Vergili Belediye Başkanı olduğu dönemde de Karabük Birlik Medya canlı yayın konuğu olmuş ve açıklamasının bir bölümünde "Karabük’te iyi gazetecileri bir kenara ayırıyorum. Çok basit eleştiriler yapılıyor. Tacizden, hırsızlıktan ve fikir suçu hariç her suçtan gelmiş gazeteci olanların Gazetecilik mesleğini lekelediğine değinmişti. Tacizden hırsızlıktan ve fikir suçu hariç her suçtan gazeteci olmuşların isimlerini o dönem açıklamayan sayın Vergili, zannedersem açıktan para alan gazetecileri de açıklamayacak. Ama bu açıklaması o gün olduğu gibi bugün de zan altında bırakacak ve kamuoyunda gazetecilerle ilgili olarak olumsuz bir intiba yaratacak. Önüne gelenin gazeteci olduğu bir dönemde sayın Vergili'yi yaptığı açıklamadan dolayı aslında yargılamak niyetinde değilim ama gerçekten bu mesleği yapan ve ekmeğini bu meslekten kazanan gazetecileri de zan altında bırakmak pek hoş olmamış.
Sayın Vergili'nin bu açıklaması, ilk bakışta siyasi bir hesaplaşmanın parçası gibi görünse de, satır aralarında asıl darbenin basın camiasına vurulduğunu görmek zor değil. Bu tür açıklamalar, ne yazık ki gazetecilik mesleğini zan altında bırakıyor. Elbette hiçbir meslek grubu masumiyet zırhına sahip değildir. Hekimler, öğretmenler, mühendisler ya da siyasetçiler arasında olduğu gibi, gazetecilik mesleğinde de etik dışı davranan, bu mesleği çıkarlarına alet eden insanlar çıkabilir. Ancak bu tür genellemeci ve ispatlanmayan ithamlar, yalnızca mesleğini dürüstçe yapan, gecesini gündüzüne katan basın emekçilerini töhmet altında bırakmakla kalmaz, aynı zamanda kamuoyunun bilgi alma hakkına hizmet eden gazeteciliğe de zarar verir.
Bugün geldiğimiz noktada, özellikle dijital medya çağında, sosyal medya hesapları ve internet siteleri aracılığıyla kendini “gazeteci” ilan edenlerin sayısı azımsanmayacak kadar fazla. Bu kişilerin çoğu ne basın meslek ilkelerini bilir, ne de gazeteciliğin sorumluluklarını taşır. Haber ile dedikodu arasındaki çizgiyi silen, kamuoyunu bilgilendirmek yerine yönlendirmeye çalışan bu tür “gazeteci” kılığındaki kişiler, ne yazık ki mesleğin saygınlığına en büyük zararı veriyor. Ancak burada asıl sorun, bu kişilerin varlığından çok, onları meşru kılan, onlara alan açan siyasi, ticari ve toplumsal yapıların varlığıdır.
Sayın Rafet Vergili, geçmişte olduğu gibi bugün de bu tür açıklamalarla gerçek gazetecilerin emeklerini gölgede bırakmaktadır. Eğer iddialarında samimiyse ve elinde belge, bilgi varsa, isim vermek ve konuyu yargıya taşımak en doğru adım olacaktır. Aksi takdirde, “her önüne gelen gazeteci oldu” serzenişi altında, gerçekten işini hakkıyla yapan, halkın haber alma hakkını gözeten gazetecileri de aynı kefeye koymak hiç adil değildir.
Unutulmamalı ki gazetecilik, yalnızca haber yazmak ya da mikrofon tutmak değildir. Sorgulamak, araştırmak, doğrulamak ve kamu yararına bilgi sunmak gibi büyük sorumlulukları olan bir meslektir. Bu mesleği değersizleştirenler yalnızca etik dışı davrananlar değil, aynı zamanda bu tür imalı açıklamalarla tüm meslek grubunu zan altında bırakanlardır.
Bu noktada biz gazetecilere de büyük görev düşüyor. Hem mesleğimizi korumak hem de içimizdeki çürük elmaları ayıklamak zorundayız. Şeffaflık, hesap verebilirlik ve etik değerlere sıkı sıkıya bağlı kaldığımız sürece, halkın gözündeki itibarımızı koruyabiliriz.
Burada siyasetçilere seslenmek istiyorum. Lütfen gazetecilik mesleğini siyasi hesaplaşmalarınızın aracı haline getirmeyin. Gazeteciye açıktan para verildiğini söylüyorsanız, açıklayın. Yok açıklamıyorsanız, o zaman sustuğunuz her gün, bu mesleği yapan onurlu insanların üzerine yeni bir gölge düşürüyor. Gazetecilik bir halk hizmetidir. Ve bu hizmet, ancak itibarla yürütülebilir.