Avatarı
Ihlas Haber Ajansı tarafından
07 Aralık, 2024 00:45 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

Şentop: “Geleceğin Türkiye’sinin anayasasını halkın seçtikleri hazırlamalı”

Eski Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, “Geleceğin Türkiye’sinin anayasasının halkın seçtiklerinin katılımı ile onların önceliği ile hazırlanması gerekiyor. Yeni anayasa ihtiyacı Türkiye’de hala devam ediyor” dedi.
Eski TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde (OMÜ) öğrencilerle bir araya geldi. Öğrencilere “Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset” konulu bir konferans veren Şentop, anayasaların siyaset üzerindeki etkisine değinerek, anayasa tartışmaları hakkındaki görüşlerini belirtti.
Konferansın açılış konuşmasını yapan OMÜ Rektörü Prof. Dr. Fatma Aydın, “Prof. Dr. Mustafa Şentop, hem hukukçu ve siyasetçi kimliğiyle hem de akademik birikimiyle ülkemizin hukuk sistemine ve anayasal gelişimine çok önemli katkılarda bulunmuştur. İnsanlık tarihine bakıldığında her anayasa çalışmasının içinde bulunduğu toplumun kültürel ve siyasal özelliklerinden etkilendiği bilinmektedir. Bugün öğrencilerimizin anayasa, siyaset ve toplumsal hayat bağlamında yeni perspektifler kazanacaklarına inanıyorum” diye konuştu.

“Yeni dünya düzenini tasarlayanlar, ülkeleri ‘bizim çocuklar’ yönetsin istiyor”
Anayasaların siyaset üzerinde nasıl etkileri olduğunu 2. Dünya Savaşı sonrası mağlup devletlerin anayasalarından örnekler vererek aktaran Prof. Dr. Mustafa Şentop, “Bizim çocuklar’ diye bir tabir var. 12 Eylül 1980 darbesi olduğunda ABD Başkanı Jimmy Carter’dı. Bir oyun izliyormuş, CIA Türkiye masası şefi bilgi veriyor. Türkiye’de darbe olduğunu söylüyor. O da kafasını çevirerek, ‘Kimler yapmış’ diyor. O da ‘Our boys’ (Bizim çocuklar) diyor. Sonra da Carter dönüp oyunu izlemeye devam ediyor. Yeni dünya düzeninde her ülkede demokrasi olsun, çok partili hayat olsun, serbest seçimler olsun isteniyor ama her ülkeyi de ’bizim çocuklar’ yönetsin istiyorlar yeni dünya düzenini tasarlayanlar. Fakat o mümkün değil. Serbest seçim olduğu takdirde bazen o ülkenin halkının çocukları seçilebilir, ’bizim çocuklar’ seçilemeyebilir. O zaman ne olacak? O zaman daha rafine bir şey geliştiriyorlar. Diyorlar ki kim kazanırsa o yönetsin ama yönetirken ’bizim çocuklar’ gibi yönetsin. İşte bu anayasaların siyasetin temel parametrelerini içine alması ve siyasetin parametrelerinin anayasalar tarafından düzenlenmesinin anlamı bu. Kim kazanırsa kazansın belli sınırlar içerisinde ülkeyi yönetsin ama temel politika kararları ile ilgili olarak da biz bunları kontrol altına alalım. 2. Dünya Savaşı’nın galipleri, mağlupların anayasalarını yapmıştır. İtalya’nın anayasası Amerikan işgal kuvvetleri tarafından hazırlanmıştır. İtalya hala o anayasa ile yönetiliyor. Almanya’nın anayasası yine Amerika kontrolünde hazırlanmıştır, 1949 Bonn Anayasası. Japonların anayasası da Amerika işgal kuvvetleri tarafından hazırlattırılmıştır. Niye bu yapılıyor? Bunlar örnek, modern ülkeler. Bu ülkelerde kim yönetime gelirse gelsin ’bizim çocuklar’ gibi yönetsinler düşüncesiyle yapılmış, siyasetin temel parametreleri anayasaların içerisine konulmuştur” şeklinde konuştu.

