Ihlas Haber Ajansı tarafından
10 Eylül, 2024 16:22 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Okul hastalıklarından korunmanın yolu: ’El hijyeni’

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Mustafa Alper Aykanat, çocukları okul hastalıklarından korumanın en önemli yollarından birisinin el hijyeni olduğunu söyledi.
Okulların açılmasıyla birlikte velileri endişelendiren en büyük sorunlardan biri de hastalıklardan çocuklarını korumak olarak dikkat çekiyor. Medicana Sağlık Grubu Doktorlarından Uzm. Dr. Mustafa Alper Aykanat, çocukları hastalıklardan korumanın yolları hakkında ipuçları verdi.
El hijyeninin hastalıklardan korunmada hayati önem taşıdığını ifade eden Medicana International Samsun Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Mustafa Alper Aykanat, “Kişinin günlük yaşamında çevresiyle olan her türlü ilişkisini sağlayan eller bu nedenle de en çok mikroorganizmayı taşıyor. Özellikle okul gibi kalabalık ortamlarda el hijyenine dikkat edilmediğinde, vücut dirençleri erişkinlere göre daha zayıf olan çocuklar başta grip olmak üzere Hepatit A ve bağırsak enfeksiyonları gibi bulaşıcı hastalık riskleri ile karşı karşıya kalıyor. Temiz görünen ellerde bile hastalık yapıcı binlerce mikroorganizma bulunabilir. Grip, sarılık, ishal yapan etkenler, bağırsak parazitleri eller aracılığı ile ağıza oradan da vücuda yayılabilir. Çocuklar vücut dirençleri daha zayıf olduğu için daha kolay hasta olur. Bu nedenle özellikle tuvaletten sonra ellerin gerektiği gibi yıkanmaması, okulda çocuklar arasında yapılan silgi ve kalem gibi eşyaların alışverişinde bile mikrop transferi olabilir. Öksürme ve hapşırma ile bu eşyalara bulaşan hastalık yapıcı mikroplar, eller aracılığıyla vücuda alınabilir” dedi.

“Hastalıklardan korunmada en iyi, en etkili ve en ucuz yöntem ise el yıkamadır”
Çocukluk çağında temizlik bilincinin oluşturulması gerektiğine değinen Uzm. Dr. Mustafa Alper Aykanat, “Özellikle çocukluk döneminden itibaren temizlik bilinci oluşturmak çok önemlidir. Çocuklara hastalıkların bulaşma yolları anlatılıp, korunmada en başta gelen yöntem olan bireysel temizlik öğretilmeli, özellikle el yıkamanın önemi vurgulanmalıdır. Birçok enfeksiyon hastalığının kontrolünde kişisel temizlik alışkanlıkları çok önemlidir. Mikropların bulaşma riskini azaltmak için, elleri sık yıkamak gerekir. Kişisel hijyen, bireyin sağlığını sürdürmek için yaptığı öz bakım uygulamalarını içerir. Birçok enfeksiyon hastalığının kontrolünde kişisel temizlik alışkanlıkları çok önemlidir. Hastalıklardan korunmada en iyi, en etkili ve en ucuz yöntem ise el yıkamadır. Küçük yaşlardan itibaren çocuklarda el yıkama alışkanlığının geliştirilmesi, önemli hastalıklardan korunmada oldukça etkilidir. Eller özellikle; yemek öncesi ve sonrasında, tuvalet öncesi ve sonrasında; çiğ et, tavuk, balık ve yumurtaya dokunduktan sonra, bozulmuş gıda ve çöplere elle temas ettikten sonra, hapşırma ve öksürme sırasında ağızın elle kapatılmasından sonra, toplu taşıma araçları, para alış verişi, ortak telefon kullanımından sonra, kedi, köpek ve diğer hayvanlarla yakın temas sonrası, ortak kullanılan oyuncaklarla oynadıktan ve oyun parklarından, okuldan ve işten eve geldikten sonra mutlaka doğru yöntemle yıkanmalıdır” diye konuştu.

Eller nasıl yıkanmalı
Elleri doğru teknikle yıkama konusunda da bilgi veren Uzm. Dr. Aykanat, şunları söyledi:
“Eller ılık su ile ıslatılır. Sabun ellerin tüm yüzeylerine dağıtılır ve iyice köpürtülür. Bilekler, avuç içleri, parmaklar, parmak araları, el sırtı ve tırnak içleri en az 1 dakika kuvvetlice ovulur. Eller iyice durulanır. Özellikle halka açık ve toplu yerlerde tek kullanımlık havlu kağıt ile eller kurulanır. Kurulamada kullanılan kağıt havlu ile musluk kapatılır ve kağıt çöp kutusuna atılır.”

blank
İsmail AKCA tarafından
10 Nisan, 2025 01:38 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

BİZE 3 NİSAN YETER..!

