Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

Saylar: “İsmetpaşa Projesi Türkiye’nin Yüz Akı Olacak”

Gündem Yayın: 22.08.2014 14:50
Yazar:
Saylar: “İsmetpaşa Projesi Türkiye’nin Yüz Akı Olacak”

İsmetpaşa Bölgesi’nde Endüstri Bölgesi Kurulması ile ilgili açıklama yapan AK Parti Karabük Milletvekili Osman Kahveci ve İl Başkanı Timurçin Saylar; “O bölge böylesi bir potansiyeli taşıyor. Organize Sanayi Bölgesi dolduğunda büyük çapta endüstri bölgelerine ihtiyaç duyulduğunda Karabük’ün elindeki en güçlü potansiyel orası. Bütün işaretler ve talepler orayı göstermektedir” dedi.

AK Parti Karabük Milletvekili Osman Kahveci ve AK Parti İl Başkanı Timurçin Saylar, İsmetpaşa’nın Endüstri Bölgesi yapılması ile ilgili olarak Gazetecilere açıklamalarda bulundular. 

Toplantıda ilk açıklama Milletvekili Osman Kahveci’den geldi. Kahveci, yaptığı değerlendirmede şöyle konuştu;  “Şehirlerin sanayileşmesinde, gelişmesinde endüstri bölgeleri önemli yer tutmaktadır. Türkiye’de de bunun örnekleri bulunmaktadır. Bildiğiniz gibi şehirler gelişmeye organize sanayi bölgeleri ile başlar; ama organize sanayi bölgesindeki fabrikaların alan ve kapasite oranları belirlidir. Fakat endüstri bölgeleri daha geniş alanlarda daha büyük fabrikaların yapıldığı alanlardır. Şimdi Karabük’ün gelişme potansiyeline baktığımız zaman biliyorsunuz organize sanayi önce 1.organize sanayi dedik yaptık, tahsisler bitti ve doldu. Şuanda 2. Organize sanayi henüz bazı alt yapıları bitmese de 2. Organize sanayide doldu. Karabük’ün gelişme potansiyeline baktığımız zaman ve Filyos Projesini de göz önünde bulundurursak Karabük’ün ciddi bir şekilde endüstri bölgesine önümüzdeki günlerde ihtiyacı olduğu gözüküyor. Bunun uygun yeri tartışılabilir; ama İsmetpaşa’daki bazı alt yapıları değerlendirdiğimiz zaman suyu var, uluslar arası karayollarının yanında, demir yolu var birde arazisi de mevcut. Yani hazineye ait arazilerinde olması dikkatleri o bölgeye çekiyor. O bölge böylesi bir potansiyeli taşıyor. Organize sanayi bölgesi dolduğunda büyük çapta endüstri bölgelerine ihtiyaç duyulduğunda Karabük’ün elindeki en güçlü potansiyel orası. Bütün işaretler ve talepler orayı göstermektedir. Çünkü karayolu, demiryolu, arazi, su gibi artılar dikkatleri oraya çekmektedir. Buranın endüstri bölgesi olabilmesi ile ilgili ciddi etütlerin yapılması lazım. Şuanda elimizdeki veriler bunu sağlıyor; ama bir de taleplere bakacağız. Bakanlıkla istişareler yapacağız. Biraz zamana ihtiyacımız var; ama bütün alt yapı verilerini dikkate aldığımız zaman İsmetpaşa en güçlü potansiyel alanlarımızdan bir tanesi durumdadır. Sonuç itibari ile çalışmalarımız başlayacak, bunun için sadece biraz zamana ihtiyacımız var.”

 “İSMETPAŞA PROJESİ TÜRKİYE’NİN YÜZ AKI OLACAK”

