Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

REFERANDUMUN ARDINDAN…

Köşe Yazıları Yayın: 19.04.2017 07:46

Ülkemizin son dönemde yaşamış olduğu sıkıntılı, kritik dönem hepimizce çok iyi bilinmektedir. Ancak Türk Milletinin vatanına, devletine, bayrağına olan vazgeçilmez bağlılığıyla, yaşanan tüm sıkıntılar, tehditler bertaraf edilmiş; devletimizin bölünmez bütünlüğünden, milletimizin birlik ve beraberliğinden asla taviz verilmemiştir. Milletimizin çözüm bekleyen onca sorunu varken; ikili rakamlara ulaşan enflasyon, işsizlik problemlerimize, büyüyen iç ve dış borçlarımıza, dış ilişkilerimizde yaşanan onca sıkıntıya, bir de üstüne üstlük giderek kutuplaşan toplum yapımıza rağmen, 18 maddelik bir anayasa içeriğiyle; devletimizin yönetim biçiminin değiştirilmesini hedefleyen halk oylamasıyla karşı karşıya kalınmıştır. Bu oylamayla asırlık bir çınar ihtişamıyla dimdik ayakta duran, parlamenter demokratik yapısıyla kök salan devlet yönetimimizin tek elde toplanması, ‘Türk Tipi Cumhurbaşkanlığı’ sistemiyle yer değiştirmesi/dönüştürülmesi amaçlanmıştır. Aslında bugün gelinen noktanın ‘sessiz bir devrim’ olduğunu, bu sitemi halk oylamasına sunanların söylediğini de unutmamak gerekir. Bu halk oylaması öncesinde ülke sathında yaşananları hep birlikte izledik. Bu süreçte miting meydanlarında, görsel – yazılı basında, sosyal medyada her ne yaşandıysa; devletin tüm imkânlarının kullanılarak, yeni sisteme ‘evet’ denilmesini isteyenlerle, mütevazı olanaklarıyla bu görüşün karşısına çıkarak, ‘hayır’ ben demokratik parlamenter sistemden yanayım diyenler arasında geçmiştir. Sonuçta 16 Nisan’da sandık başına giden Türk Milletinin %85,46’sı oy vermiş; % 51,4’ü yeni yönetim sistemine evet, % 48,6’sı ‘hayır’ demiş, bu sonuç nitelikli kabul oranını içermese de, neticeten milli iradenin onayını almıştır. Ancak şu gerçeği de hiç kimse yok saymamalı, göz ardı etmemelidir! Sandık başına gidenlerin yarısına yakını da bu oylamada ‘hayır’ demiş, tercihini demokratik parlamenter sistemden yana kullanmıştır. Neredeyse her metre karesi ‘evet’ pankartlarıyla donanmış ülkemizde, devletin tüm gücünün kullanıldığı onca propagandaya, OHAL şartlarına rağmen; halkımızın % 48,6’sı ‘buzdolabına konulmuş olan demokratik parlamenter sistemin’ devamı yönünde kullanmış, ‘hayır’ demiştir. Bu da, ülkemizin yarınlarını Atatürkçü düşüncenin aydınlatacağına inanmış olanların yanıtıdır. Halk oylamasında ‘Evet’ diyen de, ‘Hayır’ oyu verende aziz vatanımızın birinci sınıf yurttaşıdır. Evet diyenler ne kadar saygın ise; hayır diyenlerde o kadar saygındır. Bu referandumda herkesin özgür iradesiyle, vicdanının sesiyle oyunu kullanmış bulunması; aynı zamanda Türk milletinin dünyaya vermiş olduğu önemli bir demokrasi mesajıdır. Ancak oylamanın yapıldığı gün, YSK tarafından öylesine bir karar alınmıştır ki! Bu kararın açıklanması ülke gündemine adeta bomba gibi düşmüş, oyunu kullanan insanlarımızı şaşkına çevirmiştir! Bu açıklamada: ”Mühürsüz oy pusulaları da geçerli olacaktır,” denilmiş; YSK’nın bu kararı; ”Vatandaşın kendinden kaynaklanmayan bu hatadan dolayı, bu oyların geçerli olacağı” gerekçesine