikesi altında düşük ücretle çalışıyor. Kaçak ya da özel madenlerde gençler köle ücretiyle iş bulurlarsa bayram ediyorlar. Tarım ve hayvancılığın bitirilmesi, üreten ve değer yaratan tesislerin özelleştirilerek birilerine peşkeş çekilmesi beraberinde işsizliği de getiriyor. İş Bulma Kurumu'ndan umudunu kestiği için kaydolmayanları, öğrencileri ve bayanları da hesap ederseniz, bugün 16 milyon işsizimiz var. Bunu gören iktidar kadınları eve hapse etme, sadece çocuk bakma yükümlülüğünü dayatıyor. Kısacası, sorun büyük. Bazı sorunları çözmeye iktidar yanlısı olmak da yeterli değil. Yerel seçimlerde, doğuda kızım var onun tayinini yapacaklar, benim mevkiimi yükseltecekler, makam sahibi yapacaklar düşüncesiyle yerel seçimlerde iktidar partili adaylara oy verenler, halen kendilerine gelemediler. Hele hele beni işe alacaklar düşüncesiyle, militanca iktidar partisinin adayının peşinde koyup, hala işsiz olan gençler ve aileler durumun vahametini kavrayamadılar. Demek ki, bazı sorunların çözümü için, iktidar partili olmak da yetmiyor. Beni seçin , ben iktidarım, size iş veririm diye gençleri kandıranlar biraz özeleştiri yapmalılar ve topluma yalan söylediklerini itiraf etmelidirler. Gençler ve aileleri de kandırıldıklarının ayırdına varmalı, gerekirse bu yalanları ilgililerin suratına haykırmalıdırlar. Bu tepki verilmezse, gençler daha çok kandırılırlar. Bu yol olur gider. Ben bir seçimde 700 kişiden nüfus kâğıdı topladım. Kazandım. Kimseyi de işe almadım. Demek ki, bu işin yolu buymuş diyerek bunu alışkanlık haline getirir. Halk ; bu devirde hala zübüklerin peşinden giderse, gelişmesi, kalkınması ve huzur içinde yaşaması hayal olur. 21 yıldır sürekli iktidarda olan parti ve ortakları şimdiye değin bu işleri çözememişlerdir, denizin bittiği bir dönemde de çözmeleri olanaklı değildir.