Karabük Postası tarafından
07 Aralık, 2015 07:57 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 2dk
Yorum: 0

Mevlana ve Ahlak Konulu Konferans

Karabük Üniversitesi Sosyoloji Kulübü tarafından “Mevlana ve Ahlak” konulu konferans gerçekleştirildi. Hamit Çepni Konferans Salonu’ndaki programa Üniversite Akademik, İdari Personeli ve öğrenciler katıldı. Sosyoloji Kulübü Başkanı İsa Şahin yaptığı konuşmada, “Bu konferansı düzenlememizde emeği geçen hocalarıma, kulüp yönetimine ve öğrenci arkadaşlarıma teşekkür ederim. Kulübümüz her geçen gün büyüyerek gelişmektedir.” diyerek Sosyoloji Kulübü ile ilgili bilgiler verdi. Sosyoloji Kulübü Akademik Danışmanı, Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Adem Sağır: “Bu kadar üniversite öğrencisi bir arada görmek çok mutluluk verici. Bizi kırmadan gelen Prof. Dr. Hakan Poyraz teşekkür ediyorum” dedi. Konferansı düzenleyerek beni davet eden Sosyoloji Kulübü ve yönetimine teşekkür ediyorum diyerek konuşmasına başlayan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Poyraz ise; “Felsefe niçin sorusunu sormaya devam etmektedir. Bu sorular toplumların alacakaranlığı içerisinde sorulmuştur. Mevlana bir figür olarak 13. yy çağının ruhu içerisinde anlaşılmalıdır. 13.yy Türk Rönesans’ı olarak adlandırılır. Mevlana çok önemli figürlerden biriydi ancak tek başına değildir. Ahi Evran, Davud-u Kayseri, Şeyh Edebali de bu bağlamdadır. Önemli olan tabiatı taklit etmek değil hakikatin yansıyacağı kalbin cilalanmasıdır. Varlığın hakikati yansıtmak için kalbimizi ayna haline getirebilmektir. Mevlana 13. yy da yaşamış filozof aşıktır. Mevlana felsefesi aşk felsefesidir, varlığın hakikate giden aşkıdır. Mevlana felsefesi varsa, aşk ahlaktır. İnsanlık hakikatini kendi de gerçekleştirmiş eylemleriyle kemale ermiş şahsiyettir. Ruhun yönünü hakikate doğru çevirmek gerekir. Mevlana 700 yıl önce yaşam reçetesi sunmuştur. Ahlak, davranış biçimi değil insanın kendini gerçekleştirmesidir. Ahlak değerleriyle kendimizi gerçekleştiririz. Toplumun giydirdiği ahlak felsefesini kendi bedenimize göre düzenlemeliyiz.” diyerek Mevlana’nın ahlak anlayışından bahsetti. Katılımcıların sorularını cevaplandıran Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Poyraz’a Teşekkür Sertifikasını Sosyoloji Kulübü Akademik Danışmanı, Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Adem Sağır takdim etti.

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Avatarı
Ihlas Haber Ajansı tarafından
24 Kasım, 2025 20:15 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 1dk
Yorum: 0

Babalarından kalan ocağı söndürmüyorlar

Giresun’un Yavuzkemal Beldesi’nde unutulmaya yüz tutmuş zanaatların başında gelen demircilik mesleği, bir asrı geride bırakan aile ocağında iki kardeş tarafından yaşatılmaya devam ediyor. Patan kardeşler, babalarından miras kalan ocakta, vaktin aşındıramadığı el emeğiyle demiri yine şekillendiriyor.
Mesleğe babasının yanında çırak olarak başladığını belirten 62 yaşındaki Mehmet Patan, "Babamın yanında çalışmaya başladım, yaşım 62 oldu hala devam ediyorum. Beni babam yetiştirdi lakin biz yeni çıraklar yetiştiremedik. Kendi çocuklarımıza da öğretemedik zira herkes kendi hayatını kurmak için ya okumaya ya da öteki işlere yöneldi. Yeni çırak olmayınca bu zanaat da yok olmaya yüz tutmuş meslekler ortasındaki yerini aldı" dedi.
Dükkanda babalarından kalan yaklaşık 100 yıllık körük ve pek çok el aletini hala kullandıklarını belirten Patan, "Keşke bu mesleği devredecek çıraklarımız olsaydı. Babamızın yaptığı kimi çekiçler ve araç gereçler hala elimizde ve kullanıyoruz. Onlarla bu mirası sürdürmeye çalışıyoruz" diye konuştu.

"Fabrikasyon üretimlere yenik düştük"
Ağabey Bilal Patan (73) ise genç yaşta gurbete gittiğini lakin emekli olduktan sonra baba ocağına dönerek mesleğe tekrar sarıldığını anlatarak "Bu mesleği babamızdan öğrendik. Ben gurbete gittim, kardeşim demirci ocağını sürdürdü. Emekli olup köye dönünce yeniden kardeşimle birlikte baba yadigarı ocakta çalışmaya devam ettim. Çırak bulamayınca çıraklığını ilerlemiş yaşımıza karşın biz sürdürmek zorunda kalıyoruz. Bir asırlık örs, el imali çekiçler ve babadan kalan körükle sürdürdüğümüz bu meslek bu vadide bizden sonra yok olacak. Artık el emeği el aletleri değil, fabrikasyon aletlerle iş görülmeye başlanacak. Zati fabrikasyon aletler bizi yendi. Lakin hiçbir fabrikasyon aletler bizim ateşte harlayıp su vererek dövdüğümüz demir kadar sağlam olmuyor" diye konuştu.

Bizi sosyal medyadan takip edin