Türkiye’de ilk kez yapılacak SOSYALFEST’e 3 bin 783 Sosyal Model başvurusu

Ihlas Haber Ajansı tarafından
10 Şubat, 2024 20:39 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 1

Karabük Üniversitesi (KBÜ) tarafından düzenlenecek Türkiye’nin ilk ulusal ve uluslararası Sosyal Bilimler Festivali (SOSYALFEST) çerçevesinde gerçekleştirilen Sosyal Model Tasarım Yarışmalarına toplamda 3 bin 783 başvuru yapıldı. Üniversite, lise ve ortaokul öğrencileri, Cumhuriyet'in 100. yılına ve Türkiye Yüzyılı vizyonuna uygun olarak milli sosyal bilimler hamlesini başlatacak SOSYALFEST çerçevesinde düzenlenen sosyal model tasarım yarışmalarına katılarak Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli toplumsal sorunlarına yönelik çözüm odaklı projeler geliştirdi. Türkiye’nin sosyal bilimler alanındaki potansiyelini sergilemek için önemli bir platform olma özelliği taşıyan SOSYALFEST Sosyal Model Tasarım Yarışmalarına başvurular sona erdi. Sosyal Model Tasarım Yarışmalarına, "Üniversite" kategorisinde 2 bin 857, "Lise" kategorisinde 668 ve "Ortaokul" kategorisinde 258 olmak üzere toplamda 3 bin 783 başvuru yapıldı. Katılımcılar, "Üniversite" kategorisinde; Türkiye Yüzyılı Vizyonu Sosyal Model Tasarım Yarışması, Engelsiz Yaşam Sosyal Model Tasarım Yarışması, Şiddetin Azaltılması Sosyal Model Tasarım Yarışması, Ekolojik Yaşam Sosyal Model Tasarım Yarışması ve İktisadi Kalkınma Sosyal Model Tasarım Yarışması, "Lise" kategorisinde; Akademik Başarının Artırılması Sosyal Model Tasarım Yarışması, Sıfır Atık Sosyal Model Tasarım Yarışması, Yerel İktisadi Kalkınma Sosyal Model Tasarım Yarışması, Dinin Yaşanmasına Yönelik Sosyal Model Tasarım Yarışması, Kişisel Gelişim Sosyal Model Tasarım Yarışması, Aile İçi Dayanışma Sosyal Model Tasarım Yarışması, "Ortaokul" kategorisinde; Güzel Ahlak Sosyal Model Tasarım Yarışması, Zaman Yönetimi Sosyal Model Tasarım Yarışması, Yaz Tatili Sosyal Model Tasarım Yarışması ile Türkiye’nin ve dünyanın toplumsal sorunlarına ilişkin sosyal modeller tasarladı. "Gençliğimiz Türkiye’ye ve Türkiye Yüzyılı Vizyonuna sahip çıkıyor" KBÜ Rektörü Prof. Dr. Fatih Kırışık, SOSYALFEST'e gösterilen bu yoğun ilgiden duydukları memnuniyeti belirterek, gençlerin sosyal sorunlara duyarlılık gösterip çözüm üretebilme yeteneklerini sergilemelerinin önemine vurgu yaptı. Sosyal Model Tasarım Yarışmalarının, gençlerin sosyal bilimler alanındaki potansiyelini ortaya çıkararak topluma katkı sağlamasını hedeflediklerini ifade eden Kırışık, "En fazla Türkiye Yüzyılı Vizyonu Sosyal Model Tasarım Yarışmasına başvuru oldu. Bu durum gösteriyor ki gençliğimiz Türkiye’ye ve Türkiye Yüzyılı Vizyonuna sahip çıkıyor, destek oluyor. Türkiye Yüzyılı gençliğimizin gönlünde taht kurmuş. Gençlerimiz Türkiye Yüzyılını gerçekleştirmek için canla başla çalışıyor" dedi. SOSYALFST ile gençleri sosyal model tasarım yarışmalarıyla buluşturarak Türkiye’nin ve dünyanın toplumsal sorunlarına çözüm üretmeye teşvik ettiklerine dikkati çeken Rektör Kırışık, şunları kaydetti: "Üniversite, lise ve ortaokul kategorilerinde toplamda 14 farklı temada gerçekleştirdiğimiz yarışmalara gençlerimiz büyük ilgi gösterdi. Sosyal model üretme kültürünün toplumda yaygınlaşmasını, yaşanan sorunlara çözüm üretme kapasitesinin özellikle gençlik nezdinde artmasını istiyoruz ve bunu SOSYALFEST ile destekliyoruz. Düzenlediğimiz Sosyal Model Tasarım Yarışmalarında, gençlerimiz, çözüm önerileri sunarak toplumdaki sorunlara farkındalık oluşturuyor. Bu çerçevede gençlerimiz üretmiş oldukları sosyal modelleri sunacak. Yarışma sonucunda 14 farklı kategoride birinciye 25 bin TL, ikinciye 15 bin TL ve üçüncüye 10 bin TL olmak üzere toplamda 700 bin TL’lik ödül vereceğiz, sürpriz hediyelerimiz de olacak. Beklediğimizin çok ötesinde büyük bir ilgiyle karşılaştık. Yarışmada toplam başvuru 3 bin 783’e ulaştı. Jüri ön değerlendirme süreci başlıyor. Jüri sürecinde sosyal modeller detaylı şekilde incelenerek puanlandırma yapılacak ve finale kalan takımlar belirlenecek." Jüri ön değerlendirmelerinin ardından "Üniversite" kategorisinde her bir temadan 25 takım, "Lise" kategorisinde her bir temadan 10 takım ve "Ortaokul" kategorisinde her bir temadan 5 takım, 2-3 Mart 2024 tarihlerinde gerçekleştirilecek SOSYALFEST'te sunumlarını yaparak sosyal modellerini tanıtacak. Bu çerçevede SOSYALFEST, yenilikçi ve sorun çözme odaklı yaklaşımlar içeren Sosyal Model Tasarım Yarışmaları, çeşitli konularda gerçekleştirilen söyleşi ve etkinlikler gibi birçok faaliyete ev sahipliği yapacak. blank blank blank blank