dayandırılmıştır. Açıklanan bu kararı takiben yapılan eleştiriler, beyanlar, ülkemizin yeni yönetim biçiminin oylandığı böylesine önemli bir tercihi ne yazık ki, tartışmalı hale getirdiği yöndedir. Böylece halk oylamasına yapılan itirazların ana başlıkları da belli olmuştur: ”Mühürsüz oy pusulaların geçersiz sayılması”, ”Mühürsüz seçim” ‘Hayır’ propagandasını yürütenlerin sözcüleri yapmış oldukları açıklamada, mühürsüz zarflar içinde kullanılan 2 – 2,5 milyon oydan bahsetmektedir! Bu da katılıma göre % 6’lık bir orana tekabül etmektedir. Dolayısıyla oy pusulalarının tercihi ne olursa olsun; bu yüzde oranı, halk oylaması sonucuna etki yapacak niteliktedir. İddia odur ki! Mühürsüz oy pusulaları bu seçim sonucunu doğrudan etkilemiştir. 900 bin oyun geçersiz sayıldığı bir oylamada, mühürsüz oy pusulası gerçekten bu kadar fazlaysa, bu önemli tespit; bütün ayrıntılarıyla açıklanmalı, vatandaşların aklındaki hiçbir soru yanıtsız kalmamalıdır. Bu açıklamayı beklemek her yurttaşımızın en tabii hakkıdır. Bu arada Avrupa’dan bir ses yükselmiş, AGİT bir açıklamayla; YSK’nın oy sayımı başlamadan önce yapmış olduğu bu değişikliğin, ”Önemli bir güvenceyi ortadan kaldırdığını. Kanunla çelişkili olduğunu” belirtmiştir. Her ne kadar yurt dışından yapılan benzer açıklamalar; içerik itibariyle ülkemizi yönetenlerce kabul görmese, işitilmese, yok hükmündedir dense de; yapılan bu tespit, AB ile devam eden tam üyelik müzakerelerini olumsuz yönde etkileyebilecektir. YSK’nın almış olduğu bu karara, bir de şöyle bakılmalıdır! Sandıktan çıkan sonuçlar bu oy yüzdelerinin tersi olsaydı; yani ‘Hayır’ oyları, ‘Evet’ oylarından %2,8 fazla çıksaydı; ülkemizi yönetenlerin YSK’nın almış olduğu bu karara tepkisi, uygulaması acaba nasıl olurdu? Oyların nasıl geçersiz olacağını belirleyen seçim yasasının ilgili maddesine, anayasa mahkemesinin bu yönde vermiş olduğu karara rağmen; YSK’nın oylamanın yapıldığı gün, bu yasa maddelerini görmezden gelerek almış olduğu kararın bundan sonrasını yine hukuk belirleyecektir. Çünkü bu kararın iptali için ‘hayır’ cephesinin temsilcileri yargıya başvurmuştur. Ancak her ne yaşanırsa yaşansın; önemli olan bundan sonraki süreçtir. Devletimizi yönetenlere, tüm partilere düşen ilk görev; ülkemizin önünde bekleyen devasa problemlerin öncelikli çözümüne yönelik olmalı, toplumsal uzlaşı mutlak surette sağlanmalıdır. Bunun yolu, Anayasa’yı toplumsal bir mutabakat metnine dönüştürmekten geçmektedir. Halk oylamasına sunulan bu anayasa değişikliğine/yeni yönetim biçimine; sandığa giden yurttaşlarımızın yarısına yakınının ‘hayır’ dediği göz ardı edilmemelidir. T.B.M.M görevinin başındadır. ‘Anayasa’yı toplumsal uzlaşı metnine’ dönüştürmek için zaman geçmiş de değildir; bunun için hala bir fırsat vardır. Unutulmamalıdır ki! 16 Nisan Halk oylaması; ‘Atı alıp da Üsküdar’a geçmek, ya da eşeğini Bor’a sürmek’ için yapılmamıştır. Bu halk oylamasında özgürlükçü parlamenter demokrasiye inanan, hiçbir dogmaya, dayatmaya diz çökmeyen, beyninde Atatürkçü düşüncenin aydınlık yarınlarını taşıyan %49’luk bir oy oranı da vardır. Atilla Çilingir www.atillacilingir.com