“27 Mayıs 1960 bürokrasinin rövanşı olarak görülür”
1960 darbesinin anayasa ile siyasete müdahale konusunda bir örnek olduğunu dile getiren Prof. Dr. Şentop, “Türkiye’deki durum da aslında 27 Mayıs 1960 darbesi ile bu şekle dönüştürülüyor. Bir düşünce adamı, Türkiye’nin 1960 darbesi ile 2. Dünya Savaşı’nın mağlupları arasına girdiğini söylüyor. Hakikaten bu anlayışla anayasa hazırlanıyor. Öncesinde 1960’a kadar serbest seçimler yapılıyor ve Türkiye’de serbest seçimleri Türkiye’yi uzun süre yönetmiş bürokratik siyasiler kazanamıyor. CHP, 1950-60 arası yapılan seçimlerde iktidara gelemiyor. Bir seçim daha olacağı konuşuluyor ama kazanamayacakları görülüyor. Türkiye’de tekrar seçimle iktidara, yönetime gelemeyen bir siyasi görüşün seçim olmadan nasıl iktidara geleceği konusu konuşuluyor. Bunun akla gelen ilk yöntemi de askeri darbedir. 1954 sonrası ordu içerisinde bir takım yapılanmalar bunu düşünmeye başlıyor. 14 Mayıs 1950 siyasetin zaferi olarak görülür, 27 Mayıs 1960 da bürokrasinin rövanşı olarak görülür. Yani seçimle iktidara gelemeyen bir anlayışı seçim olmadan iktidara getirmek. Darbe yaparak getirdiniz ama bu nasıl devam edebilir? Türkiye’yi bu şekilde idare etmek mümkün değil. Türkiye 1945’te çok partili hayata geçmişti. 15 yıl sonra Türkiye’yi seçimsiz, tek partili bir yönetime döndürmek mümkün değil. Tekrar seçim olacak ama kazanma ümitleri yok. Bir formül arıyorlar. Seçimle iktidara gelemeyen anlayışı seçimi kaybetse de iktidara getirecek bir formül. İşte anayasa bu anlayışla siyasetin alanını büyük ölçüde etkileyen, daraltan bir yaklaşımla hazırlanıyor. Yani biz gelmesek, başkaları da gelse bizim istediğimiz gibi yönetsinler anlayışı” ifadelerini kullandı.

“Geleceğin Türkiye’sinin anayasasını halkın seçtiklerinin hazırlaması gerekiyor”
Türkiye’nin bugün ve gelecek için yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu vurgulayan Şentop, şunları söyledi:
“Eğer biz hükümeti bu dengelere muhtaç olmaktan çıkartırsak, doğrudan halkın seçtiği bir şekle dönüştürürsek o zaman bu problemi büyük ölçüde çözmüş oluyoruz. Bugünkü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yaklaşımımız buydu. 15 Temmuz’dan sonra bunu gördük. Devleti ve milleti tahkim etmek gerektiğine dair genel kanaat oluştu ve hükümet sistemi değişmiş oldu. Anayasaların siyasetin alanını kapatan, örten yaklaşımı büyük ölçüde burada tasfiye edilmiş ve normalleşmiş oldu. Bir de Türkiye’nin halkın seçmiş olduğu bir parlamento tarafından yapılan bir anayasaya ihtiyacı var. Bu sadece sembolik şey değil ama öyle düşünülse bile kıymetli bir şeydir. Bugüne kadar anayasaları darbeciler yapmış. Önemli değişiklikler yapılmış amenna ama sonuçta Türkiye’de sivil, halkın seçtiklerinin bir anayasası olması lazım. Anayasalar da yaşayan her varlık gibi zaman içerisinde eskiyor. Hazırlandığı zamanki düşünceler, mülahazalar, oturmuş olan toplumsal yapı, Türkiye’nin beklentileri ve büyüklüğü-hacmi çok değişmiş. Üzerinden uzun yıllar geçmiş. Bugünün ve bundan sonraki Türkiye’nin, geleceğin Türkiye’sinin anayasasının halkın seçtiklerinin katılımı ile onların önceliği ile hazırlanması gerekiyor. Yeni anayasa ihtiyacı Türkiye’de hala devam ediyor.”
Programa ayrıca Samsun Valisi Orhan Tavlı, Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Halit Doğan, eski AK Parti milletvekilleri Hilmi Bilgin, İsmail Aydın, Samsun Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Sabri Kılıç, Hukukçular Birliği Vakfı Genel Başkanı Yaşar Baş, davetliler, öğretim görevlileri ve öğrenciler katıldı. Program, Rektör Aydın’ın Şentop’a hediye takdimi ile sona erdi.

