Ramazan Öztürk tarafından
05 Mart, 2024 13:26 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

Özkan Çetinkaya : “Halk değişim için gün sayıyor”

AK Parti Karabük Belediye Başkan Adayı Özkan Çetinkaya, seçimlere 27 gün kaldığını anımsatarak, “Şehrimiz için yeni bir kalkınma döneminin başlamasına 27 gün kaldı. Hevesliyiz, hizmet parolamız, saha belediyeciliği ve gerçek belediyecilik parolasıyla çıktığımız bu yolda halkımız değişime gün sayıyor” dedi.

Başkan adayı Çetinkaya, 1 Nisan 2024 sabahından başlamak üzere 2029 yılları arasında proje kataloğunda vadettikleri tüm projeleri halkın hizmetine sunacaklarını belirterek,, “ Şehirde kangiren haline gelen her şeyi bizim dönemimizde çözeceğiz. Farklı konularla viral değil, projelerle viral oalrak ülke gündemine gelecek. Daha müreffeh, daha çağdaş, daha Karabük için kolları sıvayacağız. Şimdiden bunun heyecanını yaşıyoruz. Bunun karşılığını sahada görüyoruz. Sokaklarda, caddelerde görüyoruz. İnşallah 27 günde başarılı bir şekilde geçirip hayırlı bir neticeye varmak istiyoruz. Şehrimize hizmet için buradayız. Ortaya çıkacak güzel projeler, güzel bir Karabük'ü düşündükçe biz enerjik oluyoruz ve daha da motive oluyoruz. Sahada hemşehrilerimizin teveccühünü gördükçe, desteğini gördükçe, birlik oldukça daha da motive oluyoruz. Seçim bizim için arefe, asıl bayram 1 Nisan’da olacak. O saatten sonra biz Karabük'ümüzü inşallah projelerimizi bir bir gerçekleştirerek halkımızın hizmetine sunarak şehrin bütün yorgunluğunu atacağız. 1 Nisan'dan itibaren bizler sahada daha hızlı koşacağız. Şehrimizi ihya edeceğiz İlk gün dediğimiz gibi. Onun için güzel telaşeler, güzel bir dönem. Burada şehrimize karşı hissettiğimiz manevi muhabbeti ve hizmet aşkını ortaya koyuyoruz. Projelerimizle bunun nasıl bir vücut bulacağını halkımıza sunduk. Bu aslında baktığımızda Karabük halkıyla aramızda bir akittir, sözleşmedir. Biz bu sözleşmede inşallah yüzde yüz uygulanır şekilde beş yıllık süreçte çok çalışacağız. 5 yılda halkımıza sunduğumuz projeleri hayata geçireceğiz. “550 kiralık konutu halkımızın hizmetine sunacağız” Çetinkaya, mega projeleri kapsamında kentin vizyonu kapsamında kentsel dönüşüm kapsamında 2100 konut yapacaklarını bunun yanında belediye bünyesinde de 550 konut yaprak kiraya vereceklerini de anlatarak, “ Şehrimizde konut stoğu düşük. Bir çok mahallemize baktığımızda kontular, yıpranmış, depreme dayanıksız, modern, çağdaş gereksinimleri hayata koyamayan konutlar var. Biz göreve geldiğimizde ilk olarak bunları revize edeceğiz diyoruz. Ama bir taraftan da şunu düşünmek zorundayız; yani burada herhangi bir birikimi olmamış bugüne kadar, konutla alakalı ya da herhangi bir birikimi olmayan ya da herhangi bir durumdan dolayı müşkül vaziyete düşmüş, dara düşmüş bir ev peşinatı ödeyecek ya da alacak bütçesi olmayan halkımız için de kiralık konutları devreye alacağız. Gelirinin yüzde 20’si kadar kira ödeyerek çağdaş ve modern konutlarda oturacaklar. Belediye bünyesinde 550 tane konut yapacağız ve bu konutlarda gelirinin yüzde yirmisi miktarını, kira bedeliyle bu dar gelirli vatandaşlarımıza ev alma imkanı olmayan vatandaşlarımızı bu hanelere yerleştireceğiz. Bu aslında baktığımızda 550 konut bir başlangıç. İhtiyaç halinde bunu yükselteceğiz. Bizler şehri emir sıfatı içerisinde bu gruba da yani konut üretimi noktasından ziyade konut kiralama sistemini devreye alacağız. Şehirde gördüğümüz eksikliklerin tespitini yaparak Karabük’e hatırlatıyoruz. Baktığımız mevcut belediye başkanının 15 yıllık bir süreci var. Şimdi bakıyoruz 15 yılda ortaya çıkmayın icraatlar. 2009 yılında verilen vaatler var konut vaadi, 2014’de var, 2019’da var. Şimdi on beş yıllık bir süreç geçmiş. Bugün bakıyorum 15 yılın ardından dördüncü döneme geliniyor. Hala talep toplanıyor. Biz arzu ederdik burada tapu teslim törenleri yapılsın. Hemşehrilerimize somut bir hizmet verilsin isterdik biz. Hala 15 yıl geçmiş, 3 tane seçim beyanname, üç tane katalogda aynı vaat ama hala dördüncü döneme giriyoruz ve hala aynı. Yine bakıyoruz araç çayı. Mesela düzenlemesi her dönem kataloglarda var ama bir hayata geçen var mı? Yok. Bunlardan biri de terminal. Bir önceki seçim beyannamelerinde terminalin yenilenmesi projesi var. Şu anki haline bakıyoruz, maalesef böyle bir modernizasyona herhangi bir bakımdan bahsedemiyoruz. Çünkü bir ilgisizlik var ve şehre giriş kapısı burası. Bu şehre gelen ve gidenleri uğurladığımız bir yer burası. Şehrimizde baktığımızda birçok yerden gelen talepler var. Bu taleplerin hepsini değerlendiriyoruz. Bunları da önümüzdeki beş yıllık süreçte çare olacağız. Ama hiçbir şekilde de Karabük'te bizler kısır siyasi söylemlere katılmayacağız. Bizler tamamen Karabük'e hizmet noktasında, icraat noktasına, ihtiyaçları noktasında ne varsa bizim tek gündemimiz bu olacak” diye konuştu.
blank
Atilla Çilingir tarafından
13 Nisan, 2025 12:55 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ NEDEN TANINMAZ?

