Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası

KARABÜK KURUYOR, ZONGULDAK KURTARIYOR

Köşe Yazıları Yayın: 03.03.2023 11:53 |Güncelleme:06.03.2023 11:20
KARABÜK KURUYOR, ZONGULDAK KURTARIYOR

Birkaç gün önce sosyal medyada çıkan bir haberde Karabük Valiliği’nin bir kampanya başlattığı ve 83 bin TL’ya satın alınacak konteynerlerle Hatay’da bir Karabük Mahallesi kuracağından söz ediliyordu.

Konteyner satın alarak Hatay’da bir mahalle kurmak, ayrıca halkın büyük desteğiyle her türlü ihtiyaç maddesini tır araçlarıyla deprem bölgesine göndermek tabiî ki son derece insani ve alkışlanacak bir davranış. Bunu bütün iller, sivil toplum kuruluşları, dernekler, belediyeler, bazı şirketler vb. zaten yapıyorlar. Ama 1900 yılından bu yana yaklaşık 150 bin insanımızı yaşamdan koparan, bunun üç katını sakat bırakan, evimiz2a272260 af5d 4d0c a4ef d0b68bb324f4i barkımızı yıkan depremler konusunda Karabük’ün yapacak çok daha önemli işleri var. Milli Mücadele verilerek kurulan cumhuriyetin yorgun ve yoksul insanlarının büyük savaş yıllarında yoktan var ettiği, kalkınmanın öncüsü bir çok eserin kurucusu olan bu şehir, konteyner yaptırmak yerine depreme dayanıklı konut tipi oluşturur, ARGE çalışmaları yaparak bu tip konutlardan oluşan, deprem dirençli  şehirlerin kurulması için milli politikaların belirlenmesine katkı sağlar. Yani yetişmiş insan gücüyle, teknolojik birikimi ve deneyimiyle depreme dirençli kentleri KARABÜK YAPAR, KARABÜK KURAR Sayın Vali.,

Son depremler de tekrar gösterdi ki;  Türkiye bir deprem ülkesi ve biz depremle yaşamak zorundayız. Deprem zararlarını en aza indirmek için akıl ve bilimi rehber alarak şehirlerimizi buna göre dizayn etmeli ve yeniden kurmalıyız. 1990’lı yıllarda Karabük’ün öncülüğünde üniversiteler, ilgili kamu kurumları ve yerel yönetimlerle profil esaslı çelik konstrüksiyon yapı çelikleri ve  binalarda kullanılmaları konusunda bir dizi toplantı ve etkinlikler yapılmıştı. Aklın yolu buydu ama bunca bedel ödenmesine karşın betonarme yapılaşmadan vazgeçilemedi. Hem rekor sayıdaki müteahhit hem bunlara yakın yöneticiler ve çimentocular böyle istiyordu. 6 Şubat depreminden sonra iki gün kapatılmayan İstanbul Borsasında çimento hisseleri neden tavan yapmıştı acaba ?

Siz TAHTAEVLERİ bilmezsiniz Sayın Vali., İl olduktan sonra Karabük’e gelen bürokratlar, akademisyenler ve kurucu – yapıcı Demir-Çelik’ten kar amaçlı ticari şirket Kardemir’e dönüşen işletmenin çok maaşlı yöneticileri de bilmez. Fatma (1 no.lu Yüksek Fırın) ilk doğumunu yaptığı 1939’da Erzincan tarihin en büyük depremiyle yıkılmış 32 binden fazla insanımız yaşamını yitirmişti, Beş yıl sonra 1 Şubat 1944’te yaşanan Bolu Gerede depreminde 3 bin 959 insanımız ölmüş, 7.4 şiddetindeki bu deprem Karabükb49f857e 467f 463f a98b aa860b035575’te de önemli ölçüde hissedilmiş, toprak kaymaları ve çökmeler yaşanmıştı. Hatta fabrikayı koruyan sırtlarda bir uçaksavar bataryası askerleriyle birlikte yarılan toprak içine gömülmüş, kaybolmuştu.

