Kar yağışı sonrası tarihi yapılar beyaz örtüyle kaplandı
UNESCO Dünya Miras Listesi’nde ve Cittaslow kategorisinde yer alan Karabük’ün Safranbolu ilçesindeki tarihi yapılar kar yağışının ardından beyaz örtüyle kaplanırken, ortaya kartpostallık görüntüler çıktı.
Karabük ve ilçelerinde kar yağışı gece boyu devam etti. Osmanlı mimarisi, şehir hayatı ve kültürünü yansıtması dolayısıyla “Osmanlı’nın parmak izi” olarak adlandırılan Safranbolu ilçesinde de kar yağışı etkili oldu.
3 bin yıllık geçmişe sahip olan ilçede yer alan han, hamam, cami, çeşme ve konaklar beyaz örtüyle kaplanırken ortaya kartpostallık görüntüler çıktı.
Dünyanın her tarafından binlerce ziyaretçi ağırlayan tarihi ilçeye gelen Uzakdoğulular da, kar yağışı ile birlikte bölgedeki doğal ve kültürel güzelliklerin birleştiği eşsiz manzaraların tadını çıkardı.
Beyaza bürünen tarihi yapılar dron ile görüntülendi.
ÖNLEM ALMANIZ İÇİN BU FELAKETİN YAŞANMASI MI GEREKİYORDU?
İstanbul Fatihte, 4 kişilik bir aileyi hayattan koparan ihmaller zincirini günlerdir, TV lerden, üzüntüyle takip ediyoruz.
Otelde ehil olmayan kişiler tarafından yapılan ilaçlamadan mı? Sokak satıcılarının hijyen koşullarına uymadan sattıkları yiyeceklerden mi? Halen tam olarak netleşmedi. Bu acı olayın ardından, Tarım Bakanımız, tarım ilaçlarının artık beşeri ilaçlar gibi belirli miktarda ve sadece yetkili ziraat mühendislerinin reçetesiyle alınabileceğini açıklamış. Sn.Bakan, "Sokak Lezzetleri diye tabir edilen gıda satış yerlerini de mercek altına aldıklarını belirtmiş.
Bu önlemlerin alınması için, bir felaket mi yaşanması gerekiyordu? Tarım ilaçlarının bu güne kadar reçetesiz satıldığını Sayın Bakanın açıklaması ile öğrenmiş olduk. Sokak satıcıları da mercek altına değilmiş. Bu acı olaydan sonra mercek altına alındıklarını yine Sayın Bakanın açıklamasından öğrendik.
Neden, felaketler yaşanmadan önlem almıyoruz?
Felaketleri öngörmek, önleyici faaliyetler geliştirmek çok mu zor?
Tarım ve Orman Bakanlığımız bünyesindeki Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğümüz ne için var?
T.C. Anayasası 56. madde bakınız ne diyor; “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlama; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimdeki sağlık ve sosyal kurumlardan yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir. Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.”
Peki, Anayasada ifade edildiği şekliyle, Devlet herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürebilmesi için ne yapıyor?
Yasal düzenlemeler en ince ayrıntısına kadar tanımlanmış. Bundan kuşkumuz yok. Belli ki sıkıntı uygulamada. Yasal düzenlemeler kadar, denetim mekanizmasının doğru işletilmesi de hayati derecede önemli.
Peki, bu güne kadar tarım ilaçlarını kim satılıyordu? İlaç bayileri. Çiftçi, ürününde bir hastalık meydana geldiğinde ilk başvurduğu yer neresi? ilaç bayisi. Bayinin tarım ilaçlarının nasıl kullanılması ile ilgili bir eğitimi var mı? Bildiğim kadarıyla yok. Tarım ilacı satan bayiye koşan çiftçi bayiden kendisine yardımcı olmasını istiyor. İlaç bayileri bol miktarda ilaç satma eğilimi ile hem doktor hem de eczacı gibi davranarak çiftçiye istediği kadar ilaç veriyor. Çiftçi ilacın etkileri hakkında bilgi sahibi olmadığından sorunu hemen çözmek için ilacın dozuna ve yöntemine hiç dikkat etmiyor. Ne kadar fazla kullanırsa, etkisinin o oranda çok olacağını zannediyor. İlaçlama firmaları da muhtemelen böcek ilaçlarını tarım ilacı satan bayilerden temin ediyorlar.
Hani şu Avrupa’ya ihraç ettiğimiz Tarım ürünleri normalin çok üzerinde ilaç kalıntıları nedeniyle geri gönderiliyor ya. Normalin 10 katı, 50 katı Pestisit maddesine rastladığı haberleri zaman zaman basından öğreniyoruz ya. İşte o "Pestisit" denen madde böcek ilacı. Kanserojen bileşenler içeriyor.
Dahiliye Uzmanı Prof.Dr.Osman Erk bir hesap yapmış. Kişi başına, 1 yılda 5-10 kg zararlı katkı maddesi tüketiyormuşuz. Bu da obezite, alerji ve kansere davetiye çıkarıyormuş. Daha önce bir kaç kez yazılarımda bu tehlikeye dikkat çekmeye çalışmıştım.
Sadece sebze ve meyvelerde kullanılan tarım ilaçlarından mı? Marketlerden satın aldığımız hazır gıdalardan da zehirleniyoruz.
MSG Çin tuzu Tam ismi Mono Sodyum Gulutomat E 621
Yüksek fruktozlu mısır şurubu * Aspartam E951
Suklaroz E 955
Potasyum bromat E 924
Trans yağ ( hidrojenin yağlar) * Benzoik asit BHA BHT
Emilgatör ve gıda boyaları… Bunlar en tehlikeliler. Soframıza gelen her şeyde zehir var. Hastalıklar, özellikle; kanser, neden bu kadar arttı? Obezite keza öyle. Genetiği değiştirilmiş ürünler, hormonlu gıdalar… Kim koruyacak bizi bunlardan?
Dünyanın gelişmiş ülkeleri çiftçilerini ilaç kullanımı konusunda çok sıkı kontrole tabi tutuluyorlar ve eğitiliyorlar. Bizde ise, gıda güvenliği, ihmal edilen, üzerinde yeterince durulmayan bir konu.
Tarım ilaçlarının satışı ile ilgili düzenlemeyi bile; bir aile yaşamdan koptuktan sonra daha yeni yapıyoruz. Sözün bittiği yerdeyiz. "BAKAN" değil, gören, önlem alan olun! Bu ülkede ölüm bu kadar ucuz olmamalı !