Paylaş:

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Geleceğin Baristaları ve Kahve Tutkunları KBÜ’de “Temel Barista Eğitimi” Aldı

Eğitim Yayın: 06.05.2024 04:48
İhlas Haber Ajansı

Karabük Üniversitesi Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi (KABÜSEM) bünyesinde Safranbolu Turizm Fakültesi akademisyenleri tarafından kahve sektöründe kariyer yapmayı hedefleyenler ve kahve severler için “Temel Barista Eğitimi” verildi.
KABÜSEM bünyesinde Safranbolu Turizm Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü Dr. Öğr. Üyesi İrfan Yurt ve Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Yılmaz tarafından kahveye ilgi duyan her bireye alanında önemli bir başlangıç yapmak amacıyla 17 kişiye “Temel Barista Eğitimi” verildi.
Kursiyerler, kahve sanatları ve endüstri: yetiştirme, işleme, kavurma ve sunum, makine ekipman eğitimi, temel barista hijyen kuralları, espresso alım tekniklerini kavrama, aspresso bazlı sıcak kahveler yapım ve sunum teknikleri, espresso bazlı soğuk kahveler yapım ve sunum teknikleri, 3. nesil kahve yapım ve sunum teknikleri, latte art teknikleri ve uygulamaları, milkshake, smoothie ve kokteyl grubu içeceklerin yapım ve sunum teknikleri, yöresel kahvelerin yapım ve sunum teknikleri ile gıda güvenliği ve hijyen eğitim gibi konularda toplamda 38 saat eğitim aldı.
Karabük Üniversitesi bünyesinde KBÜ Rektörü Prof. Dr. Fatih Kırışık’ın destekleriyle kurulan atölyede Safranbolu Turizm Fakültesi Dekan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi İrfan Yurt ile beraber barista eğiticiliği yaptıklarını ifade eden Safranbolu Turizm Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Yılmaz, geçekleşen eğitim süreci ile ilgili konuştu.
Yılmaz, “Burada birinci nesil, ikinci nesil ve üçüncü nesil olmak üzere kahvelerimiz var. Bunları tek tek bizzat kursiyerlerimize gösteriyoruz, yapıyoruz, yaptırıyoruz” dedi.
Yılmaz, bütün kursiyerlere ilgi gösterdiklerini dile getirerek, “Espresso makinesinde yeni olarak öğüttüğümüz kahveyi temperlemesinden, espressonu nasıl alınacağına kadar bütün aşamaları tek tek göstererek kursiyerlerimize öğretiyoruz. Aynı zamanda da ‘Süt nasıl köpürtülür, kreması nasıl alınır, latte kreması, cappuccino kreması nasıl olur?’ Bunların hepsini tek tek detaylı bir şekilde izah ediyoruz” diye konuştu.
17 kursiyerin eğitim aldığını ve taleplerin her geçen gün arttığını, farklı alanlardan ve bölümlerden kursiyerlerin olduğunu, kahveye ilgi duyan, kahve kültürünü benimsemiş herkesin ilgi ve talepte bulunduğunu söyleyen Yılmaz, “Bu kursta kahve üzerine kahve hazırlama noktasında birçok deneyimi elde ediyorlar. e-Devlet’ten taranan sertifikalarımız var. Üniversite bünyesinde bunları biz veriyoruz. Bu sertifikayla kafelerde barista olarak çok rahat bir şekilde kursiyerlerimiz çalışabiliyorlar, iş bulabiliyorlar. Şu anda kahve yeni bir trend, ciddi bir eğilim var bu alanda. Öğrenci nüfusunun yoğun olduğu yerlerde birçok kafe mevcut. İnsanlar buralara gidip zaman geçiriyorlar. Dolayısıyla bu yoğun olan kafelerde kursiyerlerimiz de çok rahat iş bulabilme imkanına sahip oluyorlar. Kalifiyeli eleman yetiştiriyoruz. Bütün kahvelerimizi her şeyi tek tek gösteriyoruz, yaptırıyoruz. Dolayısıyla onlar da deneyim kazanmak kaydıyla çok rahat bir şekilde iyi bir barista olabiliyorlar” dedi.
Safranbolu Turizm Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü 2. sınıf öğrencisi Fatma Güler, 38 saatlik bir eğitim aldıklarını ifade ederek, “Burada her çeşit kahve türünü öğrendik. Sıcakları, soğukları, frozenları, meyvelileri, smoothieleri hepsini öğrendik. Kahveleri çok seviyorum. Hepsinin nasıl yapıldığını öğrenmek istedim. Böylelikle hocalarımızın sayesinde bir eğitime tabi tutuldum. Kahvelerin aslında zor bir şekilde yapılmadığını, kolay bir şekilde olduğunu ama el becerisi gerektirdiğini görmüş oldum. Aslında biz tüm öğrenciler için bu, avantaj oldu. Çünkü baristalık ilerideki mesleklerin başında geliyor. Herkes artık kahve içmeye başladı ve ileride büyük bir alanı kaplayacağını düşünüyorum. Bu yüzden iş imkânının daha fazla olduğunu, bu alanda ilerlemek isteyen kişilere öncülük ettiğini, hocalarımızın sayesinde büyük bir şekilde bize katkıda bulunduklarını düşünüyorum. O yüzden ileride iş hayatında önemli yere sahip olacağını düşünüyorum” diye konuştu.
(YE-