Uzun zamandır alışkın değildi bu şehir sazlı sözlü 3 Nisan kutlamalarına,

Yabancılaştık bu tür kutlamalara ama hatırlayacağız yeniden böyle etkinlikleri, birlikte eğlenmeyi ve bu durumu gelenek haline getirmeyi.

Şehrin sahipsizliği ve eşraf yokluğu hep konuşulur, yazılır, çizilir. Bu şehrin ekmeğini yiyen, suyunu içen, havasını soluyan ve ben Karabüklüyüm diyen bir halkın şehir olma savaşını görmek isterdik. Lakin maalesef henüz görebilmiş değiliz o arzuyu, isteği, hevesi.

Yine de, Teşekkürler Özkan Başkan…

Türkiye’de ağır sanayinin odak noktası Karabük Demir Çelik İşletmelerinin ve şehrin kuruluşunun yıldönümünü belleğine yerleştiremeyen Karabük, Karabüklüler gününü nasıl kutlayacak anlamış değilim.

Ticaret ve Sanayi Odasındaki toplantıda Vali Mustafa Yavuz’un önerisi ile 7 Ağustos günü Karabüklüler günü olarak kabul edilmiş, çok tuhaf!

Bana kalsa özentiden başka bir şey değil…

Ağustos ayı nereden çıktı ayrı mesele, o tarihte bu şehirde kimi bulacaksında bu günü Karabüklüler günü olarak kutlayacaksın ayrı mesele.

Şunu diyorsanız belki anlarım, Karabüklüler Günü şehirde değil de sosyal medyada kutlansın, sanal kutlansın, halk katılmasa da olur, o da başka bir garabet.

3 Nisan her platformda Karabük ve Kardemir’in kuruluş günü olarak kabul edildiğine göre, ayrıca bir başka tarihte Karabüklüler gününe ne gerek var? Şayet illa Karabüklüler Günü diye bir gün kutlamak istiyorsanız buyurun 3 Nisan’da kutlayalım.

Bu plaka merakı nereden geliyor. Tuhaf..!

Bakın bizim bir Üniversitemiz var.

Bu şehrin üniversitesi ve bünyesinde binlerce öğrenci ve öğretmeni barındıran Karabük’ün bacasız fabrikası.

Bu sözüm, bu şehri ve üniversiteyi şekilden şekle sokan bir zihniyete dur demek yerine alkış tutan ve susanlaradır, bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyenleredir.

Bu şehre, bu şehrin halkına, değerlerine dil uzatanlara sessiz kalanlar, bu şehrin dilsiz şeytanlarıdır.

Karabük Üniversitesi şehir merkezine bir fakülte açma kararı aldı.

Karabük Belediye Başkanı Özkan Çetinkaya ile Rektör Fatih Kırışık inisiyatif alarak şehir merkezine fakülte ya da fakülteler kurma kararı aldı. Tartışılabilir lakin bizce güzel karar, günden güne ölüp giden şehri canlandırabilir.

Eften-püften işlerle uğraşacağınıza şehrin ağır abilerini bir araya getirip şehir merkezini canlandırın. Öğrenciyi şehir merkezine çekecek projeler üretin, şehir bambaşka bir havaya bürünsün, cıvıl cıvıl, rengarenk görüntüler ortaya çıksın.

Safranbolu önümüzde en güzel örnektir.

Bir Sağlık Meslek Yüksekokulu Üniversite kampüs alanına geri gidiyor diye ilçe ayağa kalktı, şehrine sahip çıkıyor.

Neden..?

Esnafın en önemli gelir kapısından biri kapanmasın diye.

Peki biz ne yapıyoruz..?

İpe sapa gelmez işlerle uğraşmaktan şehre faydası olacak asıl konulara değinmiyoruz, değinemiyoruz..!

Ne 3 Nisan’da, ne 23 Nisan’da, ne 19 Mayıs’ta, ne 30 Ağustos’ta, ne de 29 Ekim’de yapılan törenlerde zoraki katılan protokol ve öğrencilerin haricinde kimseler olmuyor, halkı bu tür etkinliklere çekemiyoruz.

Lütfen kendimizi kandırmayalım.

Allah aşkına boş işlerle uğraşmayalım,

Bu şehir ve bu şehrin insanı için neler yapabiliriz bunu konuşalım, buna kafa yoralım.

Yaygın basında “3 Nisan Sanayi Günü” değerlendirmesi yapılıyor,

Çok güzel, ama

Bu şehrin üniversitesini düşürdüğümüz hale bir bakmamız gerekmiyor mu?

Dün, Burhanettin Uysal vardı, Refik Polat vardı.

Bugün Fatih Kırışık var

Yarın o da gider. Karabük Üniversitesi kalır.

Bu şehrin kıymetini ve değerlerini bilmek lazım…

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.