Karabük Postası tarafından
04 Haziran, 2023 13:37 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

Vefat eden çocuklarının mezarını paylaşamadılar

Bursa'nın Gemlik ilçesinde geçen yıl haziran ayında trafik kazası geçiren Berat Tav, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Yaşanan olay üzerine gözü yaşlı anne Ayşe Karadeniz 11 yıl önce ayrıldığı eşi Mahmut Tav ile uzlaşarak, vefat eden oğlunu Turan Köy'de bulunan aile mezarlığına defnetmeye karar verdi. Bunun üzerine hastaneden cenazelerini alan anne ve baba oğlu için düzenlenen cenaze töreninin ardından çocukları Berat Tav'ı toprağa verdi. Bir hafta sonra oğlu için mevlit okutan Ayşe Karadeniz kapısında polis ekiplerini buldu. Anne Ayşe Karadeniz'in iddiasına göre oğlunun cenazesi babası tarafından mezardan çıkarılıp, memleketi Kocaeli Kandıra'ya götürüldüğünü öğrendi. Acılı anne daha aldığı haberle sarsılırken, "Ben oğlumun mezarına sarılıp, koklayamayacak mıyım ?" dedi. Acılı baba Mahmut Tav ise oğlunun mezarını belediyeye başvurularak aldığını iddia ederken, konu davaya taşındı. blank Konuya açıklık getiren Avukat Deniz Sarıkaş, "Herhangi bir defin işlemi tamamlandıktan sonra, naaşın nakliye işlemi için belediyelerden izin alınması şarttır. Bunu bize 27467 sayılı yönetmelik madde 41 söylüyor. Bu maddeye yükümlülüğüne göre önce belediyeye başvuru yapılması lazım. Belediyenin tabibi onay vermesi lazım. Ardından nakil işleminin son bulması lazım. Bunun usulü bu şekildedir ve bu usule aykırı davranışlarda savcılığa suç durusunda bulunulması gerekir” şeklinde konuştu. blank Gözü yaşlı anne Ayşe Karadeniz, "Geçen yıl 25 Haziran'da oğlum Gemlik'te bir trafik kazası geçiriyor ve bir buçuk saatlik çalışma sonrası sıkıştığı araçtan çıkarılıp hastaneye kaldırılıyor. Hastanede ameliyata alınıyor ama beyin kanaması geçirdiği için oğlum vefat ediyor. Ertesi gün biz de cenazeyi teslim almak için morgun önünde bekliyoruz. Ben savcıdan cenazeyi bana teslim etmesini istedim. Savcı bey de yasal olarak babaya teslim edileceğini söyleyip aranızda uzlaşabilirsiniz dedi. Bende ayrıldığım eşimle konuştum ve ikimizde benim Turan köyde bulunan aile mezarlığına defnetme konusunda anlaştık. Daha sonra cenazemizi hastaneden alıp buraya defnettik. Hatta buraya baba ve yeğenim oğlumu kendi elleriyle kabre indiriyor. Aradan bir hafta geçiyor ve biz oğlumun 7. günü mevlidini okuturken baba gelip mezardan oğlumu kaçırıyor. Cenazeyi İzmit'e götürüyorlar. Orada bir tanıdığımız görüyor ve durumu polise bildiriyor. Durum üzerine polis buradaki mezarlığa bakıyor ve boş olduğunu görüp durumu bize bildiriyor. Ben de hemen Kestel Jandarma Komutanlığına giderek suç duyurusunda bulundum. Hiçbir şekilde savcılık kararı olmadan oğlum mezarından çıkarılıp illegal yollarla İzmit Kandıra'ya kaçırılıyor. Ben oğlumun cenazesinin geri gelmesini istiyorum” dedi. blank “Ben oğlumun mezarına sarılıp, koklayamıyorum” Acılı anne, “Kızım bu olayı duyduğunda sinir krizi geçirdi. Onunla ilgilenmek zorunda kaldım. Ben acımı yaşayamıyorum, çünkü oğlumu defnettikleri yer bana araçla gitsem 3 saatlik uzaklıkta. Hatta babası da orada yaşamıyor. Kendisi İstanbul'da yaşıyor. Ben her gün travma üzerine travma yaşıyorum. İstediğim zaman oğlumun mezarına gidemiyorum. Her gün acım tazeleniyor. Ben oğlumun toprağına sarılıp, öpemiyorum, koklayamıyorum. Bu nedenle davanın bir an evvel açılmasını ve mezarın getirilmesini istiyorum" diye konuştu. Baba Mahmut Tav ise, "Bana dava açmışlar. Devlet, oğlumun cenazesini bana verdi. Ben ilaçlarla kendimi kaybetmiştim, kendimde değildim. Bursa Turan Köyü Mezarlığı diye bir mezarlık söylemişler, aile mezarlığıymış. 1 hafta sonra kendime geldiğimde bu mezarlığın sahipsizler mezarlığı olduğunu öğrendim. Oraya gittiğimde de belediyeye müracaat ettim. Belediye de beni Bursa'da Mezarlıklar Müdürlüğü'ne gönderdi. Belediye de, ‘Savcı sana verdi, babası sensin. Oğlunu istediğin yere koyabilirsin' dedi. Ben de alıp köyüme, Kocaeli Karaağaç köyüne getirttim. Ben İstanbul'da ikamet ediyorum, oğlum ve kızım Bursa'da okuyordu. Bunlara ben bakıyordum, aile olarak ayrıyız ama aramızda da bir sıkıntı yok. Çocuklarımı da hiçbir zaman mağdur etmedim" dedi. blank Mahmut Tav, "Şu anda bir kızım var. O da benimle konuşmuyor, konuşturtmuyorlar. Yeter diye bir teyzeleri var. Bunların aklını karıştıran da o. Ben bakıyorsam, babası ben isem bıraksınlar, oğlumun cenazesini istediğim yere koyayım. Ben cenazeyi kafama göre almadım, öyle bir terbiyesizlik yapmadım. Oğlumu bu saatten sonra bıraksınlar, yerinde rahat yatsın. Ben oğlumu aldım, köyüme defnettirdim. Aynı işlemleri tekrar yaptırttık. Ben oğlumu çalmadım, getirdim, ailemin yanına gömdürdüm. Onların da mezarlığı orada. Onlar kendi mezarlığına koysa yine sesimi çıkartmazdım. Ama hepsi bize kin güttü. Ben de babası olarak gerekeni yaptım. Devlet bana bu yüzden ceza verecekse, ben hazırım. Bu zamana kadar sıktım kendimi, bundan sonra da gereken neyse ben yapacağım. Evraklarımı verdim, hepsi avukatta. Oğlumu kaybetmişim, benim bu saatten sonra dünya umurumda değil. Oğlumun mezarına gidebileyim diye oraya dükkan açtım. Her şeyden soğudum, yapamıyorum artık. Ben her şeyi devlet kanalıyla yaptım' dedi. (İHA)

