Türkiye genelinde trafik düzeninin sağlanmasına katkı sunmak amacıyla 1997 yılından bu yana görev yapan Fahri Trafik Müfettişleri (FTM), Karabük’te sürücüler tarafından eleştirilerin odağında. Son günlerde kentte art arda yazılan trafik cezaları, bazı vatandaşların tepkisine yol açtı.
İçişleri Bakanlığı’nın onayı ve valiliklerin görevlendirmesiyle faaliyete başlayan fahri trafik müfettişleri, trafik denetiminden sorumlu polis ve jandarmaya yardımcı olmak üzere sahada aktif rol alıyor. Bu müfettişler, özellikle park ihlalleri, emniyet kemeri takmama, cep telefonuyla konuşma, yayalara yol vermeme gibi kurallara aykırı davranışları tespit ederek ceza yazabiliyor. Ancak Karabük’te son dönemde kesilen cezaların sayısındaki dikkat çekici artış, bazı sürücülerde rahatsızlık yarattı.
Vatandaşlar, özellikle araçlarının başında bulunmadıkları durumlarda kesilen cezalardan şikayetçi. Fahri müfettişlerin, ceza keserken somut delil sunmadıklarını öne süren bazı sürücüler, bu durumun suistimale açık olduğunu savunuyor.
“KEYFİ CEZA YAZILIYOR” TEPKİSİ
Karabük'te yaşayan birçok sürücü, park halinde olan araçlarına hiçbir uyarı yapılmadan ceza kesildiğini belirtiyor. Sosyal medya üzerinden örgütlenen bazı vatandaşlar, fahri trafik müfettişlerinin yetkilerini aşan bir biçimde keyfi ceza yazdığını iddia ederek, uygulamaların gözden geçirilmesi gerektiğini dile getiriyor.
YETKİLİLERDEN AÇIKLAMA BEKLENİYOR
Artan tepkiler üzerine gözler, Karabük Valiliği ve Emniyet Müdürlüğü’ne çevrildi. Sürücüler, kamuoyunun bilgilendirilmesi ve müfettişlerin denetlenmesi konusunda yetkililerden açıklama bekliyor. Ayrıca bazı vatandaşlar, cezaların kamera kayıtları ya da fotoğraflarla desteklenmesi gerektiğini belirterek, daha şeffaf bir sistem talep ediyor.
Fahri trafik müfettişliği sistemine dair genel bir memnuniyet bulunsa da, uygulamada yaşanan sorunlar zaman zaman kamuoyunda tartışmalara neden olabiliyor.
Karabük Üniversitesi, bir süredir ne yazık ki başarılarıyla değil; önyargıyla örülmüş ırkçı söylemlerle, dezenformasyona dayalı haberlerle ve ucuz siyasi hesaplarla gündeme getiriliyor.
Mezuniyet töreninde kep fırlatan gençlerin neşesi, bu ülkeye umutla bakan binlerce uluslararası öğrencinin emeği ve hayalleri; sosyal medyada başlatılan linç kültürünün ve ona çanak tutan birtakım medya organlarının hedef tahtasına yerleştiriliyor. Sosyal medyada paylaşıma sokulan bir mezuniyet karesi, Karabük Üniversitesi’nin uluslararası kimliğini öne çıkaran olağanüstü bir tabloyken, yapıştırılan düzmece bir “itiraf metniyle” zehirlendi. Gençlerin ten rengine bakarak onları hastalık taşıyıcısı, suçlu ya da istila unsuru gibi sunan bu kirli yaklaşım, bir nefret suçunun görsel versiyonudur. Yerelde bile Üniversite ve Rektörü ile ilgili hazırlanan haber metinlerinde bile bu kirli yakıştırmalardaki nefreti görmek mümkün. Ve ne yazık ki bu nefret, yalnızca sosyal medya trolleriyle sınırlı kalmadı. CHP Karabük Merkez İlçe Başkanı’nın talihsiz açıklamaları, bu linç dalgasının siyasal zemine taşınmasının çabasıdır. Açıklamada deniyor ki; “Mezuniyet törenlerinde yürüyen gençlerimizin büyük çoğunluğu artık Türk gençleri değil. Türk evlatlarının yerini, nereden, nasıl alındığı belli olmayan öğrenciler almış durumda.” Bu açıklama, Karabük Üniversitesi’ni “Türk gençliğinin yerine konmuş bir yabancı istila” olarak kodlayan, akademinin evrensel yapısını bilerek göz ardı eden, bilgiyle değil korkuyla konuşan bir anlayışın ürünüdür. Üniversiteler milletlerin değil; insanlığın ortak vicdanıdır. Bilim milliyet tanımaz, üniversiteler pasaport kontrolü yapmaz. Karabük Üniversitesi, onlarca ülkeden gelen gençlere kapılarını açmış Türkiye’nin bilim diplomasisinde üstlendiği misyonun onurlu bir temsilcisidir. Gazetecilik Değil, Kurgulu Linç..! haberler.com adlı haber sitesi ise bu linç