Milenyum'lu yılların başlamasıyla birlikte; yerküreyi saran savaş görüntüleri; hafızalarımızda yer etmiş, unutulmaz insanlık dramını anlatır… Bu insanlık dramının odak noktasında Ortadoğu'nun yeniden yapılandırılmasının baş mimarı ''Amerikan İmparatorluğunun'' bölgedeki stratejik hedeflerini ele geçirme gayretleri vardır. 2001 yılında ABD'de ikiz kulelerin terör odaklarınca vurulması sonrasında Afganistan'da başlayan; Irak ve Libya'nın yerle bir edildiği, milyonlarca Müslüman'ın hayatını kaybettiği, milyonlarcasının yerlerinden yurtlarından olduğu, hala yüz binlercesinin el kapılarında umut aradığı bir süreç yaşanmaktadır Bugün ülkemizin çevresinde yaşanan Suriye iç savaşında da, başrolde görev alan Amerika'nın esas amacı bölgedeki hâkimiyetini pekiştirmek, son dönemde büyük sorunlar yaşadığımız Rusya'nın da ABD'nin bu hamlelerine karşılık, hem bölgede söz sahibi olmak, hem de Akdeniz'e inebilmek gayretleri vardır. Böylesine kritik bir manzaranın oluşmasının başaktörü olan Amerika'nın BOP ( Büyük Ortadoğu Projesi) çerçevesinde bölgede yapmış olduğu operasyonların tamamı; kendisine biat etmiş yöneticilerle iş başına gelen hükümetlerin yöneteceği devletlerin kurulması /kurulabilmesi yönünde olmuştur… Aslında 2000'li yılların başından günümüze; Balkanlardan Avrasya'ya, Ortadoğu'dan Akdeniz'e ve Kuzey Afrika'ya kadar olup bitenleri anlayabilmek için BOP'nin 5 temel hedeflerine bakmak gerekir…(Bk. 10'ların İzleriyle Türkiye- Derin Yayınları) Ortadoğu'da ABD'nin BOP amaçlarına ulaşabilmesi, bölgede oluşacak/oluşturacağı yeni uydu devletler vasıtasıyla gerçekleşebilecektir! 2010 yılında Tunus'ta ''Arap Baharı'' adıyla başlayan/başlatılan toplumsal hareketler; bölge halklarına demokratik, özgür bir yaşam biçimi getireceği yerde; Bu ülke yönetimlerini ele geçirmeye yönelik emperyalist senaryoların uygulandığı, hiçbir şekilde iki kelimeyle de olsa, yan yana getirilemeyecek ''İslami Terör'ün'' yok edilmesi, v.d nedenli operasyonlarla paramparça olmuş ülkeleri, bu ülkelerin darmadağın olmuş insanlarını geride bırakmıştır… Bugün Ortadoğu coğrafyasında, Amerika ve müttefiklerinin yıllardır bombaladığı, yerle bir ettiği ülkelerden geriye kalan; büyük bir insanlık dramı ile insanlıktan nasibini almamış kelle avcıları, bilinen terör örgütleridir! Şimdide bu örgütlerin ortadan kaldırılabilmesi amacıyla, savaş katsayısı giderek yükselen bir süreç yaşanmaktadır! Milenyumlu yıllarda sıcak savaşın yaşandığı bölgemizde, bu savaşın dışında kalmayı başarabilen iki ülke kalmıştır. Birisi ülkemiz Türkiye, diğeri ise İran'dır. İran'da Şah Rıza Pehlevi döneminden sonra rejimi ele geçiren mollalar ile Amerika'nın hiçbir dönemde arası iyi olmamıştır! Son birkaç yıldan beridir de, 'atom bombası' imali yönünde iddiaları ile Amerika ve batılı ülkelerin İran'a uygulamış oldukları ambargo; geçen haftalarda İran'ın atom bombası imali yönünde bir faaliyeti olmadığına dair uluslararası bir rapor açıklanmış olsa da, İran'ın batılı ülkelerle süregelen problemi hala devam etmektedir! Tüm bu yaşanların yanı sıra; Ülkemizin güneydoğusunda önce 'Özerk bir Kürt Bölge Yönetiminin' kurulması için atılacak adıma zemin hazırlayan, sonraki süreçte; 'Bölgesel Kürt Yönetimi' ve Suriye'nin kuzeyindeki 'Rojova Kürt Bölgesinde' oluşan/oluşabilecek sözde 'Cizre Kantonu' ile birleşerek; tüm Kürtleri aynı çatı altında toplayan / toplayabileceği varsayılan yeni bir 'Kürt Devletinin' kurulması yönünde ABD'nin, BOP projesi kapsamında verdiği/vereceği destek göz ardı edilmemelidir! Yaşanan bu gerçeklerin yanı sıra; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bölgedeki gücü, laik, demokratik ve sosyal yapısı, milletimizin sarsılmayan/sarsılamayan birlik ve beraberliği, gelenek ve görenekleri, vatan topraklarına, ay yıldızlı bayrağımıza olan bağlılığı; bölge zenginlikleri üzerinde hak iddia eden ABD'nin, diğer batılı ülkelerin, Rusya'nın önündeki en büyük engel olmaya devam etmektedir. 17 Kasım 2015 seçimleri sonrasında, ülkemizin güney doğusunda giderek tırmanan P.K.K terörünün bugün geldiği/getirildiği noktayı da göz ardı etmeden; Suriye'de yaşanan /yaşadığımız olaylara, çevremize, ardımıza baktığımızda: ''Çevremizde ateş çemberi, ardımızda ise; derin bir yalnızlık'' görülecektir!'' 'Stratejik Ortağımız' diye bakılan Amerika'nın kendi stratejik menfaatleri uğruna bölgeyi yeniden yapılandırma gayretlerinin, insanlık dramı devam eden bu kritik sürecin; ülkemizi nasıl etkileyeceğini, milli menfaatlerimiz ile hangi ölçüde uyuşabildiğini önümüzdeki süreçte yaşayıp, göreceğiz. Bize bizden başkasının yardım etmediği/etmeyeceği gerçeğini de unutmadan! Milenyumlu yılların bölgemizde, ülkemizde yaşanan olaylarına bakıldığında; devletimizin kurucusu, Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün buyurdukları gibi: ''Yurtta Barış, Dünyada Barış'' söyleminin; böylesine kritik bir süreçte göz ardı edilmemesi gereken en önemli gerçek olduğunu, bir kez daha hatırlamak gerekir diye düşünüyorum… Atilla Çilingir www.atillacilingir.com