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Avatarı
Fevzi Aydın tarafından
29 Temmuz, 2025 13:02 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

DOĞAL MÜCADELE…

Günümüzde insanoğlunun, doğayla mücadele alanları hızla artıyor…
Tamamına yakını, dikkatsizlik, ihmal ve insan kaynaklı orman yangıları, sosyo-ekonomik hayatın da en büyük tehlikesi olarak görülmekte…
Doğal afetler tüm dünyanın en büyük sorunu…
Deprem, Yangın, Sel, Hortum, Çığ, Kasırga, Heyelan, Yanardağ ve diğer doğal afetler…
Bazı doğal afetleri önceden kestirmek imkânsız…
Doğal afetlerin bazıları ise ihmal, dikkatsizlik, insan kaynaklı, kazalar, tabiat olayları ve bilgisizlik…
Ülkemizde çıkan yangınlarının çoğunluğu ise, insan kaynaklı olarak sınıflandırılmakta…
Karabük tarihinin en büyük orman yangınını yaşıyor…
Bir hafta önce başlayan yangınlar, Karabük’ün değişik bölgelerine sıçrarken, tam olarak kontrol altına alınabilmiş değil…
Karabük’le başlayan, ülkenin dört bir yanında art arda çıkan orman yangınları, ülke gündemini, hızla çoğalan yangınlara çevirdi…
Yüzölçümüne düşen ormanlık alan bakımından, Türkiye'de birinci sırada yer alan Karabük, sahip olduğu "orman denizi" ile dünyada pek az ormanda görülebilecek kadar, çok sayıda ağaç ve bitki türünü bünyesinde barındırıyor…
Doğal afetlerle mücadele, ülkelerin çok iyi koordine olması gereken konulardan birisi olmalı…
Ülkenin sosyo-ekonomik bakımdan güçlü olması, doğal afetlerin ülkeye verdiği zarar ile de ölçülebilir…
Türkiye’de, birinci sırada yer alan, çok sayıda ağaç ve bitki türünü barındıran, orman denizi, Karabük ormanları için özel önlem alınmalı…
Günümüzde Türkiye’de doğal afetlerin yönetilmesi, AFAD İçişleri Bakanlığına bağlı, doğal afetler ise ayrı ayrı bakanlıklar tarafından yapılmakta…
Türkiye’de doğal afetlerin takibi ve önlenmesi, ayrı ayrı mücadele yerine, Doğal Afetler Bakanlığı bünyesinde organize ve koordine edilmeli…
İlgili bakanlıklarca, alt ve üst yapıların, doğal afetlerden en az etkilenecek şekilde, yapılması sağlanmalı…
Afetlerle mücadele için, Doğal Afetler Bakanlığının, tam teçhizat donatılarak, olaylara müdahalenin tek merkezden kontrolu ile daha başarılı sonuç alınabilir…
Aynı zamanda Doğal Afetler Bakanlığı, ilgili bakanlıkların, doğal afetleri zafiyete uğratacak çalışma ve yapılarına anında müdahale ederek, oto kontrol sağlanır…
Geçmişten günümüze doğal afetlerin, dünyada ve Türkiye’de, yaptığı tahribatı görmezden gelerek, günübirlik mücadele ile çözülemeyeceği kabul edilmeli…
Bugün Karabük, tarihinin en büyük orman yangını yaşamakta…
Ülke genelinde, Doğal Afetler ile mücadele için sistem ve strateji geliştirilmezse, daha çok doğal afetlere davetiye çıkarılacaktır…
Düşünce ve görüşlerin ışık olması dileğiyle…

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.