kampanyasının medya ayağını temsil ediyor. Sözde haber metninde, Karabük Üniversitesi öğrencileri üzerinden açıkça ırkçı imalar yapılmakta, sosyal medyada dolaşan yalanlar süzgeçten geçirilmeden haberleştirilmekte ve üniversitenin itibarı yerle bir edilmeye çalışılmaktadır. Metinde “neden hepsi siyahi?”, “Karabük Üniversitesi Burkina Faso kampüsü mü oldu?” gibi nefret dolu yorumlar filtreden geçmeden sunulmakta, daha önce Karabük İl Sağlık Müdürlüğü tarafından resmî açıklamalarla yalanlanan HIV – HPV yalanı tekrar dolaşıma sokulmaktadır. Bu haberin hedefi haber değil, hasmane kurgu; amacı bilgilendirme değil, tahriktir. Haberin etikle, meslek ahlakıyla, kamusal sorumlulukla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Kaldı ki bu tür içerikler yalnızca üniversiteye değil, ülkenin dış kamu diplomasisine, eğitim ihracatına ve yerel ekonomisine de doğrudan zarar vermektedir. Çünkü üniversiteler sadece eğitim kurumları değil; aynı zamanda şehirlerin gelişim lokomotifleridir. Eleştirinin Ötesinde: Şehri Yaralayan Sözler Karabük Üniversitesi’ni karalamak, yalnızca bir kurumu değil, Karabük’ün ekonomik ve kültürel geleceğini de hedef almaktır. Onlarca ülkeden gelen binlerce öğrencinin oluşturduğu sosyal doku, bu şehrin ticaretine, kültürel dinamizmine ve uluslararası görünürlüğüne güç katmaktadır. Fakat bazıları, bu gücü tehdit olarak görmeyi tercih ediyor. CHP Merkez İlçe Başkanının açıklamaları da işte bu anlayışın siyasal karşılığıdır. Üniversiteye “nereden geldiği belli olmayan öğrenciler” yakıştırmasıyla yaklaşmak, açıkça ırkçı bir kodlama içerdiği gibi; aynı zamanda şehrin kalkınmasına engel olabilecek ölçüde sorumsuz bir söylemdir. Üniversiteye yönelik her saldırı, doğrudan Karabük’ün prestijine, ekonomisine ve sosyal barışına vurulmuş bir darbedir. Karabük Üniversitesi Rektörü ve akademik kadrosu, bu süreçte sistematik bir yıpratma kampanyasına karşı sükûnetle ve metanetle durmuştur. Fakat bu sessizlik asla bir kabulleniş değildir. Rektörlük makamı, bu üniversitenin uluslararası başarılarını savunmakla kalmamalı; iftiraların karşısında hukuki ve idari mücadeleyi de kararlılıkla yürütmelidir. Çünkü ortada artık yalnızca bir haber değil, bir linç kampanyası; yalnızca bir eleştiri değil, itibar suikasti vardır. Bugün Karabük Üniversitesi üzerinden üretilen bu karalama metinleri, yarın ülkemizin bir başka Üniversitesi için de kullanılacaktır. Bu dili üretenler susmadıkça; bu zehri şırıngalayanlar cezalandırılmadıkça, Türkiye’nin bilimle, kültürle, diplomasiyle yürüttüğü strateji yara almaya devam edecektir. Medya ve Siyaset Aklını Başına Almalı Gazetecilik, halkı kışkırtma sanatı değildir. Algı operasyonları ve yalan yanlış haberlerle karalama kampanyası yapmak değildir. Siyaset, şehrin geleceğini tehdit etme hakkı vermez. Şehri “genelev” benzetmesi yapanlara alkış tutmaz. Ne gazeteciler, “sadece sosyal medya yorumlarını aktardık” bahanesine sığınarak bu linçten sıyrılabilir; Ne de siyasetçiler, “sadece endişelerimizi dile getirdik” diyerek toplumsal barışı zedeleyen söylemlerinin sorumluluğundan kaçabilir. Siyasetçi “bana dokunmayan yılan” yaşasın diyemez. Bu üniversite, emeğin ve üretimin simgesi Karabük’ün en büyük bilimsel kazanımıdır. Onu küçük düşürmek, şehrin geleceğini küçültmektir. Ten rengine, kimliğe, pasaporta göre değil; yeteneğe ve azme göre başarıya ulaşan gençleri linç eden bu anlayışa karşı, Karabük halkının ve üniversitenin birlikte ses yükseltmesi artık bir zaruret değil, bir vicdan borcudur.
Halk
•Bu kişilerin yazdığı cezalar eğer video yada olay yeri foto yoksa ilk bir ayda iptal ettirilir mahkemeye gidebilirsiniz.
Hatice taş
•Evet doğru keyfi ceza yazılıyor,ama maalesef itiraz da edemiyorsun,Allah’a havale ediyorum onları
Mercan
•Biz itiraz ettik ve paramızı aldık ama yatırmak gerekiyor önce