Karabük Haber Postası Karabük Haber Postası
Topçu Galeri

Karabük en fazla Suriyeli olan iller arasında yer alıyor

Gündem Yayın: 08.08.2017 13:23
Karabük en fazla Suriyeli olan iller arasında yer alıyor

Türkiye’deki Suriyeli akademisyen ve öğrencilere yönelik araştırmada çarpıcı sonuçlar açıklandı. Suriyeli öğrenciler en fazla sırasıyla Gaziantep Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Karabük Üniversitesine gidiyor.

Türkiye’de yaşayan Suriyeli mülteci akademisyen ve üniversite öğrencilerinin durumu, sorunları ve beklentileri araştırmasına göre; Suriye’ye ‘her koşulda dönerim’ diyenler yüzde 11, ‘hiçbir şekilde dönmeyi düşünmüyorum’ diyenler yüzde 26, ‘istediğim rejim gelirse dönerim’ diyenlerin oranı ise yüzde 52.
Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (HUGO) ile İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (İGAM) iş birliğinde gerçekleştirilen, mülteciler içinde, ‘elit’ olarak nitelenebilecek özel bir gruba yönelik hazırlanan ve 8 ay süren “Elite Dialogue: Türkiye’deki Suriyeli Mülteci Akademisyen ve Üniversite Öğrencilerinin Durumu, Sorunları ve Beklentileri Araştırması-2017” raporuna göre Suriyelilerin yüzde 52’si rejimin değişmesi halinde ülkelerine dönebilecekleri cevabını verdi.
‘Elite Dialogue’ projesi ile Temmuz 2017 itibari ile Türkiye’de sayıları 3,2 milyonu aşan Suriyeliler arasında ‘elit’ ya da ‘nitelikli’ olarak tanımlanabilecek Suriyeli mültecilerin durumlarının ortaya konulmasına, sorunlarına, gelecek beklentilerine ve Türk toplumu ile olan ilişkilerine yönelik bulgulara ulaşılmaya çalışıldı.
HUGO Müdürü Doç. Dr. Murat Erdoğan’ın proje yöneticisi olduğu ve raporladığı çalışma, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Yükseköğretim Çalışmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. Armağan Erdoğan ve TOBB-ETÜ Üniversitesi Sosyal Politikalar Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdür Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Başak Yavçan ile birlikte gerçekleştirildi. Projede Tülin Haji Mohamad, Yudum Kavukçuer ve Gözde Sancı asistan olarak görev yaptı.
Anket sonuçlarına ilişkin basın açıklaması yapan HUGO Müdürü Erdoğan, Türkiye’de bugün itibariyle 3 milyon 188 bin 909 kayıtlı Suriyelinin bulunduğunu ve en fazla mülteci barındıran ülkenin Türkiye olduğuna dikkat çekti. Suriye’de 2011 yılında nüfusun 22 milyon olduğunu ve nüfusun yarısının yerinden edildiğine vurgu yapan Erdoğan, “Şu an en büyük sayı bizde bulunuyor. Yüzde 52’sini tek başına Türkiye misafir ediyor ve ardından Lübnan geliyor. Öncelikle Türkiye’deki Suriyelilerin eğitim durumuna bakmak gerekiyor. Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün kayıtlama esnasında not ettiği eğitim durumuna göre bu istatistik 2016 yılı Mart ayında Kalkınma Bakanlığı tarafından bir rapor içerisinde yer aldı. Bu tablo çok olumlu bir tablo değil. Yüzde 33 okuryazar olmadığını, yüzde 13 okula gitmediğini ama okuma yazma bildiğini, yüzde 26’da bilinmeyen var. Türkiye’deki Suriyelilerin eğitim konusunda genel kitlenin çok iyi durumda olmadığını söylemek mümkün” dedi.
Türkiye’de eğitim çağındaki Suriyeli çocuklara ilişkin bilgi veren Erdoğan, “Okula gidenler ikiye ayrılıyor. Birincisi; devlet okullarına gidip Türkçe eğitim alanlar yüzde 19 civarında. İkincisi; geçici eğitim merkezlerine gidenler yüzde 33 civarında. Geçici eğitim merkezlerinin mümkün olduğunca hızlı bir şekilde ortadan kaldırılması ve çocukların milli eğitim sistemi içerisine kazandırılmasına gayret gösteriliyor ama bunun da kolay bir şey olmadığını biliyoruz. Eğer bu konuda acele edilirse bunun Türk milli eğitim sistemini bozma riski bulunuyor. Dolayısıyla ciddi bir strateji üzerinden gidilmesi gerekiyor. 880 bin öğrenci. 20 öğrenciye bir öğretmenin düştüğü dikkate alınırsa 45 bin yeni öğretmene ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Ayrıca öğretmenlerin Suriyeli çocuğa eğitim vermesi konusunda eğitilmesi gerekiyor. Bunun maliyetine baktığımız zaman sadece öğretmen maliyeti yılda 550 milyon avronun üzerine çıkıyor. Bir öğrenci Türkiye sisteminde yılda bin avroya mal oluyor. Burada ciddi bir sıkıntı bulunmakta. Türkiye’deki Suriyelilerin demografik yapısına baktığımızda 4 yaşın altında 400 bin civarında çocuk var ve 5 yaş grupta 88 bin çocuk var. 6-17 yaş grubunda 880 bin var ve çalışma çağında 2 milyon kişi var. Kadın oranı erkek oranından daha küçük ve nüfus kendi içinde daha da artıyor. Geçen sene Türkiye’de doğan bebek sayısı 82 bindi, bu sene bunun 90 bin olması tahmin ediliyor. Böyle giderse 10 sene sonra Türkiye’deki Suriyeli sayısına minimum 1 milyon daha eklememiz lazım. Türkiye’de üniversiteye giden öğrenciler 2’ye ayrılıyor. Birincisi; daha önce eğitimini yarıda bırakıp gelenler, ikincisi; Türkiye’de 3, 4, 5 senedir bulunup burada okullara gidip üniversitelere girmeye çalışan çocuklar” açıklamasında bulundu.

