Birileri piyasaları belirleyecek, fırsatçılık yapacak, zahmetsizce büyük paralar götürecek. İşin eziyetini çeken çiftçi mağdur edilecek, vatandaş sömürülecek, birileri de buna göz yumup, seyirci olacak. Üreticinin ürünü tarlada kalacak, marketlerde fiyatlar el yakacak! Üretici bin bir zorlukla ürettiği ürünü tarlasında 1 TL ye satamayacak, aynı ürün manavda, markette en az 10 katı fiyatla satılacak!. Artan maliyetler nedeniyle gelirleri giderlerini karşılamayan çiftçiler ellerinde kalan ürünü öfke ile yollara dökecek! Millet, mevsiminde, ürünün en bol olduğu bir dönemde bile fiyatların yanına yaklaşamayacak! Yazıklar olsun! Artan maliyetler nedeniyle çiftçi zaten zor durumda. Yüksek, elektrik, su, mazot ve işçilik fiyatları ile boğuşurken, birde ürünü elinde kalırsa neden yapsın bu işi? Tarlada 4 TL ye satamadığı patates marketlerde 15 TL Tarlada 2 TL ye zor sattığı soğan marketlerde 17 TL Tarlada 5 TL olan domates marketlerde 40 TL 10 TL olan patlıcan 30 TL 16 TL olan sivribiber 40 TL Tarlada 1 TL olan karpuz markette, pazarda 10 TL. Bu büyük fiyat farkının aradaki asalaklardan kaynaklandığı kesin. Çiftçimize sahip çıkamazsak sebzeyi, meyveye parayla da ulaşamayacağımız günler yakındır. "Asalaklar" teşhisi bana ait değil. Bu teşhisi rahmetli Ecevit 50 yıl önce başbakanlığı döneminde koymuş. O dönemde asalakları aradan çıkarmak için ürünü kooperatifler aracılığı ile tüketiciye ulaştırmayı denemişler. Kooperatifler zarar edince, bu yöntemde bir işe yaramamış. BELEDİYELER BU SORUNU RAHATLIKLA ÇÖZEBİLİR. Daha önce de yazdım. Bana göre bu sorunu girişimci belediyecilik anlayışı ile çözmek çok kolay. * Belediyeler talebi göz önüne alarak, kendi bölgelerindeki üreticilere ve Antalya Mersin gibi tarım merkezlerindeki üreticilere alım garantisi vermeli. Bu şekilde üretici mağdur olmayacak ve ürününü öldüm fiyata almak isteyen fırsatçılardan da kurtulacaktır. Üretici ürününü zarar etmeden satabilmenin rahatlığına kavuşacaktır. * Belediyeler kendilerine ait satış merkezleri kurarak ürünleri halka buralardan, doğrudan ulaştırabilirler. Bunun örnekleri az da olsa var. * Nakliye; belediye imkanlarıyla, yerinde alım yapılarak sağlanabilir.Burada bir parantez açalım. Hep nakliye giderlerine sığınıyorlar ya. Basit bir hesap yapalım. Bakalım öyle mi? Ankara Antalya arası yaklaşık 500 km. 30 metreküplük 6 tekerlekli bir kamyon Antalya'dan Ankara'ya ortalama 100 litre motorin yakıyor. Parasal değeri 4500 TL. 20 ton karpuz yüklediğini varsayalım. Kilogramını 2 ₺ den üreticiden alsa, (aracıların 1 TL yi bile nazlanarak verdiğini basından biliyoruz); kg başına en fazla 25 kuruş da nakliye biner. Abarttıkları kadar var mıymış?. 10 kg lık iri bir karpuzda 2.5 TL nakliye farkı oluşur, hepsi bu. Belediyelerin kârını da düşünüp, birazda abartalım. Kg mının 4 yada 5 ₺ den halka satıldığını varsayalım. Marketlerde, manavlarda karpuzun kilogramı ne kadar dı? 10 TL. Kaba bir hesapla bile yarı yarıya düşüyor! Bu hesabı tüm ürünler için yapabilirsiniz. Bir taşla 3 kuş budur işte! * Belediye gelirleri önemli oranda artacak, * Vatandaş ürüne çok daha ucuza erişecek, Üretici korunacak, daha çok kazanacak. Tabii aradan aracıları defedebilirsek. * Bu şekilde, artan belediye gelirleri de halka hizmet olarak geri dönecektir. * Sonuçta; hem üretici hem vatandaş hemde Belediyeler kazanacaktır. * Ülke genelinde çok kısa bir sürede bu projeyi hayata geçirmek mümkün. Tabii istersek! * Aracıların ve fırsatçıların tekeline ancak bu şekilde son verilir. Belediye hizmetleri; sadece kaldırım, yol ve park yapmaktan ibaret değildir! Soru şu; bu cesareti gösterebilecek kaç belediye başkanı var? Aracı ve fırsatçıları, onların arkalarındaki gücü karşılarına alma cesareti gösterebilirler mi? Vatandaşı ve üreticiyi koruyup, kollayacak aynı zamanda da belediye gelirlerini artıracak vatan, millet sevdalısı başkanlarımızı göreve davet ediyorum.