blank
Berkay Doğan tarafından
21 Aralık, 2025 13:02 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 2dk
Yorum: 0

Osmanlı’dan Safranbolu’ya Abkâme Mirası

Safranbolu’da, yaklaşık iki bin yıllık bir mutfak tekniği yeniden gün yüzüne çıkarıldı.

Uzman Sanat Tarihçi Esra Oğuzkağan Özkan ile Yüksek Mimar İbrahim Canbulat, II. Ulusal Tarihte Safranbolu Sempozyumu’nda sundukları bildiride, “Osmanlı’dan Safranbolu’ya Uzanan Bir Miras: 15. Yüzyıl Geleneğiyle Kaplarda Üretilen Sirkeler” başlığı altında Abkâme geleneğini anlattı.

Sunumda, Osmanlı mutfağında önemli bir yere sahip olan Abkâme’nin yalnızca bir sirke türü olmadığı, aynı zamanda köklü bir fermentasyon ve aroma tekniği olduğu vurgulandı. Haber Sitemizin Yazı İşleri Müdürü ve Uzman Sanat Tarihçi Esra Oğuzkağan Özkan, Abkâme’nin tarihsel serüvenine ilişkin şu ifadeleri kullandı:

“Abkâme, yüzlerce yıldır adı aynı kalan fakat her çağda yeni bir anlam kazanan bir fermente sıvıdır. Sadece bir sirke çeşidi değil; hem ekşilik hem aroma taşıyan bir mutfak tekniğidir. Şirvânî’nin ‘Bu karışım tatlı ile ekşinin ustalıkla bir araya getirilmesidir’ sözü, Abkâme’nin tarih boyunca geçirdiği dönüşümü tek başına özetler.”

Özkan, Şirvânî’nin tarifinde Abkâme’nin küflenmiş ekmek unu, sirke ve tarçın, karanfil, safran gibi aromatik baharatların bir araya getirilmesiyle hazırlandığını belirterek, karışımın yaklaşık kırk gün boyunca güneş gören bir ortamda, üstü açık şekilde bekletildiğini ifade etti.

Abkâme’nin yalnızca ekşilik veren bir unsur olmadığını vurgulayan Özkan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Burada özellikle vurgulamak isterim: Abkâme yalnızca sirke değildir; içindeki baharat karışımının kokusunu ve tadını yemeğe taşıyan aromatik bir sıvıdır. Bu yönüyle Osmanlı mutfağında sıradan bir ekşilikten çok daha fazlasını ifade eder.”

Sunumda, Safranbolu’da günümüzde bazı üreticilerin sirkeyi aynı küp ya da fıçıda yıllarca olgunlaştırmasının, Şirvânî’nin açık fermentasyon tekniğiyle benzerlik taşıdığına dikkat çekildi. Küp ve meşe fıçılarda oluşan doğal mikrofloranın, sirkenin tadını yumuşattığı ve aromayı derinleştirdiği belirtildi.

Yüksek Mimar İbrahim Canbulat’ın, sekiz yıldır aynı küpte olgunlaştırdığı Safranbolu sirkesiyle, Şirvânî’nin yöntemlerine uygun olarak Abkâme hazırladığı aktarılan bildiride, bu uygulamanın yalnızca teorik bir bilgi değil, yaşayan bir mutfak geleneği olduğu ifade edildi.

Özkan, Abkâme’nin tarihsel önemini şu sözlerle özetledi:

“Tarifler değişebilir, malzemeler dönüşebilir; ama tekniklerin taşıdığı kültürel hafıza kolay kolay kaybolmaz. Abkâme de tam olarak böyledir. Sasanîlerin pişirme tekniği, Abbasîlerin tat–denge anlayışı ve Osmanlı’nın aromatik fermentasyonu bugün Safranbolu’nun küp ve meşe fıçısı sirkelerinde yankı bulur.” Sunumda, Abkâme’nin Sasanîlerden günümüze uzanan yaklaşık iki bin yıllık bir tekniğin Safranbolu’da hâlâ yaşatılan son miraslarından biri olduğu vurgulandı. Oturumun sonunda ise Canbulat'ın hazırladığı Abkâme tadımları katılımcılara tek tek ikram edildi.

Haber videosu için TIKLAYINIZ!

Bizi sosyal medyadan takip edin

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

blank
Berkay Doğan tarafından
21 Aralık, 2025 13:28 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum: 0

Yazıköy’de Tarihi ve Kültürel Miras Ele Alındı

Karabük Üniversitesi Bilim İletişimi Ofisi tarafından Yükseköğretim Kurulunun (YÖK) “bilimin toplumla buluşması” hedefi doğrultusunda yürütülen Bilim Kafe etkinlikleri kapsamında Yazıköy’de düzenlenen söyleşide, köyün tarihi, kültürel ve sanatsal mirası bilimsel bir bakış açısıyla ele alındı.

Karabük Üniversitesi (KBÜ) Bilim İletişimi Ofisinin “Bilim Kafe” etkinlikleri çerçevesinde; Yazıköy Muhtarlığı, Yazıköy Kültür ve Dayanışma Derneği, KBÜ Sesli Düşünme Kulübü ile KBÜ Kültür Sanat Çalışma Takımı iş birliğinde düzenlenen “Bilim Şehirle Buluşuyor: Tarihi ve Kültürel Mirasın Korunması – Yazıköy Söyleşisi”, Yazıköy Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.

