blank
Ihlas Haber Ajansı tarafından
19 Ekim, 2023 20:36 tarihinde yayınlandı
A+ A-

“Tuvalette telefon kullanmak enfeksiyon riskini 2 kat artırıyor”

Tuvalet klozetlerinin ve yüzeylerinin çeşitli tehlikeli mikroplarla dolu olduğuna dikkat çeken Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu, “Tuvalette telefon kullanımının riskleri, özellikle enfeksiyonlar açısından birçok insanın farkında olmadığı bir konudur. Tuvaletler bakteri ve virüslerin kolayca yayılabileceği yerlerdir. Tuvalette telefon kullanmak, telefonun bu mikroplarla enfekte olma riskini iki katına çıkarmaktadır” dedi.
VM Medical Park Samsun Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Hakan Leblebicioğlu, Dünya El Yıkama Günü dolayısıyla bilgilendirmelerde bulundu.

“Tuvaletler, bakteri ve virüslerin kolayca yayılabileceği yerlerdir”
Dünya nüfusunun yüzde 90’ından fazlasının akıllı telefon sahibi veya kullanıcısı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Leblebicioğlu, “Ancak, telefonlarımızın mikroplarla kaplı olduğu ve sağlık riskleri taşıdığı gerçeği sıkça göz ardı edilmektedir. Tuvalette telefon kullanımının riskleri, özellikle enfeksiyonlar açısından birçok insanın farkında olmadığı bir konudur. Tuvaletler, bakteri ve virüslerin kolayca yayılabileceği yerlerdir. Bu mikroplar, tuvalet kâğıdı, kapı kolları, musluklar ve sifon gibi yüzeylere bulaşabilir” diye konuştu.

“6 kişiden 4’ü tuvalette telefon kullanıyor”
Yapılan bir çalışmada, 6 kişiden 4’ünün tuvalete telefonlarını götürdüğünün ve bunun ciddi sağlık sonuçlarına yol açabileceğinin belirlendiğine dikkat çeken Prof. Dr. Leblebicioğlu, “Katılımcıların çoğu tuvalette sosyal medya platformlarında gezinmek, güncel olayları takip etmek veya mesajlara ve maillere cevap vermek için telefonlarını kullandıklarını belirtmektedir” şeklinde konuştu.

“Akıllı telefonlar klozetlerden 10 kat daha fazla mikrop taşıyabilir”
Tuvalet klozetlerinin ve yüzeylerinin çeşitli tehlikeli mikroplarla dolu olduğunu belirten Prof. Dr. Leblebicioğlu, şu bilgileri paylaştı:
“Araştırmalar göstermektedir ki, akıllı telefonlar bile klozetlerden 10 kat daha fazla mikrop taşıyabilmektedir. Dokunmatik ekranlar da mikropların yayılmasında önemli rol oynayan bir yüzeydir. Telefon ekranlarında mikroplar 28 gün boyunca hayatta kalabilme gücüne sahiptir. Dokunmatik ekranlar, bulaşıcı hastalıklar taşıyabilen ’dijital çağın sivrisineği’ olarak tanımlanmaktadır. Tuvalette telefon kullanmak, telefonun bu mikroplarla enfekte olma riskini iki katına çıkarmaktadır. Özellikle kirli yüzeylere temas ettiğinizde veya yaklaştırdığınızda mikroplar cihazınıza bulaşır.”

Tuvaletlerde sık bulunan mikroplar
Tuvaletlerde en sık saptanan mikroplardan birisinin staphylococcus aureus mikrobu olduğunu söyleyen Prof. Dr. Leblebicioğlu, “Bunun yanı sıra e. coli, enterococcus, salmonella, shigella ve campylobacter gibi patojenlere de maruz kalınır. Bu enfeksiyonlar arasında besin zehirlenmesi, soğuk algınlığı, grip, ishal, idrar yolu enfeksiyonu ve cilt enfeksiyonları sayılabilir” dedi.

“Tuvalete telefonunuzu götürmeyin”
Tuvalette telefon kullanımının risklerini azaltmak için alınabilecek önlemlerden bahseden Prof. Dr. Leblebicioğlu, “Öncelikle tuvalete telefonunuzu götürmekten kaçının. Telefonunuzu tuvalette kullanmanız gerekiyorsa, sesli arama veya kulaklık gibi eller serbest seçeneklerini tercih edin. Tuvaletten çıktıktan sonra telefonunuzu silin ve ellerinizi en az 20 saniye boyunca sabun ve suyla yıkayın. Ardından ellerinizi temiz bir havlu veya tek kullanımlık kâğıt havluyla kurulayın. Bu basit adımlar, tuvalette telefon kullanımının risklerini önemli ölçüde azaltabilir ve sağlığınızı koruyabilir. Telefonu düzenli temizlemek de önemlidir. Telefonu temizlerken en az yüzde 70 alkol içeren alkollü mendil veya spreyler kullanmalısınız. Doğrudan telefonun üzerine sprey yapmaktan kaçının ve temizlik işlemi bittikten sonra ellerinizi iyice yıkayın” ifadelerinde bulundu.