Türkiye’nin ata yadigârı Kıbrıs adasındaki soydaşlarımızı Rumların zulmünden, topyekûn katletmesinden kurtaralı 51 yıl, adalı Türklerin özgürlüklerine kavuşarak KKTC adıyla kendi devletlerini kurmasından bugüne 42 yıl geçti.

   Ama ne adadaki bu değişimi, ne de Türklerin kurmuş olduğu KKTC’yi bugüne değin hiçbir ülke kabullenmedi. Türkiye dışında hiçbir ülke de bu devleti tanımadı!

   Neden?

   O kadar çok nedeni var ki!  

   Bu nedenlerin en başında geleni; Haçlı seferlerinden bu güne böylesine stratejik önemi olan bir coğrafyada tam da Akdeniz’in orta yerinde bulunan, Ortadoğu’yu yakından kontrol eden uçak gemisi konumundaki bu adada Türk’ün varlığı, Türk askerinin olması hiçbir zaman istenmedi de ondan…

  Tarihin hiçbir döneminde Türklerin varlığının Orta Asya’nın dışına çıkması da istenmedi. Çünkü batılılara göre Türklerin batıya yayılması demek İslamiyet’in de genişlemesi, Hıristiyanlığın önüne geçmesi, insanları kendi menfaatleri doğrultusunda yönlendiren kilisenin de önünü kesmekti de ondan…

   Aslında Kıbrıs’ta yaşanan da budur!

  Bugüne değin GKRY’deki Ortodoks Kilisesinin başındaki papazların istekleri dışında yönetimde bulunan hiçbir Rum lideri Türk tarafı ile çözüm adına müzakere edemedi. Kilise ne dediyse müzakere masasında sadece onu dile getirdi.