“Türkiye’de 392 Suriyeli akademisyen görev yapıyor”
Türkiye’deki Suriyeli akademisyenler ile ilgili de bilgi veren Erdoğan, konuya ilişkin şunları söyledi:
“Türkiye’de bu krizin başından beri bizim ülkedeki insanları kaçırmak ile ilgili bir sorunumuz var. Büyük ölçüde bu insanların kaçışının temel sebebinin bizim onlara yeterince imkan ve güvenlik sağlamamamız olduğunu unutmamamız lazım. Kısa bir süre öncesine kadar Türkiye’deki Suriyeli hekim sayısı 4 bin 500 iken şu an bu sayı bin 400’e düştü. Türkiye’nin 153 bin öğretim üyesi ve öğretim elemanı var. Bizde ne yazık ki sadece 2 bin 856 uluslararası öğretim üyesi var. Bunların içinde Amerika, Almanya, Mısır, Irak gibi ülkelerden akademisyenler var. Suriyeli öğretim üyeleri içinde şu an YÖK tarafından yerleştirilmiş 392 kişi var. Bu 392 kişinin sadece 13’ü profesör, 15’i doçent. Türkiye’de yaklaşık 600 civarında Suriyeli akademisyen kaldığını tahmin ediyoruz. Bir kısmı sistemin içinde değil, bir kısmı da sistemin içinde olsa da gayet ciddi sıkıntıları var. Biz bu insanlara yönelik bir takım çalışmalar için başından beri çok emek verdik. Sonunda YÖK bir portal oluşturdu. Bu portal üzerinden akademisyenlerin buraya başvurması öngörüldü. Bir anda binlerce başvuru geldi ama bunların elendiğinde gördük ki ancak 400’ünün doktora derecesi ve üstü var. Türkiye’deki Suriyeli akademisyenlerin önemli bir özelliği de şu: çok ciddi bir bölümü ilahiyatçı. Yani fizikçisi, tıpçısı, kimyacısı artık bizde değil. İlahiyatçıların Türkiye’de kalmasının bir mantığı da Türkiye’de iş bulabilmeleridir. Suriye’de 2011 yılında akademisyen sayısının 3-5 bin arasında olduğu söyleniyor. Biz Suriyeli akademisyenler ile ilgili birebir toplantılar yaptık. Gaziantep, İstanbul, Ankara ve Mardin’de son toplantımızı yaptık. Hem sıkıntıları ile ilgili hem de üniversitedeki yetersizlikleri ile ilgili olarak görüştük. Hepsinin eğer imkanı olursa başka bir yere gidebilmenin arayışı içinde olduklarını gördük. Bu bizim için çok ciddi bir handikap olabilir. Türkiye’de 3 milyon üzerinde Suriyeli var ve herkes bunların kalıcı olduğunu düşünüyorsa o zaman bizim bu kitle içinde elit gruplara çok ihtiyacımız var. Bütün bu akademisyenlerde olağanüstü bir hayal kırıklığı var. Türkiye’ye geldiklerinde kendi kapasitelerinin kullanılamadığını ve bunların heba olduğundan çok şikayet ediyorlar.”