DUMANLI KENTİN, DUYARLI BASINI
blank
Fikret Gökçe tarafından
21 Aralık, 2024 12:45 tarihinde yayınlandı
A+ A-

DUMANLI KENTİN, DUYARLI BASINI


Zaten biliyor ve bekliyorduk Karabük Basını’nın çevre konusunda duyarlılık göstereceğini…

GEÇTAP (Gerede Çayı Temiz Aksın Platformu) olarak 14 Aralık Cumartesi günü Büyük Kulüp’te yaptığımız basın toplantısındaki yüksek katılımları bir yana, sonrasında devam eden ilgi ve sorunu kamuoyuna yansıtma çabaları gerçekten takdire şayandı.

İMDAT ZEHİRLENİYORUZ!
Yaklaşık iki yıldır Gerede’de bulunan 72 deri fabrikası ile, Karma OSB’deki fabrikaların zehirli atıklarının, Gerede Çayı’ndan başlayarak Filyos Irmağı ile Karadeniz’e ulaşan 288 km'lik havzada doğayı ve tüm canlıları tehdit eden tehlikeyi anlatmaya çalışıyor, yetkililerin, sanayicilerin ve siyasilerin duyarsızlığı karşısında isyan ediyor, İMDAT ZEHİRLENİYORUZ diye haykırıyoruz.

Okura hitap eden gazeteciliğin yanı sıra dijital gazeteciliğin de alabildiğine geliştiği Karabük Basını’nın, yerel ve ulusal sınırı aşmış TV ekranlarıyla yurt dışında da ilgiyle izlenen bir konuma ulaşmış olması bizleri de mutlu etmektedir. Karabük Basını’nın ulaştığı bu etkili güç, yaklaşık iki yıldır sürdürdüğümüz mücadelenin Yenice’deki gibi başarıyla sonuçlanacağı yönündeki umutlarımızı artırmıştır.

Basının yanı sıra Karabük halkının önemli bir kesiminin de çevre sorunları konusunda çok ilgili olduğu bilinmektedir. Zira, Demir-Çelik Fabrikaları’nın ve şehrin içindeki haddehanelerin neden olduğu hava ve gürültü kirliliği ile şehrimizin içinden geçen iki akarsuyumuzda yaşanan sorunlar konusunda öteden beri çözümler aranmakta, bunun yarattığı sağlık sorunlarının çözümü için çabalar harcanmaktadır. Rahmetli arkadaşım Mustafa YANIK ve değerli dostum Ali AŞAR’ ın bu konuda yazdıkları bir çevre belgesi niteliği taşımaktadır.

BÜNYAMİN COŞKUN VE ÇEVRE DERNEĞİ
Kuruluş yıllarından itibaren birçok gelişmeye ve olaya önderlik etmiş, birçok “ilk”i başlatmış Karabük’te bu konuda başka güzel işler de yapılıyor. 25 Eylül 2007’de Karabük Postası’nda yer alan bir köşe yazımda Çevre Derneği Başkanı arkadaşımız Bünyamin COŞKUN’un çevre konusunda yaptığı çalışmalardan söz etmiş ve ”Devam et! Sevgili Bünyamin, biz de seninleyiz. Bu yaptığın siyasetten de, ticaretten de çok kutsal.” demiştim. Karabük’te bir bilinç ve duyarlılık yaratmaya çalışan değerli arkadaşımız Bünyamin COŞKUN, ”Mutluluk Hatıra Ormanı” adını verdiği bir projeyi hayata geçiriyor ve yeni yuva kuran çiftlere, çocuk sahibi olmadan ağaç sahibi olmanın mutluluğunu tattırıyordu.

Bünyamin COŞKUN, 6 Aralık 2019’da da balık ölümlerinin yaşandığı Bulduk baraj gölünün Gerede’de bulunan deri fabrikalarınca kirletildiğini, bu durumun ilimizden geçen Soğanlı Çayı’nda da yaşandığını belirterek defalarca yapılan şikâyetlerin sonuçsuz kaldığını, artık yetkililerin bu soruna çözüm bulmalarını da istemişti.,

Çevre konusunda bir başka duyarlılığı BİZİM MEDYA’nın 2 Aralık’ta başlattığı bir çalışmayla da görüyoruz. Bu çalışma ile Karabük'te Çevre Kirliliği Sorunu ve Çözüm Önerileri konulu kampanya ile çevre kirliliğiyle mücadele kapsamında yeni bir projeyi gündeme getirdiklerini ve böylece çevre bilincini artırarak daha temiz bir kente kavuşulacağını düşündüklerini belirtiyorlar. “ Sizce Karabük'te çevre kirliliği sorunu ne düzeyde? Çöp atanlar ve çevreyi kirleten unsurlar için cezai yaptırım uygulanması çevreye olumlu katkı sağlar mı? “ diye halka soruyorlar.

