Eşsiz bir kahramanlık destanıyla düşmana geçit vermeyen, milletimizin birlik ve beraberliğinin nişanesi olan Çanakkale Zaferi’nin 110. yıl dönümünü kutlamanın haklı gururu ve heyecanı içerisindeyiz.
Çanakkale, yalnızca bir zafer değil; inancın, cesaretin ve yeniden doğuşun destanıdır. Burada, göğün bile eğilip selam durduğu bir vatanın şanlı hikâyesi yazılmıştır.
Conkbayırı’nda, Gelibolu’da, Anafartalar’da, Kilitbahir sırtlarında "Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum!" diyen bir kumandanın ardında, geri dönmeyi düşünmeden yürüyen vatan evlatları, aslında ölmemiş; ebediyete doğmuştur.
Bu kutlu günü anarken aziz vatanımızı, şehitlerimizin bizlere bıraktığı mukaddes bir miras olarak görüyor; bu mirası, aynı kararlılık ve inançla koruyarak gelecek nesillere taşımayı en büyük sorumluluğumuz addediyoruz.
Seyit Onbaşıların kudreti, Kınalı Hasanların fedakârlığı ve vatan için her şeyini feda eden anaların duası Çanakkale ruhunu içimizde yaşattıkça; bu milletin bağımsızlığına hiçbir gücün, gölge düşüremeyeceğine inanıyoruz.
O ruhu yaşatmanın, sadece geçmişe duyduğumuz saygının değil; yarınlarımıza duyduğumuz sorumluluğun da bir gereği olduğu bilincini taşıyoruz.
Bu bilinçle, milletçe el ele vererek ülkemizi daha aydınlık bir geleceğe hazırlıyor; bağımsızlığımıza ve milli değerlerimize göğsümüzü siper ediyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle; Çanakkale Zaferi’nin 110. yıl dönümünde ve 18 Mart Şehitleri Anma Günü’nde, bizlere bu mukaddes vatanı armağan eden kahraman şehitlerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyoruz.
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları başta olmak üzere; bu toprakları bizlere vatan kılan tüm şehitlerimize, gazilerimize ve bağımsızlık uğruna fedakârlık gösteren ecdadımıza Allah’tan rahmet diliyoruz.
Ruhları şad, mekânları cennet olsun.