“Suriyeli öğrenciler en fazla Gaziantep Üniversitesine gidiyor”
Türkiye’de son verilere göre 14 bin 747 Suriyeli üniversite öğrencisinin bulunduğunu belirten Erdoğan, bu öğrencilerin yaklaşık yüzde 83’ünün lisans öğrencisi, yüzde 8’inin yüksek lisans öğrencisi, yüzde 7’sinin ön lisans programlarında yer aldığını, doktoraya devam eden öğrenci sayısının ise yüzde 2 civarında olduğunu söyledi.
Erdoğan, Türkiye’de toplam 7 milyon 198 bin üniversite öğrencisinin varlığına dikkat çekerek, “Bunun içinde uluslararası öğrenci sayısı 108 bin. Burada önemli bir sorun daha ortaya çıkıyor. Olağanüstü bir iletişim stratejisi sorunu var. Kamu kurumları 6 yıldır canla başla çalışmasına rağmen iletişim stratejisinde ciddi bir eksiklik var. Türkiye’de üniversiteye giden Suriyeli öğrenciler en fazla sırasıyla Gaziantep Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Karabük Üniversitesine gidiyor. İl bazına baktığımız zaman en fazla İstanbul, Gaziantep, ve Karabük yer alıyor. Örneğin Hacettepe Üniversitesinde yaklaşık 900 civarında Suriyeli üniversite öğrencisi var. İşletme ve Sosyal Bilimler alanında büyük bir kitlenin olduğunu görüyoruz yüzde 31 civarında, ikinci bir alan Mühendislik ve üçüncü alan ise Sağlık Bilimleri. İlahiyat ise yüzde 6 civarında görülüyor. Üniversite öğrenci dağılımında gayet dengeli bir dağılımın olduğunu görüyoruz.
Savaşta kaybettiğiniz bir yakınınız var mı? diye sorduğumuzda şöyle bir sonuç aldık. Sadece yüzde 14’ünün hiç kimseyi kaybetmediği ve geri kalan yüzde 85’inin kardeşini, eşini, ailesini kaybettiğini görüyoruz. Üniversiteye giden ebeveyniniz var mı diye sorduğumuzda ise üniversiteye giden öğrencilerin yarısının annesi veya babasının üniversiteye gittiği ortaya çıkıyor. Suriyeli öğrencilerin okul harçları Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı tarafından karşılanmaktadır. Suriyeli öğrencilerin yaklaşık yüzde 20’si burs almaktadır. Yaklaşık olarak 4 bin Suriyeli öğrenciye burs verilmiş. Bu burs 600 lira ve 600 lira da barınma parası veriliyor. Bu burslar yüzde 85 oranında AB tarafından ve yüzde 15 civarında Türkiye tarafından fonlanmaktadır. Derslerdeki başarı durumlarını iyi ve oldukça iyi olarak niteleyen Suriyeli öğrenci oranı yüzde 65’lerin üzerine çıkıyor” diye konuştu.