1938 yılında Fransız Mimar Henry PROST’a yaptırılan Karabük Şehir Planı’na göre Yenişehir’de yapılan çok katlı olmayan lojmanlar ve 1942’de inşa edilen tek katlı Yüzevler depremden etkilenmediği halde DÇ yöneticileri bu lojmanlardan yararlanamayan işçilerini depremden korumak için 1944 yılı sonuna doğru Tahtaevleri kurmuştu. Hemen yanında bulunan “ top sahasında “ bayram törenleri yapılır, futbol maçları oynanırdı. Fabrikaya yakın, tek odalı ve önünde küçük bir bahçesi de bulunan, Karabük’ün bir çok değerinin yetiştiği bu mahallede oturanlar tek katlı betonarme evlerden oluşan, şimdi ise Çin Seddi gibi apartmanlara dönüşen 200 Evler (Şirin Evler) yapılınca burayı terk etmişlerdi. Tahtaevler 70’li yıllara kadar varlığını korumuştu.

Bir çok kişi Karabük’ün Erzincan’da ne yaptığını da bilmez. Günlerdir masama adeta yapışmış iki kitabı kütüphanedeki yerlerine koyamıyorum. Hep elimin altındaki bu büyük boy kitaplardan biri olan ve 13 Mart 1992’de yaşanan ikinci büyük Erzincan Depremi’nin anlatıldığı “DEPREM VE ERZİNCAN”, valilik tarafından hazırlanarak Ekim 1992’de basıldıktan sonra ben de temin etmiştim. Rahmetli Recep YAZICIOĞLU’nun valiliği sırasında yaşanan bu depremde şehir ve çevresinde büyük bir yıkım olmuş, çok sayıda insanımız yaşamını yitirmişti. Kurtarma ve enkaz kaldırma çalışmalarından sonra şehrin yeniden kurulması, sosyo – ekonomik canlılığa kavuşması için uğraşılıyordu. Bu çalışmaların halkın moralini de düzelteceğine inanan YAZICIOĞLU, önce depremde yıkılan çarşı ve dükkanların hemen yapımını başlattı. Kitapta da yazıldığı gibi; 500 kadar dükkanın yapım işini Karabük Demir – Çelik Tevsiat Montaj Müdürlüğü üstlendi. O yıllarda Karabük Demir-Çelik Tevsiat Montaj Müdürlüğü 5 bin personeliyle ülkenin her yerinde önemli projeleri hayata geçiriyordu. Müdür Yardımcısı değerli dostumuz Adil KARADAĞ bu işi o sırada  Küre Bakır İşletmeleri’nin çatılarını yenileyen taşeronu Süleyman ÖZEK’e verdi. Aynı  dönemde  Süleyman ÖZEK Başmühendis olarak görev yaptığım Haddehaneler Müdürlüğü’nde bizim tav fırınlarının curuf  kırma işini de yapıyordu. Hemen 100 -120 kişiden oluşan ekibiyle Erzincan’a gitti. Haziran ayında başladığı çalışma ile DÇ damgalı çelik köşebent iskeletli, betonpan, sandviç panel ve strafor malzemelerden yaptığı 386 dükkanı eylül ayı başında valiliğe teslim etti. Bu arada Topçu Alayı içinde kantin, dükkanlar ve bir lokalde  yaptı. Karabük’ün yetişmiş insan gücü ve teknolojik birikimi Erzincan’a da damga vurmuştu.

KARABÜK’ÜN DAMGASI

Geçenlerde  Karabük Postası’nda gördüğüm bir haber beni oldukça düşündürdü. Nurettin ACAR imzalı “ YENİ BİNALARDA KARDEMİR DAMGASI OLACAK “ başlıklı bu haberde, Türkiye Demir Çelik Üreticileri Derneği’nin bölgede tahrip olmuş binaların yenilenmesi için 4 milyon ton inşaat demiri alımı gerçekleştireceği ve bu amaçla KARDEMİR’in söz konusu inşaat demiri üretimi için çalışmalara başlayacağı ifade ediliyordu.

Karabük’ün damgası nerede yoktu ki?  Her çeşit yuvarlak ve profil ürünlerini, 50-60 yıl önce TCDD’nin raylarını, ergo ve krepolarını, kömür madenlerinin tavanlarının çökmesini önleyen maden direklerini, trafik uyarı levhalarının omega profili direklerini, orman yollarındaki dekovil hatları, vinç yolları ve asansör raylarını, MKE’nin ürettiği havan ve topların namlu blumlarının hassas tavlanmasını hep biz yapardık.