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
İlyas Erbay tarafından
13 Mayıs, 2025 15:27 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

NEREDE O ESKİ BOSTANLAR ?

Geleneksel doğal yöntemlerle yapılan tarım uygulamalarından artık eser yok! Yediğimiz içtiğimiz hiç bir şeyin tadı da yok.

Çocukluğumdan hatırlıyorum. 60 lı - 70 li yıllarda yaz tatillerinde köye giderdik. Anneannemin, babaannemin bostanından koparıp yediğim salatalığın, domatesin, biberin , meyvelerin kokusunu, tadnı unutamıyorum. Herşey geleneksel yöntemlerle, organik ata tohumlarıyla üretilirdi. Üzüm bağlarımız, kavun, karpuz tarlamız bile vardı.
O dönemde köyde evlerde su yoktu. Köy meydanındaki çeşme ( oluk/ pınar)) sürekli akardı. Bu ortak çeşmenin su gideri sıra ile bostanlara verilirdi. Köyde buna su nöbeti denirdi. Sırası gelen bostan sahipleri gece bu suyu; sebze ve meyvelerin dibine; yaptıkları ark denilen su kanalları vasıtasıyla yönlendirirlerdi. Bereketli Anadolu toprakları köylünün emeğinin karşılığını vermede cömertti. Binbir emekle üretilen Herşeyin tadı da bambaşkaydı.
Şimdi öyle mi? Alzheimer, diyabet gibi endokrin hastalıkları, kanser neden bu kadar arttı? Yediğimiz bir çok ürün vücudumuzda kronik hastalıklara yol açan kalıntılar bırakıyor. Denetimsiz, kontrolsüz bilinçsiz gübre tüketimi, daha fazla ürün elde etme hırsı sağlığımızı fena halde bozuyor. Mevsimi olsun, olmasın bir şekilde üretip her şeyi piyasaya sürüyorlar.

Meyve ve sebzelerle zehir tüketiyoruz. Soframıza gelen her şeyde zehir var. Hastalıklar, özellikle; kanser, neden bu kadar arttı? Obezite keza öyle. Genetiği değiştirilmiş ürünler, hormonlu gıdalar…

Tarımda bilinçsizce yapılan zirai mücadele ve daha fazla ürün alma hırsı sonucu, meyve ve sebzelerin kanserojen yapıcı etkilerine maruz kalıyoruz.