“Suriyelilerin göç etmek istedikleri ülkelerin başında Kanada ilk sırada”
Suriyeli akademisyen ve öğrencilerin Suriye politikasına yönelik umutlarının en altta olduğunu ancak kendi hayatlarının daha iyiye gideceğine yönelik umutlarının olduğunu ifade eden Erdoğan, “Mezun olduktan sonra iş bulabilecek misiniz?’ sorusuna ‘evet’ yanıtı verenlerin oranı sadece yüzde 29’dur. Gelecekteki göç planlarını sorduk. Suriye’ye dönmeyi düşünüyor musunuz? diye sorduğumuzda ‘her koşulda dönerim’ diyenler yüzde 11, ‘hiçbir şekilde düşünmüyorum’ diyenler yüzde 26, ‘istediğim rejim gelirse dönerim’ diyenler ise yüzde 52’dir. ‘Üçüncü bir ülkeye göçü düşünüyor musunuz?’ diye sorduğumuzda, yarısı düşünmediğini söylüyor ama onun dışındakilerin ciddi bir eğilimi olduğunu, Kanada’nın birinci sırada, İngiltere’nin ikinci sırada, Almanya’nın üçüncü sırada olduğunu görüyoruz. Ankete göre; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı en az tercih ettikleri şey” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Paylaş:

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Karabük’te Huzur ve Güven Uygulaması

Karabük Yayın: 15.11.2023 13:56
Karabük’te Huzur ve Güven Uygulaması

Karabük İl Emniyet Müdürlüğü  ekipleri,  İl Merkezi ve İlçelerde huzur ve güven uygulaması gerçekleştirdi.

Karabukte Huzur ve Guven Uygulamasi3 jpg

38 Ekip ve 101 personelin görev aldığı huzur ve güven uygulamasında  çeşitli suçlardan aranan 2 kişi yakalanırken, eksikliği tespit edilen 31 araca da cezai işlem uygulandı.

Karabukte Huzur ve Guven Uygulamasi1

Yapılan uygulamalara İl Emniyet Müdürü Mehmet Ali Hasan Köse de katıldı. Vatandaşlarla sohbet eden Müdür Köse, “Vatandaşlarımızın huzuru ve güvenliği için tüm görevlilerimizle sahadayız. Vatandaşlarımızın huzuru ve güvenliği ve şehrimizde mevcut huzur ve güven ortamının artarak devamı için var gücümüz ile çalışmaya devam edeceğiz” dedi. (Ramazan Öztürk)

Karabük’te 12 yıl hapis cezası bulunan firari yakalandı

Karabük Yayın: 15.11.2023 13:49
Karabük’te 12 yıl hapis cezası bulunan firari yakalandı

Karabük’te hakkında nitelikli cinsel saldırı suçundan 12 yıl hapis cezası ve yakalama kararı bulunan firari şahıs yakalandı.

Edinilen bilgiye göre, İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü ekipleri, il merkezinde yürüttükleri denetim faaliyetleri çerçevesinde hakkında “nitelikli cinsel saldırı” suçundan 12 yıl hapis cezası ile yakalama kararı bulunan ve açık cezaevinden firar ettiği tespit edilen K.K.’yı yakaladı.
Gözaltına alınan zanlı çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak Karabük T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna gönderildi.
İl Emniyet Müdürlüğü, şehirde vatandaşların huzurunu ve güvenliğini bozacak her türlü suçun önlenmesine, faillerinin en kısa sürede yakalanarak adalet önüne çıkartılmasına ve suçluların vatandaşlar arasında rahat rahat dolaşmasına asla izin verilmeyeceğini belirtti. (İHA)

Beşiktaş Başkanı Çebi Kongreye Karabük Sözleri ile Başladı

Karabük Yayın: 02.12.2023 15:28
Kaynak: iha
Beşiktaş Başkanı Çebi Kongreye Karabük Sözleri ile Başladı

Beşiktaş Kulübü Başkanı Ahmet Nur Çebi, olağan idari ve mali genel kurul toplantısında genel kurul üyelerine seslendi. Çebi, “Ben 6 yaşında ilkokula önlüğümün altında Beşiktaş formasıyla gittim. Ben o günden beri Beşiktaş’a aşığım, aşık” dedi.
Beşiktaş’ta olağan idari ve mali genel kurul toplantısı, Akatlar Spor Kompleksi’nde gerçekleştiriliyor. Toplantıda Başkan Ahmet Nur Çebi de genel kurul üyelerine seslendi.

