blank
Fikret Gökçe tarafından
15 Ağustos, 2022 12:32 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 05.10.2024 08:12
A+ A-

BUGÜN “KORONA”yı ELE GEÇİRMİŞTİK.

Neredeyse üç yıldır insanlığın başına musallat olan, milyonlarca insanı öldüren korona virüsü değil bugün anlatmak istediğim… Kıbrıs’ta, 14 Ağustos 1974 günü şafakla başlayan İkinci Harekat’ta öğleden sonra ele geçirdiğimiz Lefkoşa Sanayi Bölgesindeki Korona Çikolata Fabrikasından söz ederek başlayacağım bugünün yazısına… Askeri hareketliliğin ve terörün aralıksız devam ettiği, dostumuz, müttefikimiz, stratejik ortağımız (!) ABD’nin şeytani planlarıyla bütün çevremizde savaş tamtamlarının temposunun arttığı bugünlerde esprili bir başlangıcın gergin sinirlere iyi geleceğini düşünerek yaptım bu girişi.,   Cenevre’den gelen “Ayşe tatile çıksın” parolasıyla 13 Ağustos akşam üstü Alay Komutanımız Kur. Alb. Rahmetli Nezih SİRAL’ın emriyle Hamitköy Mandıras sırtlarında harekat hazırlıklarımızı tamamlamıştık. Gece yarısını biraz geçtikten sonra toplanma bölgesine intikal ettik. 230. Piyade Alayı olarak  bağlı olduğumuz 28. Tümen’in görevi, Lefkoşa’nın doğusundan başlayarak Magosa’ya kadar olan bölgeyi temizlemek ve Magosa kale içinde haftalardır kuşatma altındaki cephanesi ve gıdası tükenmiş onbin dolayındaki soydaşımızı kurtarmaktı. Ben 4. Bölük’te piyade takım komutanıydım. Diğer takımlara asteğmenler Mesrup BULDUK ve Faruk ENGİN komuta ediyorlardı. 14 Ağustos 1974 günü sabaha karşı taarruz çıkış hattına yerleştik. Bizim bölük taarruz çıkış hattının sağında ve en uçta bulunuyordu. Önceden planlandığı gibi uçaklarımız sortiler yaparak belirlenen hedefleri 05.30’dan itibaren tam yarım saat bombaladılar. Gün ağarırken bombalanan hedeflerden çıkan dumanlar bütün gökyüzünü kaplamıştı. 06.00’da taarruzumuz başladı. Sağ tarafta ve en uçta olduğumuzdan hem cephemizden hem de sağ yanımızdan ateş yiyorduk. Arazi düz olduğundan açık hedef olduğumuz için bir an önce düşmanla aramızdaki Kanlı Dere’ye ulaşmak istiyorduk. Çünkü dere yatağı kısmen de olsa bizi düz ateşten koruyabilecekti. Bunu bilen düşman havanlarını kullanmaya başladı. 5’li mermiler atarak baraj atışı yapıyordu. Havan mermileri daha havadayken dönüşleri nedeniyle çıkardıkları sesten anlıyor ve tam siper diye bağırarak takımımı korumaya çalışıyor, her patlama sonrası çavuşlarımdan vukuat tekmili alıyordum. Yine bir grup havan mermisi patladıktan sonra 1. Manga komutanı Bitlisli Seydi Çavuşun “  komutanım asteğmenim yaralandı” diye haykırışını duydum. Atğm. Mehmet ÖZEL savaş nedeniyle altı aylık yedek subaylık eğitimi dört ayda sonlandırılmış ve ikinci harekat başlamadan Kıbrıs’a, kıtaya gönderilmişti. Benim takıma verildi. Adanalı, avukat, babayiğit bir delikanlıydı. Benim sol tarafımda ve benden onbeş metre kadar uzaktaydı. Sürünerek yanına gittim. Bağdaş kurmuş, çelik başlığı önüne düşmüş bana bakıyordu. Aramıza düşen mermilerden fırlayan şarapneller beş yerinden yaralamıştı O’nu… Sağ yanağından kan fışkırıyordu. Son sözleri “ abi beni al “ oldu.   Sazlık ve yemyeşil akan, yarı belimize kadar girdiğimiz Kanlı Dere’de havan atışları daha da yoğunlaştı. Hızla dereyi geçtikten sonra intikam hisleri yoğunlaşan askerime süngü taktırdım. Diğer takımlarla birlikte, Allah, Allah nidalarıyla yardığımız düşman mevzilerinden ve kayıp vermeden geçtiğimiz mayın tarlasından sonra Lefkoşa Sanayi Bölgesini ele geçirdik. Burada yirmi civarında küçük ama modern fabrikalar bulunuyordu. Manhattan gömlek, Pinokyo ayakkabı, peluş fabrikası gibi tesislerin yanı sıra Korona Çikolata Fabrikası da buradaydı. Bunlardan biraz uzakta Craven sigara fabrikası Rum bölgesinde kalmıştı. Daha sonra orayı da almıştık ama o zamana kadar geçen sürede sigarasızlıktan çektiğim sıkıntıyı tiryakilerin daha iyi anlayacağını düşünüyorum.   İkinci Harekat başarıyla tamamlandıktan sonra aldığım emirle tekrar sanayi bölgesinin savunmasıyla görevlendirildim. Hemen karşımda da Rum Milli Muhafız Ordusu birlikleri mevzilenmişti. Gece olunca sık sık birbirimize sataşıyor, bazen karşılıklı küfürlerle bazen ateş ederek ilginç diyaloglar yaşıyorduk.   Artık “Korona”da bizimdi ya., Depoları çeşit çeşit çikolata, gofret ve şekerleme doluydu. Ambarlarında çuvallarla fındık ve badem vardı. Askerlerim savaşırken yitirdikleri enerjilerini burada takviye ettiler, şarj oldular.   Bugün, Kıbrıs Barış Harekatımızın ikinci aşaması olan 14 Ağustos’un 48. yılı., Cumhuriyet tarihimize yazılan bu şanlı zaferimizin yıl dönümü nedeniyle tüm şehitlerimizi ve aramızdan ayrılan gazilerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anarken hayatta olan gazilerimize sağlık ve mutluluk içinde uzun ömürler diliyorum.   Fikret GÖKÇE Kıbrıs Gazisi-Mak. Müh.