AK Parti İl Başkanı Timurçin Saylar ise; konu ile ilgili olarak; “Benim bu konuyla ilgili olarak çalışmalarım bulunmaktadır. İsmetpaşa bölgesini söylememizdeki gaye şudur. Şimdi 2000 yılından itibaren Karabük’teki haddeneci ve sanayi kesimi ( karabüke yatırım gelmiyor diye bakabilirsiniz ama) şehir içindeki haddeneler 2000 yılında 150-200 ton üretim yaparken, bugün 500-700 ton üretim yapıyor. Yani şehir içindeki haddenelerin hepsinin kapasitesi büyüdü; ama büyüyecek alanı kalmadı ve yerlerinde sıkıştılar. Şimdi bundan sonraki süreç içerisinde şehir içindeki en büyük haddanenin kullanmış olduğu metre kare 45 dönümdür. O şekilde de bir tane haddabe vardır. Geri kalanları da 15 bin metre kare üzerinde üretim yapıyor; ama organize sanayi bölgesinde biz bu üreticilerimize 50 bin 80 bin metre kare yer verdik. Şuanda Karabük’teki sanayiciler  organize sanayi bölgesinde yatırım yapıyorlar. Karabük ile ilgili asıl gerçek nedir ? Şimdi hem  KARDEMİR ‘in üretim ağındaki imalat sektörüne olan katkıları 2017 yılına kadar hem de Filyos’un bu bölgeye olacak katkılarından sonra bizim de daha profesyonel şekilde uluslar arası alana hitap edebilecek hem serbest bölge hem de endüstriyel bölge olmalıdır. Çünkü hem serbest bölgenin hem de endüstriyel bölgenin avantajlarının bölgemize daha fazla katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Bura ile ilgili asıl gerçek elektrik ağının o bölgede olması. Şimdi enerji günümüzde Türkiye’de en büyük ihtiyaç halindedir. Buugün enerjide sıkıntı çekmiyoruz; ama bugün bir izabe kurmaya kalktığınız zaman ya da büyük bir sanayi kuruluşu yapmaya kalktığınız zaman 100 envadan ses verir. Karabük hattında ise 400 envanın üzerinde bir hat çalışması var. Yani şuanda bizim İsmetpaşa ile Karabük arasında elektrik problemimiz yok. Buda sanayiciye cazip bir durum haline geliyor. Türkiye’nin neresine yatırım yaparsanız yapın fabrikayı kurarsınız, kurduğunuz fabrika kadar da para harcarsınız santral kurmak için; fakat bu bölgeye fabrika kurarsanız elektriğiniz mevcuttur. Onun için bizde diyoruz ki bu bölge Doğu Karadeniz’e yol ağzı, Batı Karadeniz’in yol ağzı, demir yolu hattı ve yatırım yapılabilecek bütün argümanları barındıran bir durumda olması bölgeyi cazip hale getiriyor. Bu yerde yaklaşık 1,5 milyon metre kare hazine arazisi var. Toplam şuanda bizim ürettirdiğimiz arazi 11 milyon 700 bin metre kare arazi çıkıyor ortaya. Bunun 6 milyon 500 bin metre karesi  vatandaş arazisi, geri kalanı mera ve devletten alabilme imkanı var. Böyle bir yerde bir şimdi örneğin bir otomotiv sanayisi kurulsa yer verebilme imkanınız var. Bu bir başlangıç,  bunu belli bir yere getirince Karabük’ün 30-40 yılının kurtulacak bir potansiyelin o bölgeye çıkacağına inanıyoruz.  Bunun ile ilgili de çalışmalar yapıyoruz. Bu projeyi Karabük’ün, Karabük sanayisinin geleceği olarak düşünüyoruz. Filyos ne zaman başlarda, buradan randıman almaya başladığımız zaman Filyos Projesi’ne entegre olarak İsmetpaşa Projesi Türkiye’nin yüz akı olacak” diye konuştu.

“KARABÜK KENDİ ENERJİSİNİ ÜRETEBİLECEK NADİR KENTLER ARASINDADIR”

Karabük’ün kendi enerjisini üretebilecek nadir kentlerden birisi olduğunu ifade eden Kahveci; “Bu bölgede böyle bir endüstri düşünüldüğü müddetçe enerjiye de ihtiyaç olacak; ama çok şükür gördüğümüz şu ki Karabük kendi kullanacağı enerjiyi, kendisi üretebilecek nadir kentlerden bir tanesidir. Hatta bizim elektrik fazlamız bile var. Bizim İsmetpaşa’nın biraz daha ilerisinde Gerede istikametinde Bulduk bölgesine, Bulduk Barajı yapılıyor. Bu baraj enerji ağırlıklı bir baraj olacak. Dolayısı ile organize sanayisi ile enerji arasında 500-600 metrelik bir mesafe olacak. Karabük’ün böylesi bir enerji fazlalığı bulunmaktadır. Bu fazlalığı da endüstri bölgesinde çok rahat kullanabiliriz” dedi.

Paylaş:

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

KIBRIS KONUSUNDA UNUTULANLAR… ‘’Vicdan hatırlatır, tarih unutmaz…’’

Manşet Yayın: 06.05.2024 09:00 |Güncelleme:05.05.2024 13:40
Yazar:
KIBRIS KONUSUNDA UNUTULANLAR… ‘’Vicdan hatırlatır, tarih unutmaz…’’

Ne de çabuk geçiyor yıllar…

Kıbrıs konusu Türkiye’nin gündemine gireli 75 yıl, Türk ordusu Kıbrıs’a gireli 50 yıl olmuş. Yıllar geçti ama hiç değişmedi Kıbrıs… Adanın her yanı tarihi gerçekleriyle yaşıyor.

Her şey aynı…

Adada yaşayanlar, adanın sahilleri, adanın sıcaklığı, doğasının güzellikleri, insanlarının adalı halleri hep aynı. Ama değişmeyen tek şey; orada yaşayan insanların geleceğini değiştirme gayretleri…

Aslında bu gayretler 50’li yıllardan beri var. Bu gayretlerin başrol oyuncuları da Rum-Yunan ikilisi…

Sanki o küçücük adada sadece kendileri yaşıyorcasına hiç vazgeçmediler! Ada bizimdir dediler, adanın asıl sahibi Kıbrıs Türk Halkına adayı dar ettiler.