“Beşiktaş’a aşığım”
Kulüpte 6.5 yıl ikinci başkanlık, 4.5 yıl başkanlık dönemi geçirdiğini hatırlatarak sözlerine başlayan Çebi, “Bunun için içtenlikle beni bu göreve tayin eden genel kurula teşekkür ediyorum. Beşiktaşlı olduğunu söyleyen hiçbir Beşiktaşlının, Beşiktaşlılığını tartışmayalım. Saygı duyup değer verelim. 5 yaşında Karabük’e geldim. Karabük’te işçi bir kasabada büyüdüm. Ben 6 yaşında ilkokula önlüğümün altında Beşiktaş formasıyla gittim. Ben o günden beri Beşiktaş’a aşığım, aşık” ifadelerin kullandı.

Video İçin Tıklayınız!

“Kulübü 600-700 milyon TL tasarruf ettirdik”
Göreve geldiklerinde banka yapılandırması nedeniyle Beşiktaş’ın tüm gelirlerinin bankalara temlikli olduğunu hatırlatan Başkan Çebi, “Birçok sıkıntımız vardı. Elektrikten suya, ödenmemiş aylarca maaşlar vardı. Ben elimden geldiğince elimi taşın altına koymaya çalıştım. Vazifemi yapmaya çalıştım. Özellikle eylül ayında UEFA’ya verilmesi gereken temiz kağıdı, UEFA’ya yazı yazılarak ekime sonuna ertelendi. Bugünün 400 milyon TL’si olan parayı tedarik ettik. Pandemi zor bir dönemdi, hiçbir yere gidemiyorsunuz. Sadece alacaklılar, alacaklarını, sporcular alacaklarını istiyor. Ama para vermeye gelince pandemi mazeretiyle kimse ortalıkta yoktu. Bu süreçte de alacaklıların icra davaları vardı. Geldiğimde, ‘Beşiktaş’ın namusu, şerefi bana ait’ demiştim. Beşiktaş’ın borcu namustur, bu yüzden herkesle göğüs göğüse mücadele ettim. Bırakmam Seni Kampanyası bana enerji vermişti. Bu camia kutsal bir camia. Bir yapılandırma dönemi yaşadık. Cumhurbaşkanına gittik. Önümüzü açma talimatı verildi bankalarla. O dönemde 40 milyon Euro, ilk yapılandırmada bırakılan Euro’yu, TL’ye çevirerek kulübü 600-700 milyon TL tasarruf ettirdik” şeklinde konuştu.

“O kupaları müzeye getiren Beşiktaş taraftarıdır”
Ahmet Nur Çebi, pandemi döneminde önemli başarılar elde ettiklerini de belirterek, “Sergen hocayla (Yalçın) şampiyon olduk. Kadınlar dahil 4 kupa getirdik. Bu zor dönemde getirilen bu kupaların çok büyük önemi var. O dönemde o kupaları müzeye getiren Beşiktaş taraftarıdır. Tribünde olmasa dahi bize verdiği güçtür. Taraftar, camia ve genel kurul bir bütündür. Biri gözüyse biri kulağıdır. Camiamızın her bireyi Beşiktaş’ı oluşturuyorlar. Bu kutsal camiayı taşımayı biz vazife edindik. Dolayısıyla bir ayrımcılık tarif edemeyiz” diye konuştu.

“Bugün, dünden bir kuruş kalan borcu ödenmemiş yoktur”
Bankalar dışında kulübün herhangi bir borcunun bulunmadığını aktaran Çebi, “Bugün, dünden bir kuruş kalan borcu ödenmemiş yoktur. Bizden alacağı olan, bankalar dışında borcumuz yoktur. Gelen arkadaşlar böyle bir sorunla karşılaşmayacaktır. Bunu da gurur vesilesi olarak görmek istiyorum” cümlelerine yer verdi.

“400 milyon TL başladığım borcu, artı 180-200 milyon TL kasada parayla devrediyorum”
Stat sponsorluk anlaşmasından ikinci ve üçüncü yıllar için ödenmesi gereken paraların, Beşiktaş’a finansal açıdan kar sağladığı için erken tahsil edildiğini bildiren Başkan Ahmet Nur Çebi, şöyle devam etti:
“Bir kısmı bankalara ödenmiştir. Diğeri kasada durmaktadır. Yönetimden herhangi bir kişiye ödeme yapılmamıştır. 400 milyon TL başladığım borcu, artı 180-200 milyon TL kasada parayla devrediyorum.”