Akademisyenler ile yerel tarihçileri bölge halkıyla buluşturan program, bilginin üniversite sınırlarının dışına taşınarak toplumla paylaşılmasına yönelik önemli bir örnek olarak dikkat çekti.

AKADEMİ İLE YEREL HAFIZA AYNI MASADA

Moderatörlüğünü Öğr. Gör. Mesut Doğan’ın üstlendiği söyleşide; Safranbolu Fethi Toker Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Sebahat Kılıç Bülbül, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sanat Tarihi Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Handan Yerli, Arkeoloji Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Yaşar Serkal Yıldırım ile yerel tarihçi Ahmet Karakaş konuşmacı olarak yer aldı.

Yazıköy halkının yoğun ilgi gösterdiği etkinlikte, köyün mimari dokusu, sanatsal unsurları, tarihsel derinliği ve yaşayan kültürel mirası bilimsel veriler ışığında değerlendirildi.

“KÜLTÜREL DEĞERLER KAYIT ALTINA ALINMALI”

Söyleşinin açılış konuşmasını yapan Moderatör Öğr. Gör. Mesut Doğan, şehirlerin ve kırsal yerleşimlerin kültürel ve tarihi değerlerinin kayıt altına alınmasının önemine dikkat çekti.

Doğan, Karabük ve Türkiye genelini kapsayan bir kültür envanteri çalışması yürüttüklerini ifade ederek, “Bilim şehirle buluşuyor. Karabük Üniversitesi kısa sürede ciddi bir gelişme gösterdi ve bunu şehrimize de yansıtmaya çalışıyoruz.” dedi.

SANATSAL MİRAS BELGELENİYOR

Dr. Öğr. Üyesi Sebahat Kılıç Bülbül, Safranbolu ve çevresindeki sanatsal mirasın belgelenmesine yönelik yürüttükleri akademik çalışmalara değinerek, bölgedeki kalem işleri, alçı revzenler ve nazarlıklar üzerine kapsamlı incelemeler yaptıklarını söyledi.

Bülbül ayrıca, Yazıköy Meydanı’nda bulunan İlyas Efendi Camii’ndeki ahşap besmele yazısının zamanla yıprandığını belirterek, izin verilmesi halinde yazının aslına uygun biçimde daha dayanıklı bir malzeme üzerine yeniden yazılarak camiye hediye edilmesini arzu ettiğini dile getirdi.

“YAZIKÖY, KIRSAL MİMARİNİN ÖNEMLİ BİR DEVAMI”

Dr. Öğr. Üyesi Handan Yerli ise Yazıköy’ün kültürel ve doğal miras açısından önemli bir potansiyele sahip olduğunu vurgulayarak, köydeki yapı dokusunun Safranbolu evlerinin kırsaldaki devamı niteliğinde olduğunu ifade etti.

Yerli, Yazıköy’ün Safranbolu’ya yakınlığı nedeniyle sanıldığı kadar izole bir yerleşim olmadığını belirterek, camide yerel tarihçi Ahmet Karakaş tarafından yapılan kitabe ve bilgilendirme çalışmalarını da takdirle karşıladığını söyledi.

“YAZIKÖY, BÖLGENİN EN ZENGİN KÜLTÜREL MİRAS ALANLARINDAN BİRİ”

Dr. Öğr. Üyesi Yaşar Serkal Yıldırım, Yazıköy’ün Batı Karadeniz bölgesi açısından özel bir kültürel miras alanı olduğunu belirterek, 2017 yılından bu yana Karabük’e bağlı yaklaşık 280 köyde yürüttükleri yüzey araştırmaları kapsamında Yazıköy’ün tarihsel sürekliliği ve yaşayan nüfusuyla öne çıktığını ifade etti.

Yıldırım, köy halkının yerleşime ve kültürel değerlere sahip çıkmasının bilimsel çalışmalar açısından büyük önem taşıdığını vurguladı.

YAZIKÖY’ÜN TARİHSEL HAFIZASI GÜN YÜZÜNE ÇIKARILIYOR

Yerel tarihçi Ahmet Karakaş da Yazıköy’ün Batı Karadeniz’in en büyük ve tarihsel derinliği en fazla olan köylerinden biri olduğunu belirterek, köyün kendine özgü gelenek, görenek ve sosyal yaşam kültürüne sahip olduğunu söyledi.

Yazıköy’ün tarihsel geçmişine de değinen Karakaş, köyün mübadil bir yerleşim olduğunu ve Rumlar ile Türklerin birlikte yaşadığı bir yapıya sahip olduğunu belirtti. Bölgenin fetih sürecini de anlatan Karakaş, “Selçuklular ilk önce Yazıköy’ü alıyorlar, ardından Bulak köyünü alıp Safranbolu’yu kuşatıyorlar” dedi. 1806 yılında Yazıköy’de yaşanan ve belgeleri bulunan bir savaşa da dikkat çeken Karakaş, bu konunun araştırılmasının önemine ise işaret etti.

SAHA GEZİSİYLE TAMAMLANDI

Söyleşinin ardından düzenlenen saha gezisinde, yaklaşık 300-400 yıllık üzüm sirkesi fıçıları, Osmanlı ve Bizans dönemlerine ait organik fıçılar, keşkek fırını, eski kilise, sinema salonu ve hamam gezilerek katılımcılara yerinde bilgi verildi. Program, değerlendirme bölümünün ardından günün anısına çekilen hatıra fotoğrafı ile sona erdi.

Bizi sosyal medyadan takip edin

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.