CUMHURİYET GAZETESİ’DE UYARDI

Karabük’te kronik bir hal alan çevre kirliliği yerel basın dışında ulusal basının da dikkatini çekiyor. 2 Aralık 2019 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Çevre Mühendisleri Odası Genel Başkanı Baran BOZOĞLU “ Tehlikeli Atıklar Depolanıyor “ başlıklı yazısında, Karabük’teki en önemli sorunlardan birisi, sanayi bölgesinde Marzinc adlı firmanın tesisine ait tehlikeli atıklar. Söz konusu atıklar, o bölgede kontrolsüz bir şekilde düzensiz depolama alanında depolanmaya devam ediyor. Geçtiğimiz yıllarda da bu atıklar, Ankara’ya ve İstanbul’a sevk ediliyordu. Bunun basına yansıması üzerine sevkiyat durduruldu. Sevk edilen bölgelerde de ilçe ve şehircilik müdürlüğü tarafından cezalar kesildi. Karabük’teki en önemli sorun, tehlikeli atıkların hala sanayi bölgesinde depolanıyor olması. Bunlar demir çelik sanayiinden kaynaklı çinko oksit üreten Marzinc tesisinin atıkları. Buna hala da bir çözüm bulunamadı. Ayrıca, Karabük’te sanayi kaynaklı önemli bir hava kirliliği de mevcut diyordu.

Gerçekten de Karabük’teki çevresel sorunlar Demir-Çelik Fabrikaları’nın kuruluşuyla gündeme gelmiş, çözümler aranmıştı. 14 Aralık Cumartesi günü yaptığımız basın toplantısında bu konuda hatırlatmalar yapmış, kuruluş yıllarında Soğanlı Çayı’nda bent ve süzgeç sistemini, 1966 yılında fabrikada kullanılan servis sularının ziyan edilmeden yeniden kullanılması için büyük bir arıtma, filtre ve dinlendirme tesisinin Kontinü Haddehane’nin yanında yapıldığını, yanımda getirdiğim 50, 40 ve 20 yıl önceki Karabük Postası gazetelerinde bu sorunun Karabük Basını’nca hep gündemde tutulduğunu, rahmetli büyüklerimiz Belediye Başkanı Dr. Necmettin ŞEYHOĞLU ile Kayabaşı Muhtarı Mehmet ÖZDEMİR’in (Kır Mehmet) bu konudaki anılarını anlatmıştım.

Belki alınacak teknik ve teknolojik önlemlerle Karabük’teki hava ve gürültü kirliliğini önleyebiliriz ama akarsularımızdaki tüm doğayı, canlı varlıkları tehdit eden tehlikelerin sonlandırılmasının zorluğunu göz ardı edemeyiz. Bu tehlike sadece Karabük için değil tüm yurdumuz için de söz konusudur ve acil önlem alınmalıdır.

ÜRKÜTEN RAPOR

Bu konuda aşağıda yer alan rapor sularımızın karşı karşıya kalacağı durumun korkunçluğunu ortaya koymaktadır. “Ülkemizde mevcut 112 milyar m3 kullanılabilir su kaynağından yararlanma oranı yaklaşık %39 olup, bu kaynağın 32 milyar m3'ü (%74) sulamada, 7 milyar m3'ü (%15) içme ve kullanmada, 5 milyar m3'ü (%11) sanayide kullanılmaktadır. Ülkemiz, 2013 yılı itibarıyla kişi başına yaklaşık 1500 m3 kullanılabilir su miktarı ile su kısıtı bulunan ülkeler arasında yer almaktadır. 2030 yılında kişi başına 1100 m3 kullanılabilir su miktarıyla Türkiye, su sıkıntısı çeken bir ülke durumuna gelebilecektir. Su kaynaklarının korunması ve talebin en yüksek olduğu tarım sektörü başta olmak üzere sürdürülebilir kullanımı sağlayacak bir yönetim sisteminin geliştirilmesi temel amaç olmalıdır.”

Aradan bir hafta geçmesine karşın, GEÇTAP olarak yaptığımız basın toplantısında Karabük Basını’nın olayı sahiplenerek Karabük dışına taşırması ulusal medyanın da konuyla ilgilenmesine yol açmıştır. Şuna inanıyoruz ki; bugüne kadar bu sorunu sadece seyreden siyasal ve endüstiyel çevreler de tehlikenin büyüklüğünü önemseyecekler ve sorumluluklarının gereğini yerine getireceklerdir.

Yazımı sonlandırırken günümüzden 153 yıl önce hava kirliliği konusunda ecdadımızın aldığı bir önlemi sizlerle paylaşmak istiyorum. Yıllar önce şehir hatları vapurundan indiğimde Kadıköy iskelesinde, 19 Nisan 1871 tarihli büyük bir tabloda gördüğüm ifade beni çok şaşırtmış ve Karabük’ü hatırlatmıştı. O tabloda şunlar yazılıydı:
“Haliç’te işleyen römorkörlerle, Şirket-i Hayriye ve Fevaid-i Aziziye vapurlarının bacalarına, kullanılan kömürden çıkan dumanın çevreye zarar vermemesi için Avrupa’dan getirilecek alet takılması gerektiği.”

SULAR KADAR TEMİZ VE AZİZ OLMANIZ DİLEĞİYLE…

Görüş Bildir

blank

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.