Karabük’te Bayır Mahallesi Menderes Caddesi üzerinde Karabük Belediyesi tarafından yaptırılan Şehitler Parkı’ndaki fıskiye çeşmelerine kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından zarar verildi. Parkta meydana gelen tahribat, Türkiye Harp Malulü Gaziler-Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Karabük Şube Başkanı Nihat Kılıç’ın tepkisine neden oldu.
Şehitlerin hatırasını yaşatmak amacıyla yapılan parkın bu şekilde zarar görmesinin büyük bir saygısızlık olduğunu belirten Kılıç, “Bu tür davranışlar hem toplumsal değerlere hem de şehitlerimizin aziz hatırasına yapılmış bir hakarettir” dedi.
Kılıç, benzer olayların tekrar yaşanmaması için park alanına güvenlik kamerası takılmasını talep ederken, belediyeden de bu bölgede görev yapacak bir personel görevlendirilmesini istedi. Kılıç, ayrıca Emniyet Müdürlüğünün parka zarar verenlerin çevrede bulunan kamera kayıtlarından tespit edilmesini isteyerek, parka zarar verenler hakkında şikayetçi olacaklarını ifade etti.
ŞAŞIRDIK MI? HAYIR MUTLU MUYUZ? HAYIR GELECEĞE DAİR UMUT VAR MI? HAYIR.HAYIRLI YOLCULUKLAR O HALDE
2027 yılında erken seçim olursa, iktidar tam 25 yılı, çeyrek asırı devirecek. Çeyrek asıra 2 kala tabloya bakalım ! 6 aylık enflasyon verileri güzide kurumumuz TUİK tarafından 2 gün önce açıklandı. TUİK verileri baz alınarak da çalışan ve emeklilerin maaş zamları belirlendi. Şaşırdık mı? Hayır. Mutlu muyuz? Hayır Geleceğe dair umut var mı? Hayır. Milyonlarca aile büyük bir hızla açlık sınırı rakamlarının altına düş(ürül)meye devam ediyor. Asgari ücretliler zaten açlık sınırının altında idi, emeklilerin büyük bir kısmı ise, açlık sınırının yarısına mahkum edilmişti. Temmuz zamlarının açıklanması ile açlık sınırının altına düş(ürül)enlerin sayısı daha da arttı. Her 6 ayda bir bu acı gerçekle yüzleşiyoruz. Yoksulluk ve açlık sınırı potasının üzerine çıkmamız artık mümkün değil ! 2 yıl sonra bu günleri mumla alacağız. Tablonun bundan çok daha kötü olacağını tahmin etmek hiç zor değil.
Haziran 2025 verilerine göre Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapılması gereken aylık gıda harcaması tutarı "AÇLIK SINIRI" 26.115,18 TL’ye, (dikkat edin açlık sınırı sadece gıda için!) Gıda harcaması artı giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise "YOKSULLUK SINIRI" 85.065,75 TL’ye Bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ de aylık 33.586,82 TL ’ye yükseldi. Bu rakamlar her ay açıklanıyor ve yükselmeye devam ediyor. Her ay bu rakamların altına düşen insanlarımızın sayısı da artmaya devam ediyor. Ülkenin bir felakete hızla sürüklendiği tartışmasız açık ve net! Birkaç yıl önce yoksulluk sınırında (yada biraz üstünde) olan emekliler şimdi açlık sınırının altına hızla sürükleniyor.
ÜLKE BU GİRDAPTAN MUTLAKA ÇIKMALI !
Bugüne kadar gelmiş geçmiş tüm iktidarların; oy için tercih ettikleri popülist politikaların acı sonuçları ile artık belirgin bir biçimde yüzleşiyoruz. Çok partili demokrasi tarihimizde hiç bir iktidara nasip olmayan, neredeyse çeyrek yüzyıllık bir yönetim fırsatını mevcut iktidar yakalamıştır. Bu nedenle bugün içinde bulunduğumuz yoksullukta payı daha büyüktür. Önceki iktidarların yanlış, popülist politikaları devam ettirilmiştir. EYT örneğinde olduğu gibi.
☆ Gelir adaletsizliğinde dünyada ikinci Avrupa'da birinci sıradayız.
Son verilere göre; ülkede işgücü 35 milyon 653 bin kişi, işgücüne katılım oranı ise yüzde 53,8 olarak gerçekleşti. İstihdam edilenlerin sayısı 32 milyon 944 bin kişi, istihdam oranı ise yüzde 49,7 İstihdam yaratmada başarılı olunsaydı, her bir emekli için çalışan kişi sayısı yetersiz kalmazdı. Ülkemizde 1,5 aktif (prim karşılığı çalışan) sigortalıya 1 emekli düşüyor. Bu konuda sağlıklı olarak kabul edilen oran ise 3 çalışanın 1 emekliye bakması olarak ifade ediliyor.
☆ Emekli sayımız sürekli artarken, çalışan sayımız sürekli düşüyor.
☆ Bu sistemin bu şartlarda sürdürülebilirliği mümkün değil!
☆ Yakındır Açlık Sınırı Rakamlarının da Aramamız.
Ülkenin halledilmesi gereken o kadar çok sorunu var ki, hangi birini sayalım?
Cari Açık
Gelir dağılımındaki eşitsizlik,
Enflasyon
Hayat pahalılığı,
İşsizlik
Eğitim
Toplumsal Ahlak
Tarım ve Hayvancılık
Demokrasi ve Fikir Özgürlüğü
Liyakatsiz görevlendirmeler
Sosyal Güvenlik, Sağlık
Rüşvet, Yolsuzluk
Yeni Anayasa….
Ülke bu sorunların üstesinden gelebilir mi? Bu açmazdan, bu girdaptan nasıl çıkarız? Nasıl toparlanırız? Kaç yılda normale döneriz? Erken seçim çare olur mu? Muhalefet ülkenin kronikleşmiş sorunlarını çözebilir mi?
Ne ülkeyi yönetenlerin ne de muhalefetin bu sorulara açık ve net yanıtları olduğunu sanmıyorum. Allah sonumuzu hayır etsin.