“Gelecek yönetimler, bir evvelki dönemi bağımsız bir kuruluşa denetlettirin”
Ahmet Nur Çebi, Fikret Orman dönemini yasal bir sorumluluk çerçevesinde incelettiğine vurgu yaptı. Çebi, “Paralar nerde diye buradan giden başkanın hesaplarının incelenmesi talep edildi. Tarafsız bir kuruluşa tüm hesapları incelemesi için talimat verdik. O süreç tamamlandıktan sonra tüm evraklar ilgili makamlara intikal ettirilmiştir. Bunu hesap görmek için yapmadım. Bunu camia benden istedi. Bunu yapmasaydım vicdani olarak doğru bir yerde görmeyecektim. Bu işlem şahsi bir işlem değildir. Yasal bir sorumluluğu yerine getirdim, kötü de bir şey yapmadım. Gelecek yönetimler, bir evvelki dönemi bağımsız bir kuruluşa denetlettirin” dedi.
Ümraniye Nevzat Demir Tesisleri’nin 29 yıllığına kiralandığını söyleyen Başkan Çebi, “Nevzat Demir Tesisleri, Orman Bakanlığı tarafından Spor Bakanlığı’ndan alınmış. Spor Bakanlığı ile sözleşmesi olan Beşiktaş açıkta bırakılmıştır. Çalışmalarımız sonucunda Beşiktaş, Futbol A.Ş. ile kiralamasını 29 yıllığına yapmıştır. Bundan sonra dava açılması söz konusu bırakılmamıştır” açıklamasını yaptı.

“Kimse şahsi hesabını Beşiktaş üzerinde görmesin”
Kimsenin şahsi hesabını Beşiktaş ismi üzerinden görmemesi gerektiğinden bahseden Çebi, “Ben, ‘şahsi hesaplarımı başkanlık bittikten sonra yapacağım’ dedim. Kimse şahsi hesabını Beşiktaş üzerinde görmesin. Bu birlik beraberliği bozuyor” ifadelerini kullandı.

Fulya benzinlik davası
Siyah-beyazlı kulübün başkanı, Fulya benzinlik davasındaki son durumu da anlatarak, “Kulübe açılmış 9 milyonluk dava. Hem kulübe hem Fikret Orman’a açılmıştır. Bu dava sonuçlanmadan kira sözleşmesi yapmanız teknik olarak mümkün değildir” şeklinde konuştu.

“Beşiktaş’a değer vermeyene ben hiç vermem”
Alt yapıdan önemli futbolcular çıkarttıklarını ve bu oyunculardan ciddi gelirler elde edildiğini dile getiren Ahmet Nur Çebi, “Genç futbolcularımızı, alt yapıdan bizim dönemimizde çıkardık. Bunların bonservisiyle Beşiktaş’a gelir sağladık. Bunlar 40 milyon yapardı diyenler var. İnşallah yaparlar çünkü sözleşmelerde haklarımız var. Bu genç kardeşlerimizle kalmaları için mücadele ettim. Kimisi ailemden dolayı burada huzursuz yaşıyorum, önümüzü açın dedi. Bir tanesinin babasıyla görüşmek istedim. Konu babamı ilgilendirmiyor dedi. Beşiktaş’a değer vermeyene ben hiç vermem. Bu çocukları biz yetiştirdik ama Beşiktaş’ta kalmak istemeyene ben zorla kal diyemem. Mücadelemi veririm ama yakasına paçasına sarılamam” değerlendirmesinde bulundu.

“Depremzedelerin yanında olduk”
6 Şubat depremlerinde, depremzedelerin yanında olduklarını ve ilk kendilerinin harekete geçtiğinden söz eden Başkan Çebi, “Deprem bölgesine giden ilk Beşiktaş başkanıydı. Bunu yaptığım için hem vatanıma hem milletime hem de sizi temsil ettiğim için gururluyum. Beşiktaş’ın o gün yapmış olduğu oyuncukların sahaya atılması marka olmuştur, 7 ödül almıştır” dedi.

