NE APO KALACAKTI, NE DE PKK… – Karabük Haber Postası
Karabük Haber Postası

Karabük Haber Postası

Fikret Gökçe kaleminden...

NE APO KALACAKTI, NE DE PKK…

Fikret Gökçe tarafından
17 Şubat, 2025 17:08 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0

NE APO KALACAKTI, NE DE PKK…

Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref BİTLİS'in şehadetinden bu yana 32 yıl geçti, Her yıl olduğu gibi bugün de Cebeci Şehiliği'nde kabrinin başındaydım.

KKTC'de yaşayan oğlu, değerli arkadaşım Tarık'ta gelmişti. 3 yıl öncesine kadar her 17 Şubat'ta İstanbul'dan gelen, "Anne" dediğim sevgili eşi de artık yok.,

Barzani'nin de, Talabani'nin de, Apo'nun da en korktukları kişiydi. Sık sık bölgeye giderek önemli görüşmeler ve tesbitler yapıyor, topladığı bilgileri değerlendirerek rapor haline getiriyordu. O günlerde ülke bütünlüğünü tehdit eden PKK sorununun kökten çözülmesi amacıyla yoğun bir çaba harcıyor, dost ve müttefik bildiğimiz bazı ülkelerin bu terör örgütünün destekçisi olduğunu biliyordu.

Bu konuda hazırladığı "Kale" projesini Cumhurbaşkanı Özal'a anlattı. Bu projede, sorunun çözümü için bölge ülkeleriyle işbirliğini öneriyordu. Proje Milli Güvenlik Kurulu'nda tartışıldı ve konuya ilişkin bir takım karalar alındı.

Tam bu aşamada Sevr Anlaşması'yla yapamadıklarını gerçekleştirmek amacıyla 1991 yılında bölgede konuşlanan Çekiç Güç'e yeni görevler veriliyor, yeni tertipler hazırlanıyordu.

10 Eylül 1992'de İran'a giden İçişleri Bakanı İsmet SEZGİN, Cumhurbaşkanı Haşimi RAFSANCANİ ve diğer yetkililerle PKK'nın Suriye, İran ve Irak için de tehdit oluşturduğunu belirttirdikten sonra 14 Eylül'de Türkiye ve İran arasında GÜVENLİK VE İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASI imzalandı.

18 Eylül 1992'de Suriye İçişleri Bakanı Muhammed HARBA Ankara'ya geldi ve 1987'de Suriye ile imzalanan Güvenlik ve İşbirliği Anlaşması'nın yürürlükte olduğuna dair bir mutabakat zaptı imzalandı.

Bölgedeki bu olumlu gelişmelerden rahatsız olan ABD yanıt vermekte gecikmedi. 15 gün sonra 2 Ekim 1992'de Ege Denizi'ndeki KARARLILIK GÖSTERİSİ adlı NATO Tatbikatı sırısında ABD'nin SARATOGA uçak gemisinden bilerek atılan iki SEA SPARROW füzesiyle donanmamızın gözde gemilerinden Muavenet'i vurdu. Komutan dahil 5 denizcimizin şehit, 21 denizcimizin de yaralanmasıyla sonuçlanan bu alçak saldırıya Amerikalılar "kaza" dediler ve şehit yakınları ve yaralıların ABD'de açtıkları tazminat davasını "Politic Question" diyerek kapattılar.

14 Kasım 1992'de Türkiye, İran ve Suriye Dışişleri Bakanları Ankara'da bir araya gelerek PKK'nın bitirilmesi konusunda ortak kararlar aldılar.

17 Aralık 1992'de Eşref Paşa, Talabani ve Barzani ile görüşmek üzere Irak'ın kuzeyindeki Süleymaniye kentine giderken helikopteri iki kez ABD F-16 jet uçakları tarafından düşürülmeye çalışıldı. Çünkü; Eşref Paşa, Çekiç Güç'ün PKK'ya havadan silah, mühimmat ve lojistik malzeme attığını bizzat görmüş ve bunu kamuoyuna açıklamıştı. Bu saldırı olayında yanında olan Eşref Paşa'nın yardımcısı ve Asayiş Bölge Komutanı Orgeneral Necati ÖZGEN Paşa 27 Mart 2007'de bu gerçeği bizzat bana anlatmıştı.

