Ihlas Haber Ajansı tarafından
01 Ağustos, 2024 16:15 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Milyonluk yatırım yapılan limanda balıkçı tekneleri karaya oturma tehlikesi yaşıyor

Zonguldak’ın Kilimli ilçesinde tünel çalışmasından çıkartılan hafriyat dolgu çalışmaları kapsamında sahile döküldü. Hafriyatın denize akması sebebiyle, 10 milyon liralık soğuk hava deposu ve mezat alanları yapılan limanda balıkçı tekneleri karaya oturma tehlikesi yaşıyor.
Zonguldak’ın Kilimli ilçesiyle Çatalağzı beldesi arasında yapımı devam eden tünel çalışmalarından çıkan hafriyatlar, tünelin bağlanacağı sahil yolu ve kavşak çalışmaları için ilçe girişindeki sahile döküldü. Ancak doldurulan alandaki hafriyatlar; önlem alınmayınca dalgalarla birlikte denize aktı.
Büyük balıkçı teknelerinin Batı Karadeniz’de Karadeniz Ereğli limanından sonra girebildiği tek liman olan Kilimli Limanının girişindeki derinlik 5 metreden 2 metreye kadar sığlaştı. Dolgu sebebiyle liman ağzında plaj oluşurken vatandaşlar da denize girmeye başladı.
Liman girişinin adeta bir vadiye dönüştüğünü ifade eden Kilimli Balıkçılar Kooperatifi Müdürü Bülent Aksu, "Şu anda denizin üzerinde olmamız gereken yerdeyiz. Tünel inşaatından kaynaklı toprak, taş ve kum birikintileri dolgularla beraber limanın ağzı kapanmak üzere. Sezonumuz başlayacak. Burası balıkçı barınağı, İstanbul, Ege, Marmara’dan gelen balıkçı teknelerini biz bu limanda ağırlıyoruz. Batı Karadeniz’de iki tane balık boşaltma alanımız var. Birisi Karadeniz Ereğli limanı diğeri de burası. İyice sığlaştı barınak dolgulardan dolayı. Tünelin içinden akan atık su dere pisliği tarzında denize ulaşıyor. İlerisinde de çocuklar denize girmeye çalışıyor. Burada ne ararsanız var. Mikrobiyolojik atık, dinamit ve demir atığı; aklınıza gelebilecek bütün pislik burada" dedi.
Limanın derinliğinin yaklaşık 5 metre olması gerektiğini belirten Aksu, "Şu an 2,5 ila 2 metreye kadar düştü. Geçen sene bile gırgır tabir ettiğimiz tekneler oturma tehlikesi geçirdi. Hatta birkaç tanesi de oturdu. Bu sene neler yaşayacağız bilmiyoruz. En ufak bir fırtınada o dağ birikintisi dalgalarla birlikte limanın içerisinde doldurmuş olacak" diye konuştu.
Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı ile birlikte kooperatifin soğuk hava deposu ve mezat alanı yapıldığını ve bu yatırımın yaklaşık 10 milyon lira olduğunun altını çizen Aksu, "Yatırımlar oldu. Ortalama 10 milyon liralık yatırım oldu. İlk projemiz soğuk hava depolarıydı. Bir taraftan yatırım yapıyoruz; kullanabilelim. İç piyasaya hakim olalım diye... Bir taraftan da tutulan balığı getiren teknelerden alamayacak pozisyona geliyoruz" diye konuştu.
Mağduriyetlerini yetkililere ilettiklerini söyleyen Aksu, "Onlar da geldiler ölçüm ve incelemelerini yaptılar. Şu an herhangi bir sonuç da görmedik. Yol olmasını biz de istiyoruz. Yol olmasın diye bir derdimiz yok. Ama önce deniz tarafını büyük taşlarla, tahkimatla, betonla onarıp ondan sonra bu dökümün yapılması lazımdı. Şu anda toprak direk denize atılıyor. Ben inşaat mühendisi değilim ama muhakkak bunun önlemi vardır. Bloklarla muhakkak tahkimat yapılmalıydı. Şu an limanın içinde kumsal var plaj gibi" diye belirtti.

Sevgi Özdemir tarafından
23 Nisan, 2025 16:56 tarihinde yayınlandı
A+ A-
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0

Faturalarımız tam, hizmet yarım

Bugün İstanbul bir kez daha sallandı. Kandilli Rasathanesi'ne göre 6.2 büyüklüğündeki deprem kısa sürdü ama etkisi derin oldu. Panik, endişe ve en önemlisi iletişimsizlik. Deprem olur olmaz herkes telefonu eline aldı, sevdiklerine ulaşmak istedi. Ama çoğumuz, sevdiklerimizi aradığımızda telefonlarımızda sadece sessizlikle karşılaştık. GSM operatörleri yine sınıfta kaldı.

Her ay düzenli olarak ödediğimiz yüzlerce liralık fatura, yalnızca konuşma ve internet değil, ihtiyaç anında çalışacak bir sistemin bedeli olmalı. Ama bugün gördük ki, o sistem en gerekli anda iflas ediyor. Bu sadece birkaç dakikalık bir kesintiden ibaret değil; milyonlarca insanın aynı anda sessizliğe mahkum edilmesi demek. Afet anında en çok ihtiyaç duyulan şey iletişimken, sesimizi duyuramamak demek yalnızca teknik bir sorun değil, bu yaşama tutunmaya çalışan insanların hayati bir bağdan koparılması demek.

Hatırlarsanız 6 Şubat 2023’teki Kahramanmaraş merkezli depremlerde de aynı sorunu yaşadık. O gün yüz binlerce insan enkaz altında sevdiklerine ulaşmaya çalıştı. O gün de aynı tablo karşıladı bizleri. Yani bu bir ilk değil, ama ne yazık ki hâlâ bir son da değil.

6.2 büyüklüğündeki bugünkü depremde iletişim altyapısı bu kadar kolay çöktüyse, olası büyük İstanbul depreminde neyle karşılaşacağız?

Uzmanlar yıllardır bu depremin 7’nin üzerinde olacağını söylüyor. Durum böyleyken, GSM operatörleri hâlâ bu yükü kaldıramıyorsa, esas felakette sistem tamamen devre dışı mı kalacak? O zaman sadece binalar mı yıkılacak, yoksa iletişimsizlik yüzünden umutlarımız da mı enkaz altında kalacak?

Devamlı artan fiyatlar, paketlere eklenen "katma değerli hizmetler", 5G vaatleri… Hepsi güzel. Ama bu hizmetlerin en temel işlevi, acil durumlarda çalışması değil mi? İletişimin en çok gerektiği anda yok oluşu insanların can güvenliğine karşı işlenmiş ciddi bir ihmaldir.

Bu saatten sonra "yoğunluktan dolayı hatlar kilitlendi" bahanesi kimseyi tatmin etmiyor. Çünkü biz bu yoğunluğun ne zaman geleceğini biliyoruz: her depremde, her afette, her kriz anında. Bilinmeyen değil, beklenen bir senaryoya karşı hazırlıksız olmak, affedilir bir şey değildir.

Reklam filmlerinizdeki "gelecek burada" sözleriyle değil, kriz anlarında göstereceğiniz dayanıklılıkla güven kazanın. Çünkü biz artık her ay farklı bahanelerle artan fatura değil, karşılık istiyoruz.

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Bu web sitesinde en iyi deneyimi yaşamanızı sağlamak için çerezler kullanılmaktadır. Detaylar için Gizlilik Politikamızı inceleyebilirsiniz.