Böylesine büyük bir vizyon saygıyı hak ediyor! 2014 yılının gazeteleri müthiş bir anlaşmayı müjdeliyordu. Sudan'dan 7 milyon 805 bin dönüm tarım arazisi kiralamıştık. Sudan'ın çok zengin topraklara sahip olduğunu belirten dönemin Sudan Büyükelçisi Osman Eldirdıeri, "Henüz, kullanıma açılmamış binlerce dönümlük arazi var. Türkiye ile bu arazilerden daha fazla faydalanabilmek için tarımsal alanda işbirliği anlaşması yaptık. Buna göre yüzbinlerce dönümlük arazi Türklere ve Türk yatırımcılara açıldı. Burada yetişecek ürünlerin kullanım hakkı Türkiye’de olacak" demişti. Anadolu'nun verimsiz(!) topraklarında tarım ve hayvancılık yapamadığımız için Sudan gibi ülkelerden tarım arazisi kiralamaya, dahası o da yeterli gelmezse diğer ülkelerden de ithalat yapmaya mecburduk! Suyumuzu yok, güneşimiz yok! Topraklarımız verimsiz! Hem dışarıda ürettirmek, İthal etmek varken, kendi topraklarımızda üretmek için kim uğraşacak. Ayrıca ithalatcıyı da düşünmek lazım. İthalatçı nereden yolunu bulacak? Sudan'ın verimli topraklarında; ülkemizde yetişmeyen tropikal meyveler üretecektik. Hemen, Türk Sudan Uluslarası Tarım ve Hayvancılık A.Ş. ismiyle bir şirket kurduk. Yıllarca Sudan'a gidildi gelindi. Çok para harcadık. Olsun değerdi. Çocuklarımız ucuza, hemde tropikal meyve yiyecekti. Zengin manavlarda, yada TV lerde gördüğümüz; o Avakado, Mango, Ananas, Pepino, gibi meyvelerle sofralarımız şenlenecekti. Sabırla, heyecanla bekledik. Yüzyıllardır bu meyveler olmadan nasıl yaşamıştık acaba? Fakat, 10 yıldır ne gelen var, ne giden. "Acelen ne? O arazileri 99 yıllığına kiraladık. Daha 89 yılımız var. Üretiriz yavaş yavaş diyorsanız. ☆ O halde 5 ay önce o şirketi neden tasfiye ettiniz. ☆ Sudan'ın tahsis ettiği topraklar verimsiz mi çıktı? ☆ Bu araziler için ödeme yapıldı mı? Yapıldı ise, miktarı nedir? ☆ Parasını ödediğimiz halde araziyi tahsis etmediler mi? ☆ Yoksa Sudan bizi öptü mü? Hani nerede? Avakado, Ananas, Mango, Pepino... Ucuza tropikal meyve yeme hayali kurarken, bugün geldiğimiz noktada kendi ülkemizde yetişen meyveleri de market tezgahlarında seyrediyoruz. 50 liranın altında meyve yok. Bizi öpen bu Sudan'la; geçtiğimiz günlerde sıfır gümrüklü bir tarım anlaşması daha imzaladık. 2 milyon yumurta, 50 bin büyük baş, 2 bin küçük baş hayvan, 8 bin ton et, 500 ton bal, 2 bin ton tereyağ, 2 bin ton üzün, bin ton sarımsak, 5'er bin ton; buğday, arpa, yulaf, mısır, patates, domates alacağız. Kiralayıp, üretim yap(a)madığımız o araziler için para ödedi isek, ithal edeceğimiz bu ürünlerin parasından ďüşecek miyiz? Sadece Sudan'dan değil tabii, Et ve Süt Kurumu, Brezilya ve Uruguay’dan ithal Mersin Limanı’na 15 günde iki gemi ile 43 bin baş sığır getirdi. İthal sığırların 5 bini kurbanlık olarak Kızılay ve vakıflara verilmiş. Yılbaşından bu yana 20 bin baş kasaplık hayvan, 35 bin ton karkas et ithal etmişiz Ukrayna’dan ithal ettiğimiz ette Salmonella bakterisi çıktığı iddia ediliyor. İnanmıyorum! yalandır! İlginç olan şu; taa dünyanın öbür ucundan 25 günlük gemi yolculuğu ile getirdiğimiz sığırlar nakliye giderlerine rağmen bizim ürettiklerimizden daha ucuza geliyor. Demek ki, sorun bizde. Ya üretmesini bilmiyoruz, ya üretim maliyetlerimiz çok yüksek yada birileri arada yolunu buluyor. İlyas Erbay