24 Aralık 1992'de Eşref Paşa'nın girişimleriyle Talabani ve Barzani ile bir protokol imzalandı. Her iki Kürt lider PKK'nın faaliyetlerine karşı olacaklarını deklare ettiler. Ayrıca Zele Kampında bulunan 1500 PKK'lıya silah bıraktırılarak Süleymaniye'ye gönderilecekleri konusunda garanti anlaşması imzaladılar.

19 Ocak 1993'de Başbakan Süleyman DEMİREL Suriye Başbakanı Mahmut El Zubi'nin resmi davetiyle Şam'a gitti. Cumhurbaşkanı Hafız Esad'la görüştü, PKK konusundaki Türkiye'nin kesin tavrını anlattı. 20 Ocak günü bu konuda ortak bir bildiri yayınlandı.

10 Şubat 1993'te Türkiye, İran ve Suriye Dışişleri Bakanları Şam'da bir araya geldi ve Irak'a Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına uyması çağrısı yapıldı.

7 GÜN SONRA EŞREF PAŞA ÖLDÜRÜLDÜ.,

Bölgedeki bu gelişmelerden ve PKK'ya karşı oluşan ortak iradeden başta ABD olmak üzere rahatsız olanlar, 17 Şubat 1993 günü sabahı Diyarbakır'a gitmek üzere Güvercirlik'ten havalanan uçağını 3 dakika sonra düşürdüler. Eşref Paşa ile birlikte üç pilot ve bir teknisyen astsubay şehit oldu.

Meydana gelen bu olayın kaza değil sabotaj olduğunu bazı Anadolu gazetelerinde ve DEMLENMİŞ KÖŞE YAZILARI adlı kitabımda çok yazdım ve anlattım. ,
Bakınız : ( Seni Anıyor ve Çok Arıyoruz Eşref Paşam 9 Şubat 2009, Eşref Paşa'yı Kim Oldürdü, Eşref Bitlis Olayı Örtülüyor 15 Şubat 2013, 27 Yıl Oldu Ama Org. Eşref BİTLİS Unutulmuyor 17 Şubat 2020 )

Tam 32 yıl geçti. PKK ülkemizin hala baş belası. 40 bine yakın masum insanımızı katleden bu vahşi örgüt isim değiştirerek ve ABD'nin büyük desteğini alarak eylemlerine devam ediyor, Daha yeni, 18 Ocak 2025 günü Trump başkanlık koltuğuna oturmadan iki gün önce ABD'nin en önemli komutanı, Michael Erik KUNİLLA'nın (Merkez Kuvvetler CENTCOM Komutanı) Suriye'de PKK/YPG ile bir araya gelerek bize dost değil düşman olduklarını göstermesi, bu desteğin giderek arttığını ifade etmiyor mu ?

Bizim yetkililerin ısrarla " olay bir pilotaj hatası, buzlanma ve kaza " demelerine karşın yıllar sonra ABD Ankara Büyükelçiliği Siyasi Komiseri John KUNSTADLER'in "olay bir suitastti" itirafı gerçeği anlatmıyor mu ?

Şimdi, pamuklara sararak bebekler (!) gibi 26 yıldır baktığımız Apo'yu salıverecek, TBMM'de konuşturacakmışız. O'da kurtarıcı pozlarında PKK'ya silah bıraktırıp, terörü bitirecekmiş. "Hadi ordan be…" PYD/YPG ne olacak, onlar ne yapacaklar ?

Eğer Eşref Paşa yaşasaydı; NE APO KALACAKTI, NE DE PKK…
Şehitlerimizi rahmet ve saygıyla anıyorum. Ruhları şad olsun.

Cevap Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.