Ekonomimiz, 2003 yılının başından 2023 ilk altı ayına kadar, yani 21,5 yılda 1 trilyon 311 milyar $ dış ticaret ve 710 milyar $ cari açık vermiş. Böyle bir ekonomi kolay kolay toparlanabilir mi? Bu açıkları finanse etmek için, 22 yılda ülkenin neredeyse tüm varlıkları satılmış ve dış borçlanmaya gidilmiş. Şu anda dış borç stokumuz 484 milyar $ civarında. 2002 öncesi, son 20 yılda cari açığın GSYH'ya oranı % 0,8 iken, son yirmi bir yılın ortalaması ise, 7 kattan daha fazla artarak cari açık GSYH'nin % 5,8'i oranına yükselmiş. ☆ KV, KDV artışları ve MTV'nin ikinci defa alınacak olmasının karşılığı sadece 250 milyar TL (9.2 milyar $) ☆ Akaryakıta gelen litre başı 6 TL'lik ÖTV artışı daha başlangıç, ÖTV'de daha toplam 307 milyar TL'lik (11.5 milyar $) artış gerekiyor. ☆ Akaryakıt ürünlerine litre başına gelen ortalama 6 TL'lik ÖTV zam farkından bütçeye ilave olarak yaklaşık 60 milyar TL gelir elde edilecek. Yani 307-60 =247 milyar liralık ÖTV gelir artışları sırada bekliyor. Yani, 1 trilyon 120 milyar liralık ek bütçe ve 2 Trilyon 180 milyar liralık ek borçlanma yetkisinin yükü daha geride ! ☆ Yeni kanun teklifine göre 125 milyar $'lık KKM'nin kur farkı ödemeleri hazine yerine, MB tarafından ödenecek olmasına karşın, Cumhurbaşkanının borçlanma yetkisi tam 3 kat artırılarak hazine'nin 2023 yılında 2 trilyon 180 milyar TL (80 milyar $ ) borçlanması öngörülüyor. İktisatta "Yedek Akçe" diye bir kavram var. Şirketler karlarından ayırdıkları belli bir miktar parayı, olağan üstü hallerde için bir kenarda tutarlar. Yedek akçe kavramı, temel olarak Merkez Bankası'nın geçmiş dönemlerden etmiş olduğu karlardan, gelecek için ayırmış olduğu ihtiyat olarak da tanımlanabilir. Geçtiğimiz Şubat ayında büyük bir deprem felaketi yaşadık. Yedek akçemiz olsaydı, ekonomimiz bu kadar sarsılır mıydı? Bırakın yedek akçeyi, merkez bankası rezervlerimiz ekside! Faiz artırımı 2 yıl önce yapılsaydı, enflasyon bugün % 50 daha düşük olurdu. Kur bu kadar yükselmezdi. Ekonomistlerin ortak görüşü bu yönde. Faizi zamanında yükseltseydik, döviz bu kadar yükselmezdi. Döviz kurunu baskılamak için, piyasaya döviz sürerek Merkez Bankası stoklarını tüketmezdik. Merkez Bankası’nın; swap (takas) yoluyla elde edilmiş 61 milyar dolarlık emanet dövizleri düşüldüğünde net rezervi (23 Haziran itibarıyla) 8,7 milyar lira artarak eksi 51,2 milyar dolar oldu. 1 yıl içerisinde ödememiz gereken dış borç miktarı 202 milyar dolar. Kur korumalı mevduat hesaplarında halktan ödünç alınan borcun döviz karşılığı ise 70 milyar dolara ulaştı. Bunu da dahil edince, bir yıl içerisinde 272 milyar dolar para bulmamız gerekiyor. BAE den gelecek olan 50/60 milyar dolarla mümkün değil. Bu kıskaçtan çıkmak için Mucizeler gerekiyor. Peki bu bu dar boğazdan nasıl çıkabiliriz? Bu çark nasıl dönecek? İki yol var! Üretim ekonomisine döneceksiniz bunu yaparken de bir süre tüketimi kısacaksınız. Tüketimi nasıl kısacaksınız? Öncelikle konuta ve otomobile olan talebi azaltmak gerekiyor. Faizi yükselttiğiniz anda bu talep kendiliğinden düşecektir. Peki biz faizi olması gerektiği kadar yükseltebiliyor muyuz? Hayır. Öyle anlaşılıyor ki, seçim kazanmak için uygulanan popülist ekonomi politikalarının bedelini toplum olarak çok ağır ödeyeceğiz. Daha bunlar iyi günlerimiz. Turpun büyüğü heybede! Not: Bazı bilgiler ve rakamsal veriler, internet ortamında ulaşılabilir kaynaklardan derlenmiştir. Devletin resmi kayıtlarıyla farklılıklar gösterebilir.