   Rum Ortodoks Kilisesi bugüne değin gerçekleşen tüm müzakerelerde adanın yönetiminin Rum tarafında olmasını, Türklerin ise sadece azınlık haklarına razı olmasını istedi. Ondan sonra atılacak adımın, adanın Yunanistan’a ilhak olması da idealleriydi…

  Tarihi gerçeğe de bakıldığında 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı da Ortodoks Kilisesinin Başpiskoposu Makarios’tu. Onun da amacı adayı Yunanistan’a bağlamaktı.

     Kısacası adada yaşanan anlaşmazlığın temelinde Hıristiyan âleminin bu bölgede İslamiyet’in temsilcisi bir devletin olmasını istememesi vardır.

    Bu gerçeğin dışında KKTC’nin tanınmamasının diğer önemli nedeni; ABD-AB-BM ve bölgede menfaati olan diğer devletlerin hem adanın çevresinde bulunan enerji yataklarının kullanılması, hem de adanın stratejik önemi nedeniyle Kıbrıs’ta üs bulundurmak istemeleridir. Bunun için de inanç merkezli politika öne çıkmakta. İslamiyet’in temsilcisi olarak gördükleri KKTC’yi tanımak yerine; Hristiyan âleminin temsilcisi olarak gördükleri Rum tarafını yasal hükümet olarak tanımak onların işine gelmektedir.

  Bunun yanı sıra ekonominin, paranın gücü de önemlidir. Bunun en yakın örneği; KKTC’nin de gözlemci ülke olarak tanındığı Türk Devletler Teşkilatına üye ülkeler konumundaki; Türkmenistan-Kazakistan-Özbekistan ülkelerine AB’den yapılacak 15 milyar avroluk yatırımın da etkisiyle geçtiğimiz hafta GKRY’ne büyükelçi atamışlardır

 TDT üye bu üç ülkenin diplomatik hamlesi karşısında Türkiye’den henüz bir açıklama yapılmadı. Ancak KKTC’yi tanımayan bu üç kardeş ülkenin Rum kesimine büyükelçi atamalarını sadece alacakları ekonomik yardım nedeniyle yaptıkları da söylenemez.

  Çünkü yapılan bu hamlenin arka planında; Türkiye’nin Türk Cumhuriyetlerinde giderek artan gücünün AB tarafından fark edilmesi, bu iş birliğinde bir çatlak açılması, Hristiyan âleminin Avrasya platosuna uzanarak bu güç birliğini ayrıştırması yatmaktadır.

  Türkiye’nin bu noktada Azerbaycan’dan alacağı güçlü bir destek ile AB’nin açmak istediği bu çatlağın önünü kesmesi, Türk Devletler Teşkilatına üye olan ülkeler ile ilişkilerini güçlendirmeye devam etmesi en uygun tercih olmalıdır.

  Görülen odur ki!

  KKTC’nin uluslararası camiada tanınması o kadar kolay olmayacaktır. Ama başta Türkiye’nin yöneticileri olmak üzere KKTC’deki yöneticiler de bu devletin tanıtılması faaliyetlerinden asla vazgeçmemeli, uluslararası ilişkilerde KKTC’nin tanınması mutlaka gündeme getirilmelidir.

    Dünya var olduğundan beri devletlerarasında süregelen dinler savaşı, geçmişte silah gücü ile gerçekleşmişti, günümüzde ise ekonomik güçler çatışması ile devam etmektedir.

    Türkiye bulunduğu coğrafyada, son yurdumuz Anadolu’daki güçlü yapısıyla örnek olmaya devam ettiği Avrasya platosundaki devletlerle olan işbirliğini devam ettirirken, uluslararası ilişkilerde de özellikle Hıristiyan âlemine mensup ülkelere sağladığı avantajları bir kez daha gözden geçirmeli, önümüzü kesmeye çalışan kimi ülkelere bu avantajlar hatırlatılarak onları daha dikkatli olmaya davet etmelidir.

    Bir örnek vermek gerekirse Suriye’de yaşanan savaş nedeniyle özellikle Avrupa’ya yayılması muhtemel milyonlarca göçmenin önüne geçerek onlara kucak açan Türkiye’nin bu fedakârlığını unutanlara hatırlatmak bile yetecektir.

Atilla Çilingir

www.atillacilingir.com

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.