‘’10 Ekim 2015 Cumartesi günü, yüreğimize korkunç bir bomba düştü! Adı terör. 95 Canımızı daha aldı. Alçakça, korkakça, haince… Bu acı günü ne Ankara Garı unutacak, ne de Türkiye…’’ O sabah; milletimizin kalbine ‘’Terör’ün’’ o kalleş, o korkak, o hain hançerini bir kez daha sapladılar. Ama bu defa Cumhuriyet Türkiye’sinde bugüne kadar yaşananların en korkuncu, en acımasız olanıyla… O sabah; ülkemizin başkentine saldırdı ‘teröristler’. Aklını, beynini, vicdanını teröre teslim etmiş olan bu alçaklar, onların iç ve dış uzantıları; akıllarınca mesaj vermek istediler! Hedefimiz Türkiye dediler! O sabah; bir kez daha barışı katlettiler. Lanet olsun insanlık suçu terörizme. Lanet olsun, bu hasta ruhlu teröristlere; onlara kucak açanlara, yurt içi ve yurt dışındaki uzantılarına… O sabah; insanca yaşamak adına ‘barış’a koşanları’ , ‘barış’ diye haykıranları, insanlığı katlettiler. Yazık, yazık oluyor ülkemize. Hiç de hak etmiyoruz son dönemde alçakça yapılan bu katliamları. Ülke gündemine bir bomba gibi düştü bu haber: ‘Barış için yastayız’ , ’Kalbimize Bomba’ , ‘Lanet Olsun’ , ‘Türkiye’ye Tuzak’, ‘ Ankara’da Cumartesi Dehşeti’ v.b manşetlerle verdi gazeteler, yaşanan bu büyük acıyı. Televizyon kanallarımız an be an, bu habere kilitlendiler. Açık oturumlarla terörü bir kez daha lanetledirler, analiz ettiler. Cumhurbaşkanı, hükümet adına başta başbakan olmak üzere ilgili bakanlar, siyasi partilerimizin liderleri, dış basın, dünyanın önde gelen ülkelerinin liderleri de bu menfur saldırıyı şiddetli bir biçimde kınadılar. 3 günlük yas ilan edildi ülkemizde. Tabii ki, toplumsal refleksimiz anında devreye girdi. Teröre karşı zaten var olan tepki, büyük bir çığa, öfkeye dönüştü milletimizde. Evet, bu büyük acıyı yüreğimizin her zerresinde hissedeceğiz ama terörü tetikleyenlerin istediği kargaşaya, ‘terörizmin tuzağına’ düşmeyeceğiz, o mel’unların hedeflerine taviz vermeyeceğiz. Çünkü 1984 yılından beri terör belasıyla mücadele eden ülkemizi bir şekilde bölmek, milletimizi parçalamak isteyenler; cumhuriyet tarihimizin en acımasız, en alçak yöntemleriyle karşımızdalar. Yüzleri, vicdanları, beyinleri olmayan, terör belasına bulaşmış bu alçakların; kanlı iplerini ellerinde tutarak, onları yönlendiren iç ve dış destekçilerinin bir tek hedefi var! Hala bulunduğu coğrafyanın en güçlü konumunu muhafaza eden, etrafında giderek büyüyen savaş ateşine rağmen, bu ateşe bulaşmadan, bu ateşle kavrulan insanlara da kucak açan ülkemizin bütünlüğünü; milletimizin birlik ve beraberliğini parçalamak. Bilindiği gibi; ülkemizi yönetenlerce uygulanan kimi açılımlar, toplumsal dönüşümler, AB ile başlayan görüşmeler sonrasında, AB’ye uyum yasaları adı altında çıkarılan kanunlarla adeta yeni baştan bir toplum yaratmanın peşine düşenlerin, ‘artık analar ağlamasın’ açıklamasıyla ‘terörü sonlandırmak’ adına başlattıkları mutabakat süreci: 7 Haziran seçimleriyle birlikte sona ermişti… Çünkü ülkemizin güneydoğusunda özerk bir yapı isteyenler, terörü bu amaçla kullananlar; değil silahlarını gömmek, bırakmadıkları gibi; bu süreci yönetenleri de; ‘Sözlerinde durmayarak aldatmışlardı!’ O tarihten sonra, yüzlerce Mehmetçiği, Polisimizi, suçsuz vatandaşımızı kaybetmenin acısını yaşadık. Dün Ankara’da kaybettiğimiz yurttaşlarımızla birlikte, 7 Haziran seçimleri sonrasında, ne yazık ki, 694 vatandaşımızı yitirdik. Acımız çok büyük. Yüreğimiz kan ağlıyor; kızgınız, tepkiliyiz. Ülkemizde giderek yaygınlaşan toplumsal gerginliğimiz had safhada. İşte tam bu noktada dikkat! Terörden medet uman, terörü destekleyen tüm gafillerin ülkemizde yaratmak istediği korku iklimine karşı dimdik durmalıyız. Ülkemizin, milletimizin bütünlüğüne kast edenlere karşı; her zamankinden daha çok birbirimizi kucaklayarak, anlayarak, buna muvaffak olamayacaklarını göstermeliyiz. Yüce Atatürk’ün önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ardında kalan bir asırlık tecrübesiyle, ümmet olmaktan, millet olabilmenin erdemine erişen bizlerin tüm demokratik hak ve özgürlüklerimizle yaşadığımız ülkemiz; hiçbir etnik ve inanç kimliğine bakılmaksızın bizimdir, hepimizin. Bu büyük acıya neden olan öfkemizi, gözyaşlarımızı içimize gömeceğimiz gündür bugün. Ama bu yaşananlara neden olanları da unutmadan..! Tıpkı nice terör saldırılarına göğüslerini siper edenlerin, faili meçhul pek çok benzer olayda hayatlarını kaybedenlerin, onların yakınlarının çığlıklarını unutmadığımız gibi. Bu kritik süreç de, mutlak surette atlatılacaktır. Devletimizin gücü, halkımızın birlik ve beraberlik iradesi, terör belasını ezmeye muktedirdir, mutlaka ezecektir. Hiçbir siyasi dayatmayı kabul etmeyen, özgür iradesine güvenen, kendi görüş ve tercihlerini seçim sandığına yansıtmayı ilke edinen her yurttaşın bu süreci sorgulaması, kararını seçim sandığında buna göre vermesi; vicdanının sesine, ailesine ve vatanına karşı önemli bir borçtur. Bu borcun ödeneceği tarih ise; 1 Kasım 2015 tarihinde yapılacak seçimdir… Atilla ÇİLİNGİR 12 Ekim 2015 www.atillacilingir.com