“TFF başkanıyla geldiği günden beri mücadele eden tek kulüp başkanıyım”
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı (TFF) Mehmet Büyükekşi ile geldiği günden beri mücadele ettiğine vurgu yapan Çebi, şunları söyledi:
“Ben TFF başkanının avukatı değilim. TFF başkanıyla mücadele eden, Beşiktaş’ın hakkını aramaya çalışan birisiyim ama olanı olmayanı söylemek lazım. Kimse Beşiktaş başkanına da taraftarına da el kaldıramaz, kaldırmadılar da. Ama bunu propaganda olarak kurmak Beşiktaş’ı incitir. Öyle bir şey olsa ben gerekeni yapardım. 5 dakika daha bekleyip içeri girebilirdi. Beşiktaş taraftarını tahrik etmeyip o günkü Lugano maçının sonucuna tesir etmeyebilirdi. TFF başkanını orada iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum. Ben TFF başkanıyla geldiği günden beri mücadele eden tek kulüp başkanıyım. MHK hakemleri gönderir, sonra geri geldiler. Bunların gitmesi gerektiğini, gelmemeleri gerektiğini, hakem kurulunun baştan aşağı sıfırlanmasını söyleyen bendim. Ben Beşiktaş’ı temsil ediyorum. Bir gün öyle bir gün böyle konuşmadım. Ama diğer kulüpler önce şöyle sonra böyle sonra da gerçekleri kabul ettiler. Beşiktaş başkanı haklıydı dediler. Bunu dedirtmek benim için onur ve gurur kaynağı.”

“Transferler hocanın isteğiyle getirildi”
Bu sezon yapılan transferlere de değinen Beşiktaş Kulübü Başkanı Ahmet Nur Çebi, “Evet, çok üzücü sonuçlar aldık. taraftar üzülürken ben kahroldum. Bu takım, bu oyuncular bir süre sonra yukarıya doğru çıkacaklar ve hak ettikleri değeri bulacaklar. Bunlar hoca tarafından istenilerek getirildi, yok sayamayız. Bunlar Beşiktaş’ın oyuncusudur. Onlara biz değer verelim. Yapılan transferlerle ilgili transfer çalımı söylemleri Temmuz, Ağustos ayında oldu. Gedson, Ghezzal ve Rashica transferleri Galatasaray’ın elinden alınarak bir gece Türkiye’ye getirilmiştir. Bunları hatırlamakta fayda var. Alex ve Pjanic’i taraftar istedi, bunları da getirdik. Bugün gelse herkesin alkışlayacağı Aboubakar getirildi. Başarılı tarafları da konuşalım başarısızlıkları da. Hep başarısızlık yok, yapılan güzel şeyler de var” dedi.
Hasan Arat’ın yönetim kurulu listesinde yer alan Hüseyin Yücel’in, Beşiktaş’a kira ödemediğiyle ilgili gündemde olan konuya da açıklık getiren Başkan Çebi, “1-1.5 sene evvel belediye buranın kendisine ait olduğunu ve buradan çıkılması gerektiğini ifade etti. O sene de ilgili kurumla yaptığımız görüşmelerde, ‘Başkan çift taraflı oluyor. Öbür taraftan da ecrimisil istiyorlar’ dedi. Tamam çözelim konuyu, Beşiktaş’a alalım dedim. Değerini de tespit edelim. Meclisten geçmesi gerekiyor. Bir eğitim alanının eklenmesini uygun gördük. Bu işlemler tamamlandı, bir tek imzalar kaldı. 29 yılığına tahsis edilmiş bir yeri en iyi şekilde Beşiktaş değerlendirir. İlgili arkadaşın da parayı geriye dönük ödeyeceğinden imtina etmiyorum, ödemezse de alırız” diye konuştu.

“Gelen yönetime sahip çıkalım”
Genel kurul üyelerinden yeni gelecek yönetime sahip çıkılmasını da isteyen Başkan Çebi, “Yarın kim seçilirse seçilsin görev süresinde bir başkan adayı çıkıp dolaşmasın. Seçime 2-3 ay kala tabii ki herkes görevini yapacaktır. Nezaket kurallarında eleştirmek, arkasına yalanı takmamak şiarımız olmak zorunda. Genel kurul sorgulayıcı olmalı. Ne olur, gelen yönetime sahip çıkalım. Birlik ve beraberlik içinde olalım. Bizim üzerimizde müsabaka sonuçlarının önemi çok” diyerek sözlerini noktalandırdı.