Tarih, özellikle Rumların adalı Türklere uyguladıkları nice mezalimlerle doludur…  Günümüzde hala Kıbrıs Türk Halkına uygulanan yaşam ambargoları bunun en çarpıcı örneğidir.

Rum-Yunan ikilisinin adayı ele geçirme oyunu 20 Temmuz 1974’te Türkiye tarafından bozulunca; işte o tarihten sonra bu oyunu dünyanın neredeyse her yerinde oynamaya başladılar. BM, AB, ABD, İngiltere ve aklınıza gelebilecek her platform onlar için Kıbrıs’ı ele geçirme sahnesi oldu. Hala olmaya devam ediyor.

Aslında bu oyun sahnesinde sergilenen ne varsa hepsinin başında ‘Kıbrıs Müzakeresi’ başlığı var! Ama bu başlığın içinde de talepler hep aynı:

  • Türkiye’nin ada üzerindeki garantörlüğü kabul edilemez,
  • Türk askeri adayı derhal terk etmelidir.
  • 1974’te Güneye göç eden Rumlara terk ettikleri ev, arazi ve malları verilmelidir,
  • Türklerin elinde bulunan toprakların önemli bir bölümü Rum tarafına verilmelidir,
  • Güneye göçen Rumlardan 200 bin kadarı yeniden kuzeye yerleşmelidir,
  • Adaya yerleşen Türkiyeli göçmenler adayı terk etmelidir.
  • Kıbrıs Türklerine azınlık haklarından bir fazlası dahi verilemez,
  • Adanın Yönetim şekli ‘’Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’’ olmalıdır,
  • Adada tek egemenlik, tek halk, tek kimlik geçerli olmalıdır…

İşte Rum-Yunan ikilisinin hiç değişmeyen talepleri özet olarak budur. Rum kesiminde hangi politikacı yönetime gelirse gelsin. Yukarıda sıraladığım bu taleplerden asla vazgeçemez. Çünkü bu talepler, Rum kilisesinin, Rum Ulusal Konseyinin değişmez kırmızıçizgileridir.

Pekiyi, Rum-Yunan ikilisinin bu talepleri karşısında Türk tarafı ne yapmıştır? Buna bir bakalım:

1968 yılından beri süregelen müzakerelerde hep iyi çocuk biz olalım da bu konu bir an önce çözülsün politikası yıllarca uygulanmış. Hatta bir ara Annan denen bir tuzak planla neredeyse adadaki tüm kazanımlarımızı kaybedeceğimiz sırada; yine Rumların bu plana hayır demesiyle ada elimizden kayıp gitmemiştir.

Sonraki yıllarda KKTC’yi yöneten Talat ve Akıncı dönemlerindeki verelim kurtulalım, Rumlarla iç içe yaşayalım gayretlerine rağmen; gerek Kıbrıs Türk Halkı, gerekse özellikle Türkiye hem müzakerelerde, hem de uluslararası platformlardaki tüm dayatmalara direnerek adayı bu ikiliye teslim etmemişlerdir.

Günümüze gelindiğinde artık ne Türkiye, ne de adada kurulan son Türk devleti KKTC’nin yönetimi; iki ayrı devlet, iki ayrı egemenlik, iki ayrı yönetim, iki ayrı halk gerçeği kabul edilmeden müzakere masasına gelmeyeceklerini net bir şekilde açıklamışlardır.

Son birkaç aydan beri BM gözetiminde Kıbrıs konusunda yeniden müzakerelerin başlaması için türlü gayretler sarf edilmektedir. Ama gelin görün ki, her defasında Türkiye’nin AB müzakerelerinin başlaması için konuyla hiç alakası olmayan Kıbrıs konusunu çözün dayatması ülkemizin önüne koyulmaktadır. Böylesi bir iki yüz yüzlülük görülmüş müdür?

Yazımın girişinde de belirttiğim gibi adada aslında değişen hiçbir şey yoktur. Değişen sadece zaman, o zamana sığan gerçeklerdir.

Adanın güneyinde Rumlar, kuzeyinde Türkler yaşamakta. Bu insanlar yaşam mücadelesi için her gün işlerine gidip gelmektedirler.

Rumların en büyük avantajı; haksız, hukuksuz kabul edildikleri AB üyeliği ile tüm dünyanın adanın yasal hükümeti olarak GKR yönetimini tanımış olmalarıdır.

Türklerin ise en büyük dezavantajı; yaşadıkları devleti Türkiye’den başka hiçbir devletin tanımamış olması, taşıdıkları kimliğin Türkiye hariç hiçbir ülke tarafından kabul görmemesidir.

Bundan önce kaleme almış olduğum, ‘’Kıbrıs Konusu Kabuk Bağladı’’ başlıklı yazımda bahsettiğim gerçekler hiç değişmemiş, hala geçerlidir. Bu yazımda belirtmiş olduğum hususlar ise Kıbrıs konusunda unutulanları yeniden hatırlatmak içindir.

Unutulmasın ki:

‘’Vicdan unutmaz, tarih hatırlatır…’’

 

Atilla Çilingir

www.atillacilingir.com

06 Mayıs 2024

 

 

 

 

Paylaş: