KARDEMİR’de dedikodular, kavgalar, birbirlerinin altına kuyu kazma çabaları, fitne-fesat…
Ne ararsan var misali, BİTPAZARIndan farkı kalmadı koskoca tesisin,
Şan, şöhret, menfaat, siyaset… adına ne koyarsak koyalım, hem devasa tesise hem de bu kasabaya çok büyük zararlar verdiği kesin…
Koltuk savaşlarına dönen Aile kavgalarının ardından yaşanan mini kayyum ve sonrası…
Daha dün, göreve gelirken yere göğe sığdıramadıkları isimleri bugün teneke çalarak gönderilmeye çalışılması neyin göstergesi olabilir..?
Bugün Yönetim Kurulu Başkanı bir bürokrat değil de bir siyasetçi olsaydı ne olurdu?
Şu an KARDEMİR’in yönetim katında büyük bir sessizlik var ki, bu sessizlik, bazen üretim sahasındaki gürültü ve patırtıdan çok daha fazla şey anlatır.
Son dönemde KARDEMİR cephesinden yansıyan sessizlik, bazı çevrelerde dikkatle izleniyor.
Şirketin işleyişi dışarıdan bakıldığında olağan görünse de, kulislerde konuşulanlar ve kamuoyunda dile getirilen bazı değerlendirmeler, yönetim süreçlerinde daha derin bir yalnızlaşma sürecini işaret ediyor.
Bilindiği üzere, geçtiğimiz dönem görev yapan yönetim kurulu, karar alma süreçlerinde belirgin bir uyum ve siyasal zemin desteğiyle hareket ediyordu.
Görev değişiminin ardından oluşan yeni yönetim kurulunun, kamuoyundaki algılara göre aynı ölçüde olmadığı kesin. Yönetim içindeki sürtüşmeler ve fikir ayrılıkları durumu restleşmeye kadar götürdüğü de konuşuluyor.
Yeni yönetim kurulu başkanının göreve gelişiyle birlikte karar süreçlerinde daha sınırlı bir çoğunluk hissi oluştuğu, dolayısıyla zaman zaman kurumsal anlamda bir yalnızlık atmosferinin oluştuğu öne sürülüyor.
Geçmiş dönemlerde şirkette görev almış bazı sermaye çevrelerinin yeniden aktifleşme yönünde bir niyet taşıdığı yönündeki iddialar gündeme geliyor.
Bu iddia sahiplerinin, daha önceki yönetimlerle temas içinde olduklarına ve bu temasların Karabük siyasetinde etkili bazı figürlerle kesiştiğine dair değerlendirmeler de mevcut.
Elbette tüm bu hususlar, kesinlik içeren bilgilerden ziyade, kamuoyunda dolaşan yorumlar ve dikkatle izlenen gelişmelere dair ortaya çıkan notlardan ibaret.
Yine de bu tartışmalar, şirketin mevcut yönetiminin, siyaset ve sermaye çevriminde oluşan farklı beklentiler arasında kısıtlı bir manevra alanında kaldığı yorumlarını beraberinde getiriyor.
Beklentiler ile üretim gerçekleri arasındaki mesafe, karar alma süreçlerini zaman zaman zora sokabiliyor.
KARDEMİR gibi Karabük’le özdeşleşmiş bir sanayi kuruluşunda yönetimdeki her değişim, sadece bir kurumsal tercih değil; aynı zamanda şehirle kurulan bağın da yeniden tanımlanması anlamına geliyor.
Tesisin bacasından çıkan duman yalnızca demirin değil, şehrin ekonomisinin, psikolojisinin, hatta kültürel kimliğinin de bir parçası sayılıyor.
İşte bu nedenle, yönetim katındaki sessizlik ve zaman zaman gözlemlenen yalnızlık hali, şehirde pek çok kişi tarafından dikkatle izleniyor.
Bu sessizlik bir arayışın, bir yeniden yapılanmanın işareti olabilir mi?
Yoksa daha kontrollü, daha merkezi bir yapının hazırlık aşaması mı?
Bu sorulara kesin cevaplar vermek bugünden mümkün değil.
Ancak kamuoyunun bu konudaki merakı her geçen gün daha da görünür hale geliyor.
Karabük halkı, KARDEMİR’i sadece bir üretim tesisinden ibaret görmez. Bu şehirde her ailenin öyküsünde, her esnafın hesabında, her gencin hayalinde bu fabrikanın izi vardır.
O nedenle yalnızca kararlar değil, bu kararların alındığı koşullar ve yönelimler de halkın dikkatinden kaçmaz.
Bugünlerde yönetim koridorlarında yankılanan sessizlik, yarının daha büyük kararlarının öncüsü mü, yoksa daha köklü bir dönüşümün habercisi mi?
Belki de bu yalnızlık, kurumsal bir yeniden yapılanmanın sessiz ama derin adımlarıdır.
Gazeteciler, gözlemler, sorular sorar. Cevaplar bazen tutanaklarda, bazen toplantı odalarında değil, halkın sokağa yansıyan hissiyatında gizlidir.
Ve Karabük bugün şunu fısıldıyor: “KARDEMİR’in kalbindeki yalnızlık, bu şehrin kaderine değmeden çözülmeli.”