Hesap sorulacaksa ayrım yapmadan hepsine sorulsun.
Konser harcamalarına gelene kadar, yakın geçmişte dahil, neler var neler…
Baştan ifade edeyim. Millet yoksulluk içinde iken, 10 milyondan fazla işsizi olan bir ülkede, istihdam yaratacak projeler üretmek yerine konserler düzenleyerek milletin parasının hoyratça harcanmasına karşıyım. Tıpkı, altın varaklı makam odalarına, lüks makam araçlarına karşı olduğum gibi.
İsrafın, gösterişin ve şatafatın haram olduğu bir dine mensup olduğumuzu unutmamalı, buna göre hareket etmeliyiz. Farklı dinlere mensup zengin ülkelere bakın. Var mı bizdeki gibi bir israf ve savurganlık?
İktidarın yönetimindeki belediyelerde israf yok mu? Bugüne kadar bu belediyelere kaç müfettiş gönderildi? Mesela, dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş Ankapark israf değil miydi? Hesabı soruldu mu? Melih Gökçek'in 801 milyon dolar ( bugünün parasıyla 27 milyar 586 milyon lira) harcadığı Ankapark devasa bir çöplük halinde, israfın ibretlik görüntüsü olarak şehrin ortasında duruyor.
İstanbul istikametinden Ankara'ya girişte, sağda, Yenimahalle bölgesinde 1 milyon 300 bin metrekare lik bir arazi üzerinde. Ankara Belediyesi, bu alanın kaldırılıp, temizlenmesi maliyetlerini göze alamadığı için öylece duruyor.
Büyük kaynak gerektiren yatırımların öncesi ve sonrası iyi analiz edilmeli. Halkın Ankapark'a ilgi göstermeyeceğini belli ki kestirememişler.
Rahmetli Sabiha Gökçen'in anılarında yer alan "1 kuruşun ibretlik öyküsünü"nü bir çoğunuz bilirsiniz. Bilmeyenler için, özetle öykü şu; Rahmetli İsmet İnönü Türk Hava Kurumunun bir toplantısına katılır. Hesapları incelerken, 40 paralık (1 kuruş) açık farkeder. THK başkanını sıkıştırır. Bir kuruşun nereye gittiğini bulmalarını ister. Konuyu Atatürk'e de anlatır.
Her gün arayıp sorar. Başkan ve tüm personel günlerce seferber olur. Neticede 1 kuruşun yanlışlıkla başka bir hesaba aktarıldığı anlaşılır.
Bu ibretlik öykü günümüz Türkiye'sinde umursanmaz, yadırganabilir. Hatta birçoğumuz bunun tuhaf ve saçma olduğunu da düşünebiliriz.
İşte zaten bu aldırmazlıklar ve tepkisizlikler yüzünden bugün bu durumda değil miyiz ?
- Devlet malı deniz yemeyen domuz!
- Bal tutan parmağını yalar!… Ne güzel ata sözlerimiz var değil mi? Haa birde Özal'ın o meşhur lafı vardı. "Benim memurum işini bilir!
Atatürk ile İsmet Paşa 40 paraların peşine düştükleri için onların yönettiği devlette halkın parası çarçur edilmedi.
Ülke nereden nereye gelmiş?
Önce, İsraf kelimesinin tanımını yapalım, sonra gelin birlikte bakalım.
İsraf; üretim sonucu elde edilen mal ve hizmetlerin, dinin uygun görmediği şekilde harcanması olarak tanımlanıyor. Ekonomiyi ve ekonomik üretimi, geliri ve giderleri israf etmemek hem dinimizin emri hemde ülkeyi yönetenlerin başlıca sorumluluğu. Hele devletin kaynaklarını israf etmek, ne haddimize, kimin haddine !
Devletin mallarında özellikle tüyü bitmemiş yetimin hakkı olmasına rağmen, kaynakların dikkatli ve tasarruflu kullanılmadığını görüyoruz. Yöneticiler ve siyasi iktidarlar tüm olanaklarını israfı önlemek için de kullanmalılar. Ülkemizin bu bunalımlı döneminde ülkeyi yönetenlere, alt kademe yöneticilerine, ekonomi otoritelerine ve siyasilere, özellikle il ve ilçelerdeki mülki idare amirlerine büyük iş düşüyor. Gelişmiş ülkelerin standartlarını yakalamak istiyorsak, mutlaka tasarrufa çok önem vermemiz gerekiyor.
Ülkemizde lüks, ithal makam aracı saltanatına ve keyfiyetine kim dur diyecek?
Rakamlara bakar mısınız?
Almanya'da 9 bin, Japonya'da 10 bin, Fransa'da 8 bin makam aracı var. Bizdeki makam aracı sayısı net olarak öğrenilemese de, 125 bin olduğu tahmin ediliyor. Bu konuda da dünya liderliği bizde.
83 milyon nüfusa sahip Almanya'nın ekonomik büyüklüğü 3,8 trilyon $ iken Türkiye'nin GSYH'si Almanya'nın 5'te biri oranında. Buna rağmen zavallı Almanya'da 9 bin makam aracı var. Üstelik en iyi araçları kendileri üretiyor.
Eee, "İtibardan tasarruf olmaz" diye tarihe geçen güzel(!) bir sözümüz var. Biz zengin(!) ülkeyiz. Normaldir bizi kıskanmaları!
Bugün içinde bulunduğumuz ekonomik sıkıntıların ana nedenlerinin başında israf geliyor. Bunun önüne geçmeden düzelme beklemek hayal olur.
İlyas Erbay