Çiftçiler, ilaçlar hakkında yeterince bilgi sahibi olmadığı gibi, bu konuda doğru düzgün bir kontrol mekanizması da yok! Bilim insanları yaptıkları açıklamalarda; meyve sebze üretimini teknolojideki gelişmelerin olumlu etkilediğini ancak, zirai mücadelede kimyasal ilaç kullanımının artırmasıyla da önemli bir tehlikenin baş gösterdiğini söylüyorlar. Ülkemizde, özellikle meyve ve sebze üretiminde zararlılar ve hastalıklarla mücadelede bilinçsizce kimyasal ilaç kullanıldığını bilmeyen yok. Kimyasalların zararlı etkisi, sebzenin yada meyvenin iyi yıkanması ya da soyulması ile bir nebze ortadan kaldırılabiliyor. Ancak, bitkinin özsuyuna karışan doğrudan içine nüfuz eden kimyasal ilaçlar uzun süre kalıcı oluyor ve zararlı etkisini yok etmek mümkün olmuyor. Türkiye’de tarımda ilaç kullanımında yeterli bilincin henüz oluşmadığını konunun uzmanlarından hep duyuyoruz.

EN ÇOK TARIM İLACINA MARUZ KALAN BESİNLER

Sebze ve meyvelerin bazıları daha fazla tarım ilacına maruz kalıyor.
Bunlar; Armut, şeftali, nektarin, elma, ananas, çilek, kiraz, ahududu, kereviz, biber, yeşil fasulye, ıspanak, patates, marul… Belli başlıları bunlar.

Çiftçi, ürününde bir hastalık meydana geldiğinde; ilk başvurduğu yer ilaç bayisi. Bayiden kendisine yardımcı olmasını istiyor. İlaç bayileri bol miktarda ilaç satma eğilimi ile hem doktor hem de eczacı gibi davranarak, çiftçiye istediği kadar ilaç veriyor. Çiftçi ilacın etkileri hakkında bilgi sahibi olmadığından sorunu hemen çözmek için, ilacın dozuna ve yöntemine hiç dikkat etmiyor. Ne kadar fazla kullanırsa, etkisinin o oranda çok olacağını zannediyor.

Dünyanın gelişmiş ülkeleri çiftçilerini ilaç kullanımı konusunda çok sıkı kontrole tabi tutuluyorlar ve eğitiliyorlar. Bizde ise, gıda güvenliği, ihmal edilen, üzerinde yeterince durulmayan bir konu. Acil bir yasal düzenleme sıkı bir kontrol mekanizması olmazsa zehirlenmeye devam edeceğiz. İhraç ettiğimiz ürünler; aşırı kimyasal nedeniyle gümrük kapılarından geri dönüyor. İmha edilmesi gerekirken iç piyasaya sürüldüğü söyleniyor. Tabii bu bir iddia. Umarım doğru değildir. Amerikan Çevre Koruma Ajansına göre; pestisit zehirli bir madde olarak tanımlanmakta. Çünkü her yıl 5 milyondan fazla insan tarım ilacı yani pestisit sebebiyle yaşamını yitiriyor.

Sadece sebze ve meyve de mi zehir var? Boğazımızdan geçen hemen hemen her şey zehir içeriyor. Ekmeğimiz bile zehirli. Undaki katkı maddeleri saymakla bitmiyor. Sahte ballar, sahte peynirler, zeytindeki gıda boyaları, içtiğimiz sütler….hangi birini sayalım.

Hızla ata tohumuna ve organik tarıma yönelmeliyiz. Hibrit tohum kullanımını yasaklamalıyız. Gıda Laboratuvarlarının sayısını artırmalıyız. Sebzeyi ve meyveyi mevsiminde tüketmeye özen göstermeliyiz. Bu konuda, “Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı”na çok iş düşüyor. Aksi halde, birileri ömrümüzden çalmaya Birileri de seyretmeye devam edecek! Buna seyirci kalamayız.

Bizi sosyal medyadan takip edin

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.