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Avatarı
Ihlas Haber Ajansı tarafından
27 Temmuz, 2025 13:57 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Bakan Uraloğlu: “2 mahallemiz boşaltıldı. Yangından dolayı yaralanan hiç kimse yok”

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, "Karahıdır ile İğdir köyleri boşaltıldı. Yangınla ilgili hiç bir yalanan vatandaşımız yok. Gürsu TOKİ'yi tehdit eden bir durum yok" dedi.


Bursa Orman Bölge Müdürlüğü'ndeki koordinasyon merkezinden Bursa'daki yangınları takip eden Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, "Bütün kamu ve kuruluşları sahaya gerekli müdahaleleri yapıyor. Havanın çok sıcak olması ve bazı bölgelerde rüzgarın etkisiyle de yangın yayıldı. Ancak, Orhaneli tarafındaki yangın ciddi şekilde daraltıldığı konusunda mesafe kat edildiğini söyleyebilirim. İnşallah kısa sürede arkadaşlarımızla beraber sonuç alma gayreti içerisindeyiz. Kestel ve Gürsu tarafındaki yangının 110 hektar civarında bir alanda etkili olduğunu kabaca tespit ettik. Elbette net rakamlar yangından sonra açıklanacaktır. Hava kararana kadar 13 tane hava aracımızın etkin bir şekilde müdahale etti. Ancak hava karardıktan sonra hava araçlarıyla bir müdahale söz konusu olmuyor" dedi.
"İki tane köyümüzü tedbir amaçlı boşalttık"
Yerleşim noktalarında risk almama adına bir talimat verdiklerini belirten Uraloğlu, "Karahıdır ile İğdir köyleri boşaltıldı. Yangının ulaştığını, birkaç tane evin etkilendiğini ama orada alınan önlemler sayesinde önüne geçildi. 700 civarında vatandaşımız oradan tahliye edildi. Oradan yangın biraz daha batı yönünde rüzgarın etkisiyle ilerleyerek iyidir köyüne doğru ulaştı. Orayı da vatandaşımız tahliye etti. Gerekli önlemler alındı. Şu an halihazırda mücadele devam ediyor. Alevlerin sıçraması söz konusu değil. Sabah gün ağarmasıyla hava araçları müdahale etmeye devam edecek. Bu şekilde yangın daha fazla yayılmadan, daha fazla zarar vermeden bütün kurumların katkısıyla, koordinasyonuyla kontrol altına alıp, söndüreceğiz" diye konuştu.
"Sahada 500'ün üzerinde personel var"

Bakan Uraloğlu konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sahada 500'ün üzerinde görevli personel olduğunu özellikle söylemek isterim. 750'nin üzerinde yangına müdahale edebilecek araçların var. Yakın illerde özellikle kamu kurumlarında olan arazözünden su taşıyabilecek araçlarına kadar koordine ettik. Sabaha kadar da onların bölgeye intikal etmesini sağlayarak inşallah yangını daha da büyümeden bu şekilde söndürülmüş oluruz. Yaralanan ne bir personelimiz ne de bir vatandaşımız var. Bize bununla ilgili bir bilgi gelmedi. İnşallah da yaralanan olmaz."
"Duruma göre yolları açıp kapıyoruz"
Karabük-Ankara yolunun alevlerden dolayı kapatıldığını, ancak tekrar trafiğe açıldığını belirten Uraloğlu, "Riskten dolayı Eskişehir istikametinden gelip otoyol bağlantısını da yine kapatmıştık. Çünkü oraya kadar geldi halen de o kapalılık devam ediyor. Duruma göre açmış olacağız" diye konuştu.
"TOKİ'yi tehdit eden bir durum yok"
Gürsu'daki TOKİ konutlarına yangına ulaştığı veya oranın ciddi risk altında olduğuyla ilgili yoğun bilge geldiğini belirten Uraloğlu, "Şu an için net olarak şunu söyleyebilirim. Oraya ulaşmış bir yangın yok. Birinci derecede bir tehdit yok. Biz de yakından takip ediyoruz. Orada bir tahliye de yok" şeklinde konuştu.

Bizi sosyal medyadan takip edin