Sadece bunlar mı ? Pektim ve Aliağa rafineleri, Pendik, Taşkızak ve Tuzla tersaneleri, bu tersanelerdeki 400 ton kaldıran portal vinçleri, Afşin Elbistan Termik Santralı, Karakaya Barajı Köprüsü, Seydişehir Alüminyum, Şeker ve Çimento fabrikaları, ERDEMİR’in 2. yüksek fırını, İSDEMİR’in bazı üniteleri,  kapalı spor salonları, TV anten direkleri vb. bir çok eserde hep Karabük DÇ damgası vardı. Bu eserleri 70’li yıllarda 5 bin dolayındaki çalışanıyla TDÇİ bünyesindeki Tevsiat Montaj Müdürlüğü ve Çelik Yapı Ünitesi ülkemize kazandırıyordu.

CANKURTARAN MADENCİLER.,

Başta belirttiğim İkinci kitap ise Adapazarı Ticaret ve Sanayi Odası tarafından 2000 yılında bastırılmış olup, “ SESİMİ DUYAN VAR MI ?  ADAPAZARI’NDA DEPREM VE SONRASI “ adını taşıyor ve 17 Ağustos 1999 depreminde en çok etkilenen bölgelerden olan Adapazarı’nın deprem öncesi ve sonrası süreci anlatılıyor. Kitabın 69. sayfasından itibaren  tam üç sayfasında beş fotoğrafla Zonguldak maden işçilerinin kurtarma faaliyetleri yer alıyor. “ Ölümün soğukluğuna inat var güçleriyle çalıştı Zonguldak maden işçileri., Duygularına gem vurarak, esen ölüm rüzgarına karşı direndiler bütün güçleriyle., Bir canı daha nasıl kurtarabiliriz diye didindiler. Madenin sesini dinleyenler, toprağı koklayan maden işçileri, bu sefer toprağın altındaki seslerin peşindeydiler “ diye anlatılıyor kitapta Zonguldak’ın çilekeş ve cefakar insanı… Hem Zonguldak madenlerinde hem de Karabük’te çalışmış bir kişi olmam nedeniyle defalarca okuyorum bu yazılanları, duygulanıyor ve gurur da duyuyorum.

1999 Marmara Depremi ve Karabük Bağlantısını gelecek yazımda anlatacağım. Ama deprem bölgesinde ve ülkenin bir çok yerinde artçılar hala devam ederken bu aceleniz niye ? Kaldırılan enkazların olduğu yerlerde hemen ihale açıp inşaatlara başlanması hangi aklın, mantığın ürünü anlamıyorum. Bu gelecekte yaşanabilecek yeni felaketlere davetiye çıkarmak değil mi ?  ZEMİN ETÜDÜ, DOĞRU PROJE, KALİTELİ MALZEME VE DOĞRU İMALAT VE İŞÇİLİK kurallarına uyuluyor, EĞİTİM, DİSİPLİN VE DENETİM’e dikkat ediliyor mu ?

Fikret GÖKÇE
Kıbrıs Gazisi – Mak. Müh.

Paylaş:

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Doğanın kalbindeki incisi Zinav Gölü, ziyaretçilerini cezbediyor

Dünya Yayın: 19.05.2024 00:00
İhlas Haber Ajansı

Tokat’ın Reşadiye ilçesinde yer alan Zinav Gölü, ilkbaharın gelişiyle birlikte kartpostallık manzaralar sunuyor. 1.5 kilometrekarelik alanı ve 25 metre derinliği ile dikkat çeken göl, çevresindeki korunmuş orman alanı ve barındırdığı balık türleriyle doğaseverlerin gözde mekânı haline geliyor.

Tokat’ın Reşadiye ilçesinde bulunan Zinav Gölü, eşsiz doğa manzaralarıyla ziyaretçilerini büyülüyor. Reşadiye ilçesine 16 kilometre, Tokat il merkezine ise 172 kilometre uzaklıkta yer alan Zinav Gölü, ilkbaharın gelişiyle birlikte kartpostallık görüntüler oluşturdu. Kanyondan gelen küçük sularla beslenen Zinav Gölü, ortalama 1.5 kilometrekarelik bir alana yayılıyor ve 25 metre derinliğe sahip. Göl, çevresindeki korunmaya alınmış orman alanı ile doğal güzelliklerini koruyor. Ziyaretçiler, bu doğal cennette çeşitli balık türlerini de gözlemleyebiliyor. Doğa tutkunlarının ilgisini çeken Zinav Gölü, huzur dolu atmosferi ve muhteşem manzaralarıyla özellikle fotoğraf meraklılarının uğrak noktalarından biri haline geldi. Zinav Gölü, doğaseverler için sunduğu eşsiz güzelliklerle, Tokat ve çevresinde doğayla iç içe şehir karmaşasından kaçmak isteyenlerin başlıca tercihleri arasında yer alıyor.